|
Al birini vur ötekine…

Taksim olayları başladığından bu yana madalyonun bir yüzünde çevre hassasiyeti, diğer yüzünde hükümeti devirmeye çalışan statüko bloğunun tertipleri olduğunu vurguluyoruz. Bir grup eylemcinin arkasına sığınarak siyaset yapan Kemal Kılıçdaroğlu ve yoldaşları bu masum ve meşru duyarlılığın üzerine kaçak bina inşa etmeye soyundular.

Çözüm süreci ve yeni anayasa ile kritik bir aşamaya gelen demokratikleşme süreci, statüko cephesinin kimyasını bozdu. Bizim bu yaklaşımımızı hayali ve komplocu bulan ''demokrat'' kalemler, Kılıçdaroğlu''nun dünkü konuşmasını iyi okumalılar.

12 Eylül referandumu bu ülkenin demokratikleşmesi için çok kritik bir eşiktir ve demokratik Türkiye''yi inşa etmek isteyen kesimler bunun arkasında bütünleşmiştir. O gün buna karşı direnen statüko bloğu, bugün de aynı cepheyi üretmeye çalışmaktadır.

Kılıçdaroğlu dünkü konuşmasında bu sürecin 12 Eylül referandumuyla başladığını, 2011''de hükümetin kanun hükmünde kararnamelerle yoluna devam ettiğini, yargının giderek siyasallaştırıldığını, özel yetkili mahkemelerin aydınları hapse doldurduğunu veasire anlattı. Yani 12 Eylül referandumunda hangi söylemleri ortaya koydularsa bunu tekrar etti ve şuanki durumu bunun bir parçası olarak vurguladı. Meselenin Gezi parkıyla, ağaçla, çevreyle ilgili olmadığını gösteren, CHP''nin demokratik dönüşüme karşı hazımsızlığını yansıtan bu söylem herkes tarafından çok iyi anlaşılmalıdır.

Özellikle 12 Eylül referandumundaki değişiklikleri demokratik bir hamle olarak görerek destekleyenlerin Kılıçdaroğlu''nun bu söylemini es geçmemeleri gerekir.

O gün statüko bloğunun kuyruğuna takılan BDP''nin bugün de aynı safta yer almaya çalışması çok hazindir.

***

Dünkü grup konuşmalarında muhalefet sözcüleri, üretilmeye çalışılan ''Erdoğan imajı''na katkıda bulunmak için her türlü yakıştırmayı yaptılar. Hem hakaret ettiler, aşağıladılar, kızdılar, bağırdılar hem de ''öfkeli ve kızgın Erdoğan'' imajı üretmeye çalıştılar. Hem bölen ve ayrıştıran bir dil kullandılar, hem Erdoğan''ın Türkiye''yi ikiye böldüğünden dem vurdular.

''Sen insan değilsin, Müslüman değilsin, adam değilsin, ahlak erdem sahibi değilsin'' diye hakaretler yağdıran Kılıçdaroğlu Başbakan''ı ''sinirli'' göstermeye uğraştı.

Ülkenin başbakanına ''katil, terörist, provokatör'' diyen Kılıçdaroğlu şirazesini yitirmemiş, Başbakan yitirmiş!

Her konuşmasında ''Ahlaksız, edepsiz, hain'' gibi küfürleri sıralayan Bahçeli asabi değil, Başbakan asabi!

Bu terbiye seviyesi, bu üslup bozukluğu, bu gözü dönmüşlük nasıl bir siyaset tarzıdır?

Bahçeli konuşmasında Başbakanı ''Sinir küpüne dönen, öfke seline kapılan, nefret kuyusuna düşen ve makulden uzaklaşan'' şeklinde niteliyor, ardından da tüm AK partilileri tezyif edecek şekilde ''dedikodu, gıybet, iftira, bozgunculuk, bölücülük AKP''nin ana fikri ve mayasıdır'' diyor.

Mafyanın ve kabadayıların kullandıkları jargonun parçası olan ''Akıllı ol, aklını alırım'' şeklindeki ifadeleri kullanmaktan çekinmeyen bir genel başkan mülayim, Başbakan mı gergin?

Kılıçdaroğlu, kendi milletvekilinin tahriklerini, ayrıştırıcı dilini, polis şehit olduğunda ''intikamınız alındı'' mesajını görmüyor, Erdoğan''a, ''Sen başbakansın. İnsanların ölümüne değil yaşamaları için çaba harcayacaksın'' nasihati yapıyor.

Kılıçdaroğlu öncelikle çıkıp kendi milletvekilinin ettiği küfürler sebebiyle toplumdan ve emniyet camiasından özür dilemelidir.

İnsanın, bu muhalefeti görünce ''al birini vur ötekine'' diyesi geliyor.

11 лет назад
Al birini vur ötekine…
Tevradî bir mitin Kur’anî bir kıssa ile tashihi
i-Nesli anlaşılmadan siyaset de olmaz, eğitim de…
İç talebe ilişkin öncü göstergeler ilave parasal sıkılaştırmaya işaret ediyor!
Enerjide bağımsız olmak
Târihin doğru yerinde durmak