|
Aktütün karakolu ve golf sahası

Aktütün karakoluna yapılan baskınla gelen ve 17 gencecik insanın evlerine ateş düşüren musibet, Türkiye''de terörle mücadele söylemi eşliğinde yıllardır sürdürüle gelen bir düzenin bütün defolarını ve tabii ki bütün işlevlerini gün gibi açığa çıkarmış oldu. Bu baskına yakalanma şeklindeki "hazırlıksızlık", Türkiye''de herhalde en az 8 şiddetindeki bir depremin yapabileceğine benzer bir etki yapmıştır. Musibet, şiddetiyle mütekabil bin nasihatten evlâ sonuçlar da doğurmaya namzet gibi.

Bu şekilde yıllardır "terörle mücadele" kavramının oluşturmuş olduğu gizemli sırlar perdesi aralanmış oldu. Bu sırlar perdesinin arkasında oluşturulan, dokunulamayan, sorgulanamayan, her türlü demokratik denetimin uzağında tutulan bir alanın farkına daha önce bu kadar varılmış değildi. Alabildiğine mistifiye edilmiş, kutsanmış "vatan savunması" "terörle mücadele" gibi kavramlar sözkonusu olduğunda her zaman akan sular durmuş, hiçbir iktidar bu konuda mücadele edenlerin taleplerine karşı en ufak bir naz bile sergileyememiştir.

Başbakan Erdoğan''ın "ne istedilerse verdik" derken bir orijinallik sergilemediğini de biliyoruz. Gerçekten şimdiye kadar hiçbir hükümet bu konuda aksi bir tutum sergilemiş değildir. Çünkü bu konu (savunma kalemi) Türkiye''nin "değerler ve bütçe hiyerarşisi" içerisinde belki de sorgulanamayan, dokunulamayan tek konudur. O kadar ki, hükümetler askerin bir dediğini iki etmedikleri zamanlarda bile bu konu darbeci askerlerin elinde bir koz olarak her zaman geçerliliğini korumuştur.

Hatırlayalım, 28 Şubat döneminin kudretli paşası Çevik Bir''in Refahyol hükümetine karşı giriştiği ilk ayar harekâtı "hükümetin vatan savunması için gerekli ödeneği vermekte yavaş davrandığı" şeklinde ifade edilen serzenişleriydi. Bu kadarlık bir serzeniş bile o dönemde hükümeti Mehmetçiğe ihanet duygusuna itmeye yetmişti. O dönem hükümet adına Abdullah Gül''ün yaptığı açıklamalardan yine askeri bütçenin kısılmasının asla sözkonusu olmadığını öğreniyorduk.

Şimdi ise Aktütün karakolunun durumu ile golf sahalarının bütçeleri arasında bu deprem dolayısıyla açığa çıkan çıplak çelişki, "savunma" söylemiyle kutsallaştırılan alanların denetimden muaf bırakılmasının muhtemel sonuçlarına da ışık tuttu.

Aktütün karakoluna yapılan baskın esnasında Hava Kuvvetleri Komutanı Org. Aydoğan Babaoğlu''nun golf oynaması tabi ki bir tesadüf. Bu tesadüfe karşılık Org. Babaoğlu''nun 17 askeri şehit düşerken oyun oynamaktan vazgeçmemesi bir tercihtir. Aktütün saldırısının şiddetini ve asıl etkisini artıran da bu tercih olmuştur. Org. Babaoğlu''nun oyun oynamaktaki ısrarı akla bir sürü sorunun artçı sorunun üşüşmesine de yol açıyor. Bir yandan Babaoğlu''nun, aslında neresinden bakılırsa "hangi tarafını düzelteyim dedirten, buna karşılık Genelkurmay tarafından düzeltilmeye çalışılan, ama tabii ki düzeltildikçe durumu daha da kötüleştiren açıklaması bir yana.

Bu vesileyle herkesin aklına golf oyununun Türkiye''ye ne kadar uygun bir spor olduğunu sormak gelmiştir. Benim kanaatim golf oyununun son derece bereketsiz ve hayırsız bir spor olduğudur. Spor dallarının en pahalısı sayılan bu oyun için gerekli alt yapı, saha zaten milyon dolarlarla ifade ediliyor ve halka değil çok iyi gelirli olan çok az bir toplum kesimine hitap ediyor. Ülke kaynaklarının büyük bir kısmının çok az kişiye tahsis edilmesinin en iyi örneklerinden biridir ve bu haliyle toplumda sınıfçı, zümreci ve adaletsiz bir görüntünün alabildiğine net bir biçimde oluşturulmasına hizmet eder.

Ama biraz daha önemlisi bu oyun sahasını oluşturabilmek ve sürdürmek için gerekli olan su tüketimidir. Küresel ısınma dolayısıyla kuraklık sorununu en ciddi bir biçimde hisseden Türkiye''de bu oyun için açılan sahalara harcanan su çok ciddi israflara ve su kaynaklarının dengesiz bir biçimde tüketilmesine yol açıyor. Sadece bu açıdan bakıldığında bile bu oyunun Türkiye''ye son derece zararlı bir oyun dalı olduğuna hükmedebiliriz.

Bu olay vesilesiyle öğreniyoruz ki, hava üslerinde her birinin maliyeti milyon dolarları bulan, birisi Konya''da olmak üzere toplam 9 golf sahası yapılmış.

Konya yıllardır kuraklık sorunun yol açtığı su kayıplarının yetkilileri ciddi endişelere ve su tasarruf politikalarına sevk ettiği bir ilimiz. Kuraklık dolayısıyla çiftçinin uğradığı kayıpların konuşulduğu bir ortamda golf sahasının çekip tükettiği suyun haddi hesabı yok. Çiftçinin ekinini ekmek için suyu bulamadığı bütün şehir halkının su tasarrufu için büyük kampanyalara maruz kaldığı bir ortamda golf sahasının tükettiği suyun bir çelişki duygusu yaratmaması mümkün değil.

Başka bir özel veya tüzel kuruluş yapsa hadi neyse de, bu çelişkili manzaranın TSK ile bütünleşmesi çok daha ciddi moral sonuçlara yol açıyor.

16 yıl önce
Aktütün karakolu ve golf sahası
Türkiye’nin tezlerini kim anlatacak…
Enflasyon ile mücadelede beklentileri kırmak ve fiyat yapışkanlığının önüne geçmek
Cari açık ve Gabar’dan gelecek 3,2 milyar dolar
Küresel savaşın kaçınılmazlığına dâir
Yeni tehditler ve Türkiye’nin kurumsal güncellenmesi