
İsmail Güneş''in ''Ateş''in Düştüğü Yer'' başlıklı, ''yolculuk'' üçlemesinin -ve kendisinin- son filmi, Kanada''nın Montreal Film Festivali''nde birincilik ödülü aldı. Bununla kalmadı, sinema yazarlarının da birincilik ödülü, Güneş''in filmine verildi.
Bu iki büyük ödülün, normal şartlarda Türkiye''nin sadece kültür, sanat ve sinema gündemine değil, genel gündemine de bomba gibi düşmesi ve Türkiye''yi sarsması gerekirdi.
Çünkü Antalya Film Festivali''ne seçilmeye bile ''değer'' görülmeyen film, dünyanın en nitelikli film festivalinden birinden iki büyük ödülle birden dönmüştü. Sadece bu bile, Antalya Film Festivali''ni düzenleyen, sinemadan ne anladıkları, ne kadar anladıkları böylelikle tüm çıplaklığıyla ortaya çıkan, yalnızca ''militanca'' triplere girerek içi boş nutuklar çekmekten başka bir şey bilmedikleri her fırsatta ispatlanan acınası ya da gülünesi ''kişiler''in, festivalden çekilmeleri için yeterliydi!
Yaşanan şey, dünyanın hiçbir yerinde görülmeyecek bir skandaldı! Sizin yarışmaya bile değer görmediğiniz bir film, dünyanın öteki ucundaki sıkı bir festivalde, birinci seçiliyordu. Hem festivalde, hem de sinema yazarları tarafından!
Bundan büyük skandal olabilir miydi?
Dünyanın muz cumhuriyetlerinde bile görülemeyecek düşüklükte bir skandal hem de. Anlatınca, bana hak vereceksiniz...
Düşünsenize: Antalya Film Festivali''nin bu yılki tema''sı ''kadın''dı. O yüzden festivalin jürisi kadınlardan oluşuyordu. İsmail Güneş''in festival''e kabul edilmeyen filminin konusu da kadındı: Hem de töre cinayeti! Jürinin kadınlardan oluştuğunu, tema''nın kadın tema''sı olduğunu düşünün ve hiç düşünmeden, jüriyi oluşturan kişilerin ya kahir ekseriyetle feminist olduğundan veya feminist sempatizanı sözümona ''sol-soslu kişiler''den oluştuğundan zırnık kadar şüphe etmezsiniz bu ülkede, öyle değil mi? Bu kadın jüri, töre cinayeti gibi bir konuyu işleyen filmi, normal şartlar altında havada kapar diye düşünürsünüz, değil mi?
Ama filmi yapan, yazan ve yöneten İsmail Güneş olunca, Güneş, Antalya festivalinin cadı kazanına atılıyor ve kadın jürinin, filmi bırakınız havada kapmasını, ''festivalin hava sahasında'' bile görmek istemediğini ibretle ve şaşkınlıkla seyrediyorsunuz!
Neden? İsmail Güneş, bu ülkenin değerlerine, medeniyet dinamiklerine, tarihî derinliğine, anlam haritalarına ve estetik birikimine sahip çıkan, oradan beslenen, tıpkı dünyanın bütün dikkate değer işere imza atmış sinemacıları gibi kendi kültürel kodlarından yola çıkarak film dili kurma kaygısı güden, her türlü metamorfoz yeme biçimlerini elinin tersiyle bir sinemacı, bu ülkenin değerleriyle bütünleşmiş, oradan ''süt emen'' bu ülkenin has çocuğu bir yönetmen olduğu için mi?
İyi de siz kimsiniz? Siz, bu ülkenin çocuğu değil misiniz? Siz, bu ülkenin çocuğu iseniz, neden kendi ülkenizin çocuğunun, dünyanın en nitelikli festivallerinden birinden birincilikle dönebilecek kalibredeki filmini, havada kapmak yerine, Antalya''nın hava sahasına girmesini bile çok gördünüz?
Yaşanan şey, skandal değil sadece; skandal ötesi berbat, yüzkarası, yüzkızartıcı bir şey gerçekten!
