|
"Hasta Adam"

Türkiye, 28 Şubat sürecinden bu yana "kök"lü sorunlarla boğuşup duruyor. Siyaset tüketildi; işlevsizleştirildi... Hatta öyle ki, siyaset, siyasi kurumlar bir tür "kambur" olarak görülmeye; topluma da öylece lanse edilmeye başlandı. Toplumun sesini, sorunlarını duyurabileceği aygıtlar, kanallar, enstrümanlar "yok edildi". Toplum, kendi haline terkedilmiş gibi...Bu ülkenin gerçekleriyle, dinamikleriyle ve insanlarıyla adeta kalbi ve fiziki irtibatlarını yitirdiği ve kendilerinden, çıkarlarından başka bir şeyi gözleri görmediği gözlenen çeşitli çıkar çevrelerinin ve "kaba güç"ü elinde bulunduran türlü güç odaklarının "filan filan adamlar ve kurumlar olmasa bu ülkeyi nasıl rahatça yöneteceğiz" dediklerini işitir gibi oluyorum.

Öte yandan, ekonomi, tam bir çöküşün eşiğinde... İşsizlik, her geçen gün çığ gibi büyüyor... Yoksulluk, toplumun dayanma ve tahammül gücünün sınırlarını aşmak üzere...

Toplumda tam bir karabasan havası hakim... İnsanların yüzleri doğal olarak bir türlü gülmek bilmiyor... Hemen tüm toplum katmanlarında bir kıstırılmışlık, terkedilmişlik ve çaresizlik duygusu hükümferma...

Hal böyleyken, Türkiye''ye hiç beklenmedik zamanlarda ve beklenmedik şekillerde patlatılan kasetler hükmediyor sanki... Her hafta, bilemediniz hemen her ay, yepyeni kasetler uçuşuyor bir beyazcamdan ötekine.

Türkiye, tam bir "hasta adam" portresi çiziyor... Anlaşılan, Frenkler''in geçen yüzyılda "hasta adam" ilan ettikleri Osmanlı''dan tek tevarüs edebildiğimiz miras bu...Gerçeklerimizle, gerçek sorunlarımızla yüzleşemeyecek, gerçek problemlerimizi, problemlerimizin kaynaklarını ve nedenlerini tartışamayacak kadar medeni cesaretimizi yitirmiş; hızla değişen, yaşadığımız gerçeklikleri, sorunları yeniden tanımlayan, dünyayı yepyeni sorunlarla karşı karşıya getiren dış dünyadaki gelişmelerle ilgilenemeyecek kadar hasta ve bitab düşmüş durumdayız.

Pravda Gibi...

Artık savaşın rengi de, kokusu da, tadı da, şekli de değişti. Geçtiğimiz hafta patlatılan kasetler, savaşın, artık kaset savaşlarına dönüştüğünü bir kez daha ortaya koydu. Patronlarının ve patronlarının da bağlı olduğu "sahip"lerinin ("efendi"lerinin) çıkarlarından başka bir şey düşünemez hale gelen ve dolayısıyla toplumla bağlarını yitiren, bu yüzden de her geçen gün tiraj, reyting ve güvenilirlik krizinden muzdarip olan televizyonlar ve gazeteler, bir kez daha ortalığı karıştırdılar.

"Fethullah Hoca kasetleri", tutmadı. "Direk"ten döndü. Toplum, bir kez daha ne tür bir aldatmaca ile karşı karşıya bıraktırıldığını anlamakta gecikmedi.

Ardından, MGK''ya sunulduğu iddia edilen ama gerek MGK, gerek Cumhurbaşkanı, gerekse Başbakan tarafından geç de olsa yalanlanan rapor, Türk medyasının ne denli süfli emellerin peşinde koşuşturduğunu gözler önüne serdi. Yeni Şafak, gerek "Fethullah Hoca kasetleri", gerekse MGK''ya sunulduğu iddia edilen "küfür raporu" konusunda yaptığı tutarlı yayınla gözdoldurdu. Bu ülkede barışı, huzuru ve kardeşlik ortamını kimlerin, ne amaçla bozmak, Türkiye''yi niçin "hasta adam" haline getirmek için çalıştıklarını yayınladığı ayrıntılı ve özel haberlerle gözler önüne serdi.

Medya''nın ülkemizde kimi zaman açıkça, kimi zaman da örtük şekillerde topluma, toplumumuzun dinamiklerine ve duyarlıklarına karşı takındığı primitif ve "düşmanca" tavır, insanın aklına, politbüronun sözcülüğünden başka bir şey yapmayan Sovyet dönemi Pravda''sını, Saddam''ın apparatçileri''ni getiriyor.

"Hasta Adam"a giden yol

Türkiye''nin önünü tıkamaktan, toplumumuzun dinamizmini, enerjisini ve birikimini su gibi harcamaktan ve dolayısıyla Türkiye''yi "hasta adam" haline getirmekten başka bir işe yaramayacak yüz karası hayali olaylarla toplum meşgul ediliyor; aptal yerine konuluyor...

Doğrusunu söylemek gerekirse, elitlerimize ve elitlerimizin sözcülüğünü yaparak anakronik söylemlerini yeniden üretmekten başka bir şey beceremeyen medyatörlerimize söyleyecek bir şey bulamıyorum. Sadece bir şey hatırlatmakla yetiniyorum: Türk medyası, Türkiye''nin, toplumumuzun çıkarlarına hizmet etmiyor. Takındığı paranoyak tavırlarla ülkemizde yapay hayaletler üretip duruyor.

Bu haftaki editoryali bir İngiliz gazetecinin Türkiye''nin nasıl "hasta adam" haline getirildiğine dair yaptığı ilginç gözlemlerle bitirmek istiyorum. The Times gazetesinin yazarlarından James Hazelnut, bir kaç hafta önce yazdığı bir yazıda şunları söylüyordu: "Türkiye, Doğu Bloku''nun çökmesiyle birlikte, inanılmaz tarihi fırsatlar yakalamıştı. Kafkaslar, Türki Cumhuriyetler, Balkanlar ve Orta Doğu''da elde ettiği jeo-kültürel, jeo-politik, jeo-ekonomik ve stratejik imkanlar ve fırsatlar, Türkiye''nin 21. yüzyılın en büyük ve en güçlü ülkelerinden biri haline geleceğini haber veriyordu. Ancak ne olduysa oldu, Türkiye, önüne açılan bu imkanların hemen hiç birini rasyonel bir şekilde kullanamadı. Üstüne üstlük, hasta adam hayaleti yeniden hortlayıverdi. Doğrusu, Türkiye''nin neden önüne geçen imkanları ve fırsatları kullanamadığını hala anlayabilmiş değilim."

İngiliz yazarın saptamalarının elitlerimizi ve medyatörlerimizi ne kadar "tedirgin" edeceğini ve hayıflandırabileceğini bilemem ama Türkiye''nin yeniden "hasta adam" haline getirilmesinden büyük kaygı duyan okuyucularımızı derin düşüncelere sevk edeceğinden hiç kuşku duymuyorum.

Hepinize huzur, barış, kardeşlik, sabır, metanet, feraset ve basiret dolu bir hafta diliyorum.

25 yıl önce
"Hasta Adam"
Türkiye’nin tezlerini kim anlatacak…
Enflasyon ile mücadelede beklentileri kırmak ve fiyat yapışkanlığının önüne geçmek
Cari açık ve Gabar’dan gelecek 3,2 milyar dolar
Küresel savaşın kaçınılmazlığına dâir
Yeni tehditler ve Türkiye’nin kurumsal güncellenmesi