|
Sürreel, sığ tabela zihniyeti!

Anadolu’nun batısındaki büyük şehirlerimizde kartopu gibi büyüyen, büyüdükçe suistimal edilen, kaşınan, kontrolden çıkma istidadı gösteren ilginç bir mülteci sorunu var bu ülkenin!

DÜZENSİZ GÖÇ SORUNU 
Suriye’deki Esed zulmünden ülkemize sığınan kardeşlerimiz,
düzenli bir göç ve mülteci stratejisi geliştirilmeden
oraya buraya dağıtıldılar! Bunun
kısmen içeride bürokraside bilinçli olarak stratejik akıldan uzak
bir şekilde böyle yapıldığını;
kısmen de hazırlıksız yakalandığımız için
sorunun zaman zaman kontrolden çıkma istidadı gösterebileceğini düşünüyorum.
Bu
Suriyeli düşmanlığını körükleyenlerin Ukraynalı ve Rus göçmenlerle ilgili tek çift laf etmemeleri,
daha da kötüsü, işi
Arap düşmanlığı üzerinden İslâm düşmanlığını kışkırtacak
boyutlara vardırmaları oldukça manidar ve dikkat çekicidir.
Arap düşmanlığından İslâm düşmanlığına geçişte ara nokta Arapça tabela sökme eylemleri! Kur’ân dili, medeniyetimizin dili,
medeniyetimizin bizim yazdığımız kurucu kitaplarının dili,
alfabesi Arapça üzerinden
İslâmsız Türkiye
projesine geçiş yapmayı planlıyorlar!
Bu tabela meselesine geçmeden önce
Van ve Denizli’nin İran’lılar tarafından tam olarak işgal edildiğini
, Van’ın şehir dokusunun tanımamayacak kadar barlardan, pavyonlardan, her tür ahlaksızlığı yaygınlaştıran kurumlardan geçilemez hâle geldiğini,
eyyamcı, seküler İranlıların Vanlı genç kuşakları hızla dejenere eden
çok pespaye, banal, ilkel ve yıkıcı bir eğlence kültürü ve hayat tarzını Van’a dayattıklarını, Suriyeli mültecilere ateş püskürenlerin bu İranlılara hiçbir zaman ses çıkarmadıklarını görünce ülkenin düzensiz göç politikasından ötürü ne kadar ürpertici sosyal, kültürel ve etnik çatışmanın eşiğine sürüklendiğini gözlemliyor ve ilgilileri bu karmaşık, kapsamlı sorunu bütün yönleriyle mercek altına alarak hâl yoluna koymaya davet ediyorum.
Yoksa kardeşlik kavramı da, ümmet bilinci de, ensar-muhacir ufku ve ruhu da yerle bir olmak üzere…
LAİK, IRKÇI KAFA: SÜRREL TABELA ZİHNİYETİ 
Arapça tabelaları sökme işi, İzmir’de başladı ilkin canhıraş bir şekilde: Belediye elemanları, tabelalara saldırıyorlardı:
Sürreel, absürd bir manzara vardı
: Sadece Arapça olan bölümleri kesiyor, Latince olan bölümleri dikiyorlardı! 
Bir şeye karşı çıkarken neye karşı çıktığınız önemli değil
sığ gardropçu Kemalist zihniyete
göre. Oysa düşmanlığı
tabela düşmanlığına, şekil düşmanlığına indirgemek göstergebilimsel olarak ne kadar sorunlu ve hastalıklı bir zihniyetle
karşı karşıya olduğumuzu gösterir bize.

Sonra başka belediyelere sıçradı Arapça tabela sökme işi…

Sözün özü:
Belediyelerin Arapça tabelalara karşı başlattıkları savaş, mide bulandırıcı, çirkin, sosyal kaosu tetikleyici ve kültür, ırk, din düşmanlığını körükleyici ilkel bir eylemdir. 
TABELA KİRLİLİĞiNE SON VERİLMELİ AMA BÖYLE DEĞİL!
Şu doğru: Şehirlerimizin ana caddelerinde nasıl bir
tabela kirliliği
yaşandığını üzülerek görüyoruz. Tertemiz, belli bir tarzı, zevki yansıtan güzel bir
tabela dili ve estetiği
geliştirilip uygulanabilir  şehirlerimizin kültürel dokularına ve duyarlıklarına göre.
Ama şu an
bazı belediyelerin Arapça tabelaları sökme yarışına girmesi, tabela kirliliğini yok etme kaygısından kaynaklanmıyor.
Irk, kültür ve din nefretini besleyen,
bilinçaltında kök salan
, yeri ve zamanı gelince kanırtılan, kaşınan ve hortlatılmaya çalışılan yabancı düşmanlığından, özellikle de
Arap ve İslâm düşmanlığından kaynaklanıyor.
NEDEN SADECE ARAPÇA TABELALAR SÖKÜLÜR Kİ?
İngilizce, Fransızca, Rusça tabelaların böylesine canhıraş, böylesine barbarca bir şekilde söküldüğünü gördünüz mü siz? 
Aslâ görmediniz! 

