|
Seçmen ne kadar akılcı davrandı?

Yoğun propaganda döneminin ardından bir seçimi daha geride bıraktık. Bütün seçimlerde olduğu gibi bu sefer de partiler seçmenleri kendi partilerine bilhassa akılcı gerekçelerle oy vermeye ikna etmeye çalıştı. Kampanyada işlenen propagandaların sadece akla hitap ettiğini düşünmek mümkün değil. Hatta çoğu kez propaganda akıldan ziyade duygulara hitap eden bir faaliyettir. O yüzden insanları belli bir şeye ikna etmek için çok akılcı olmak gerekmeyebiliyor. Belki akıllı argümanlar veya söylemler geliştirmek önemlidir ama bu söylemlerin her zaman akla hitap ettiğini düşünmek gerekmiyor.

Nitekim birçok kampanyada karşı taraf hakkında “korkutmak” karşı taraf hakkında yerli veya yersiz endişeler geliştirmek karşı taraf hakkındaki etnik, dinsel, dilsel veya sınıfsal “sempati” veya “antipatileri” harekete geçirmek çok daha kolay, bir o kadar da etkili olabiliyor. Sempati veya antipati söylemleri kolayca nefret veya kült üreten söylemlere dönüşebiliyor. Siyasetin her halükarda kaçınılmaz olarak içerdiği kimlik (“biz” ve “onlar” ayırımı) unsurunun seçimlerde ne ölçüde belirleyici olduğu, her zaman merak konusu olmuştur.

Kuşkusuz seçmenin rasyonel davranmaktan ziyade bazı duygusal nedenlere daha fazla prim veriyor olduğunu, dahası bizzat propaganda faaliyetini sürdürenler duygulara daha fazla hitap etseler bile alttan alta seçmenin tamamen rasyonel olduğu ve rasyonel gerekçeler sunulduğunda ikna olabileceği varsayımı propagandanın mihverini oluşturuyor.

Cuma günkü yazısında Yaşar Süngü Prof. Dr. Yılmaz Esmer''in, Bahçeşehir Üniversitesi''nde bir grup medya mensubu ile öğrencilerle paylaştığı, "Türkiye''de Seçmen Davranışı: Rasyonel Seçmen Efsanesi" konulu araştırmasından notlar aktarmış, Esmer''in son araştırmasının bulguları açıkçası seçmenin tercihlerinin ağırlıklı olarak duyguSOL veya duyguSAĞ olduğunu göstermiş.

Esmer''in bulgularına göre “aklını kullanarak hareket eden seçmen yok. Ne ekonomik kriz ne savaş, ne mali yardım oy vermede belirleyici. Bütün dünyada esas olan parti ve lidere olan sadakat-güven.

Oy vereceği partiyi tercih konusunda seçmen psikolojisi, gelişmiş, gelişmemiş dünyanın her ülkesinde aynı. Oy vereceğimiz partiyi zihnimizde belirledikten sonra duyu organlarımızı kapatarak bilgilenmeyi reddediyoruz. İnsanlar sevmediği şeylere kapalıdır.

Sokak anketlerinde vatandaşa hangi partiye neden oy verdiğini soruyorlar? Seçtiği parti temsilcisinin boyunu, bıyığını ve tipini ve hitabetini beğendiği için oy verdiğini söyleyemediği için ekonomik ve sosyal politikalardan aklına gelenleri sıralıyor. Yani doğru söylemiyor.”

Bu tespitler aşağı yukarı seçmen davranışları üzerinde çalışan herkesin kabul edebileceği sonuçlar. Özellikle Güneydoğu seçmeninin oy tercihinde aldığı hizmet, ulaşabildiği ekonomik veya toplumsal yararlarla hiç de mütenasip gibi görünmeyen tercihleri, o bloğa dahil olmak için daha duygusal bazı kanallar bulunması gerektiğini çok iyi gösteriyor.

Seçmen davranışındaki rasyonel olmayan ağırlık açık bir gerçek. Ancak buradaki rasyonalite vurgusunda bir noktaya dikkat etmek gerekiyor. Seçmenin rasyonel olmadığı vurgusu genellikle “seçmenin ne yaptığını bilmeyen, aydınlanmaya veya vesayete muhtaç” olduğunu düşünenlerin çok sevdiği bir temadır. Eski genelkurmay başkanı İsmail Hakkı Karadayı''nın veya bütün Ergenekon tutuklularının ortaya çıkan ses kayıtları bu temayı çok iyi işliyor. Üstelik bu sadece Ergenekoncuların sorunu değildir. Seçmenin rasyonel olmayışı genellikle seçmen, istenen istikamette davranmadığında kendisine yakıştırılan bir yafta oluyor,

Halbuki seçmenin rasyonel olmaması tam da siyasetin çok önemli bir mahiyetini gösterir. Ergenekoncuların veya bu verilerden vazife çıkarabileceklerin zannettiği gibi bunun cehaletle veya seçmenin ne yaptığını bilmeyişiyle ilgisi yok. Seçmen, davranışında, hakkında değerlendirme yapan analizciler için şaşırtıcı, hayal kırcı veya anlaşılmaz gelen birçok faktörü hesaba katar ve her zaman sadece kendi kişisel yararını gözetmez. Bu onun oyunun değerini düşüren bir şey değil aksine siyasetteki talebine dair mutlaka hesaba katılması gereken önemli bir işarettir.

Selçuk Üniversitesinden Doç. Dr. Birol Akgün de, örneğin, Konya BİLKAD''daki konuşmasında, seçmenin davranışındaki rasyonellik boyutunu ortaya koyduktan sonra anlaşılması güç bir davranış tarzını da ortaya koyuyor. “Seçmen” diyor Akgün “başarılı politikacıyı ödüllendirmekte çok fazla cömert ve abartılı olmadığı halde başarısızı politikacıyı cezalandırırken çok acımasızdır. O yüzden seçimden seçime partiler arasında çok kitlesel kaymaların olduğu, bir seçimde yüzde 25 alan bir partinin üç sene sonraki seçimde yüzde 1''lere düşebildiği bir ülkemiz var”.

AK Parti''nin şu ana kadar girdiği bütün seçimlerden oylarını düzenli olarak artırmış olması Türk siyasi hayatında şimdiden onu özel kılıyor. Bu yazının yazıldığı saatlerde seçim sonuçları yeterince netleşmemiş olsa da bu trendi sürdüremediğini gösteriyor.

AK Partinin bilhassa bazı yerlerde yerel demokratik süreçleri bypass eden aday tercihlerinden dolayı ciddi bir oy kaybı yaşamış olduğu görünüyor. Bir çok yerde seçmenin blok olarak AK Parti''ye mesaj vermek üzere sandık başına gitmediği haberleri geliyor.

Sonuçlar her ne olursa olsun siyasi hayatın bundan sonrasına dair güçlü bir özeleştirinin kapılarını aralayacağı açıktır. Her halükarda sonuçlar ülkemize hayırlı olsun

15 yıl önce
Seçmen ne kadar akılcı davrandı?
Ne olacak bu anne babaların hali?
Seçim sonrası ekonomide manzara nasıl?
Amerikan siyasetinin İsrail ‘trajedisi’
Jeopolitik sürpriz: ABD, Rusya ve İsrail nasıl anlaştı?
Nazlı seçmen günlerinde siyaset