Bu skandal, çok önemli iki şeyi bütün çıplaklığıyla gözler önüne seriyor: Birincisi, bu ülkenin sinemasına, sadece ideolojik, (hatta her yıl Antalya Film Festivali''nde tanık olduğumuz, banal, vulger, kof, içi boş ideolojik ''nutuklar''da bütün çıplaklığıyla ve zevksizliğiyle gördüğümüz gibi) ''militanca'' kaygılarla hareket eden, kendi sığ, çağdışı ideolojilerinin ya da şebekelerinin dışındaki insanları, bu ülkenin has çocuklarını, bu ülkenin derûnî, köklü düşünce, sanat ve estetik değerlerini sinemaya uyarlama, oradan özgün bir film dili kurma kaygısı güden, bu yüzden de ülke içinde inanılmaz engellerle, kuşatmalarla, ilkel ayırımcılık biçimleriyle karşılaşmalarına rağmen yılmadan yollarına devam eden ve sonunda dünyanın ayakta alkışladığı filmlere imza atmayı başaran bu ülkenin çilekeş çocuklarını, Stalinist uygulamaları aratmayacak kadar, ayırımcılık, dışlayıcılık örnekleri sergileyen, sinemayla entelektüel ve estetik ilgisi yerlerde sürünen ''kişiler'', ideolojik eski tüfekler çeki düzen verdiği sürece, bu ülkede daha ne skandallar yaşanacaktır!
İkincisi, İsmail Güneş''in filmi dolayısıyla Antalya''da yaşanan skandal, bu ülkenin sinemasına keyiflerince çeki düzen vermeye kalkışan insanların sinemadan zırnık kadar anlamadıklarını, dertlerinin sinema olmadığını, bu ülke olmadığını, bu ülkenin gerçek sorunları olmadığını gün gibi, bütün çıplaklığıyla üstelik de küre ölçeğinde ispatlamıştır!
Bütün sinemacıların, Antalya Film Festivali''nin jürisini, düzenleyicilerini, ''patronlarını'' protesto etmelerini bekliyorum!
Türk sinemasına gözardı edilemeyecek ölçekte destek veren Kültür Bakanlığı''nın -ve Kültür Bakanı''nın- Antalya''da yaşanan skandalı kınamasını bekliyorum!
Ve Türk sineması, sinemamızın önüne ''etten duvar'' örerek kendi ideolojik saplantılarına saplanmamakta direnen herkesi aforoz etmeyi hâlâ sürdürme cesareti gösterebilen zevksiz, sığ, ideolojik körlükle malul sinemanın baronlarını şiddetle kınıyorum.
''Ateşin Düştüğü Yer'' filmiyle İsmail Güneş, aslında Türk sinemasına ateşin düştüğü asıl yerin neresi olduğunu, Türk sinemasını kendi ideolojik saplantıları uğruna yakan, bu ülkenin has çocuklarının sinema kariyerlerini ateşe veren, önlerini tıkayan, gözlerini kırpmadan yakmaktan çekinmeyen tiplerin kimler olduğunu, ne tür kaygılarla hareket ettiklerini dünya âleme gösterdi!
Artık yeter! Gölge etmeyin ve işinize -sinemanın dışında neyle uğraşıyorsanız ona- bakın lütfen! Türk sinemasının önünde yeteri kadar takoz olduğunuz yetmedi mi hâlâ?
Şu yaşananlara bakıp da, gülsek mi, ağlasak mı, karar vermek öylesine zor ki!
BIST isim ve logosu "Koruma Marka Belgesi" altında korunmakta olup izinsiz kullanılamaz, iktibas edilemez, değiştirilemez. BIST ismi altında açıklanan tüm bilgilerin telif hakları tamamen BIST'e ait olup, tekrar yayınlanamaz. Piyasa verileri iDealdata Finansal Teknolojiler A.Ş. tarafından sağlanmaktadır. BİST hisse verileri 15 dakika gecikmelidir.