Görebilir misiniz? Aslâ!

Peki, neden Arapça tabelalar?

Kültürel bir savaşın altyapısı harlanıyor ve hazırlanıyor
burada: Arap düşmanlığının, sonra da İslâm düşmanlığının hortlatılması çabasıdır bu.
İslâmsız Türklük, İslâmsız Kürtlük projelerinin adım adım temellerinin atılması
ve hayata geçirilmesidir bu aynı zamanda.

Hem kültür düşmanlığıdır, medeniyet düşmanlığıdır, insanlık düşmanlığıdır hem de nihayetinde İslâm düşmanlığıdır bu.

Tam bir akıl tutulması yaşanıyor, anlayacağınız
: Bu akıl tutulmasına çanak tutan, bunu kışkırtan basiretsiz, ruhsuz ve hastalıklı zihniyeti ve kişileri kınıyorum. 
KENDİ KÜTÜPHANENİ YAKIYOR VE YIKIYORSUN!
Oysa Kur’ân’ın dili de, medeniyetimizin kurucu dili de Arapçadır; Türkçeyi medeniyet diline yükselten dil de Kur’ân Arapçasıdır
. Kur’an Arapçası üzerinden inşa edilen düşünce, kültür, sanat ve bilim hayatı olmasaydı biz bin yıl dünyaya hükmedemezdik! 

Senin bin yıllık kütüphanen bu harflerle yazılan kitaplarla dolu o yüzden. Gazâlî’sinden Harezmî’sine, İbn Sina’sından İbn Haldun’una, Sinan’ından Şeyh Galip’ine… hepsi Arap harfleriyle yazdılar kitaplarını ve oradan insanlığa medeniyet meşalesi yaktılar, insanlığı aydınlattılar…

Eğer yeniden
dünya çapında öncüler yetiştireceksek Arapçayı da öğreneceğiz, İngilizceyi de; Grekçeyi ve Latinceyi de öğreneceğiz Rusçayı ve Çinceyi de. Ama önce kendi dilimizi, elbette.
Ne hâle getirildiğine,
nasıl mankurtlaştırıldığına bir bakar mısın: Kütüphanene giremiyorsun!
Klasiklerini okuyamıyorsun: Zihnin donmuş, ruhunu yitirmiş durumdasın ama bunun farkında bile değilsin! Kendi ayağına kurşun sıkıp duruyorsun, kültürünü inkâr ederek kültürel intiharını hazırlıyorsun!
Oysa unutma şunu aslâ:
Köklere inemezsen, göklere yükselemezsin
. Köksüz ağaç meyve vermez.
Sürreel, absürd, tabela zihniyeti üretir bu
, gürültü yapar sadece. Sonuç epistemik kölelik ve tarihin çöp sepetine sürüklenmektir!
DERHAL SON VERİLMELİ BU VANDALLIĞA!

Bu faşizme derhal son verilmeli! İlkellik bu, insanlık düşmanlığı. Ve en önemlisi de İslâm düşmanlığı düpedüz!

Mülteci sorununu böyle çözemezsiniz. İyice kaşırsınız ve kangrene dönüştürürsünüz sadece. 

Bir provokasyona zemin hazırlanıyor olabilir. Tam bir akıl tutulması yaşanıyor ve sosyal kaos provasının zemini hazırlanıyor… Yetkilileri uyarıyorum buradan… Vesselâm.

#Aktüel
#İslam
#Kuran-ı Kerim
10 ay önce
Sürreel, sığ tabela zihniyeti!
Kara dinlilerle milletin savaşı
Ekonomik kalkınmada nitelikli işgücünün rolü
Cumhurbaşkanlığı Tasarruf Tedbirleri Genelgesi’nin kamu personeline yansıması (2)
Türkiye’yi devşirme kurtarıcılardan kurtarma mücadelesi…(3)
Devletsizlik ve ulussuzluk