|
Şehir Üniversitesi çökerse, vebali büyük olur!

İnsanınız yoksa, çürüyorsa, ruhunu yitiriyorsa, bu ülkeye aidiyet duygularını kaybediyorsa, orada her şey bitmiş demektir.

Bu ülkenin başına ne geldiğini, nasıl geldiğini ve başımıza gelen ontolojik felâketi nasıl aşabileceğimizi bile kavrayamayan sığ, ruhsuz, celladına âşık bir entelijansiyası olan bir ülkenin geleceği hiç de parlak değildir.

O yüzden ülkenin önünü açacak, bölgenin ve dünyanın birikimini, güçlü, köklü, uzun soluklu bir medeniyet perspektifiyle -sırasıyla- önce
tevarüs
edecek (
öğrenecek
), sonra
temellük
edecek (
özümseyecek
, kendine maledecek), son olarak da
temessül
edecek (
örnekleyecek
, insanlığa ön açıcı fikirler ve modeller sunacak), bu dünyada yaşayacak ama bu dünyayı yaşamayacak, çağrısı çağını kuracak bir öncü kuşak yetiştirmemiz şart!
ÜLKENİN ÖNÜNDEKİ TAKOZ: AYDIN
Türkiye’nin ihtiyacını her şeyden daha çok hissettiği şey,
özgüveni yüksek
, ama bütün insanlığın birikimine açılacak kadar da
tevazu sahibi
, önümüzü açacak bu öncü kuşaklar!
Bizim böyle bir entelijansiyamız, böylesi
öncü kuşaklarımız olmadığı için
bu haldeyiz:
Başımıza ne geldiğini bilemeyecek kadar zihnî felçleşme yaşıyoruz.

Türkiye, mevcut kuşaklarla, dünyayı da kendi medeniyet dünyasını da tanıyamayan celladına âşık tasmalı çekirgelerle hiç bir yere gidemez başaşağı yuvarlanmaktan başka!

İki asırdır yaşadığımız savrulma bunu yeteri kadar ispatladı: Tanzimat’la yönünü, Cumhuriyet’le yörüngesini yitiren bu ülke, Özal’lı yıllardan bu yana ruhunu yitiriyor.

Unutmayalım: Ruhunu yitiren bir toplum hem ayakta duramaz hem de geleceği kuracak atılım yapamaz!

O yüzden Türkiye’nin metamorfoz yiyen, pergelini şaşıran sığ, ezberci, bedenen burada zihnen Batı’da yaşadığı için
şizofrenlikle malul, vurgun yemiş entelijansıyası, Türkiye’nin önündeki en büyük takozdur!

Bu, körkütük bir “aydın düşmanlığı” yapmak değildir. Dünyayı da, kendi medeniyet dünyamızı da iyi özümsemiş bir entelijansiyamız olsa, neden düşmanlık besleyelim ki?

ŞEHİR ÜNİVERSİTESİ,
BİRİNCİ SINIF BİR ÜNİVERSİTE
Tam da epistemolojik kırılma ve ontolojik kopuş yaşadığımız iki yüzyıllık ikinci büyük medeniyet krizinin izlerini her yerde gördüğümüz bu yok oluş sürecinde
hem Batı’daki bilgi birikimini aktarma hem de bizim medeniyet dinamiklerimiz ekseninde bu birikimi gözden geçirerek dönüştürme ve bize maletme sürecinde neredeyse ülkenin tek üniversitesi Şehir Üniversitesi!

Ama bu üniversite, şu an çökmek üzere: Çalışanlarına, akademisyenlerine maaşlarına ödeyemez durumda!

İşte bu kabul edilemez!

Üniversitenin arazisiyle ilgili yasal araştırmalar yapılsın elbette. Ama bu tür kurumların hepsine, özel prosedürler üzerinden arazi tahsis edildiğini herkes biliyor bu ülkede!

Fakat
devlet, eğitimin çöktüğü bir süreçte eğitimi birinci sınıf kalitede ve ruhta yapan bir üniversiteye özel muamele yapsın; önünü kapatmak yerine önünü açsın!
Akıl da, vicdan da bunu emreder!
Oysa
bu ülkenin 200 küsûr üniversiteye ihtiyacı yok. Bizim, bize yeni Gazâlî’ler, yeni Râzî’ler, yeni İbn Arabî’ler, İbn Haldun’lar, Sinan’lar, Itrî’ler yetiştirecek ya da böylesi bir eğitimin tohumlarını ekecek, dünya çapında eğitim veren 2-3 tane birinci sınıf üniversiteye ihtiyacımız var.
Şehir Üniversitesi, yukarıda da değindiğim gibi, aslında bu tür öncü üniversitelerimizden biri, o yönde hızla ilerliyor... Bu gerçeği üniversitenin en parlak hocaları
Mehmet Genç Hoca’dan Uğur Tanyeli ve Mehmet Ali Büyükkara’ya kadar pek çok isim
dile getirdi yaptıkları açıklamalarla.
VEBALİ BÜYÜK OLUR!
Ahmet Davutoğlu’nun
siyasî fikirlerini, duruşunu, attığı adımların çoğunu açıkça eleştirdim buradan. Önemli gördüğüm adımlarını da destekledim ülke yönetiminde aktif rol alırken. Ancak
Erdoğan’sız Türkiye
projesinin dayatıldığı bir konjonktürde Erdoğan’a destek vermek gerekiyor, daha güçlü bir yönetim için bunun çok önemli olduğunu düşünüyor ve
parti kurmaya kalkışmasını doğru bulmuyorum
.
Parti kurma-kurmama meselesini Erdoğan’la kararlaştırması daha anlamlı ve şık olurdu dosta-düşmana karşı!
Bütün bunlar, Şehir Üniversitesi gibi bizim bu ülkede inşa ettiğimiz en güzel kurumlardan birini yok etmeyi, kötürümleştirmeyi, kör-topal hâle getirmeyi gerektirmez.

Aksine, eğitimin neredeyse çökmenin eşiğine geldiği bir zaman diliminde, daha fazla desteklemeyi, dahası böyle bir üniversitenin sıkıntılarıyla, sorunlarıyla daha yakından ilgilenmeyi gerektirir.

Eğer Şehir Üniversitesi çökerse, bu ülkenin insanları, İslâmî kesimleri bir daha bu tür büyük ve zorlu ama hayatî işlere girişmeye cesaret edemezler!
Başta Tayyip Bey olmak üzere, hükümetin bu konuda tarihî bir sorumlulukla hareket edeceğini umuyorum. Vebali çok ağır olur bunun huzur-u ilâhî’de.

Vesselâm.

#Şehir Üniversitesi
#Ahmet Davutoğlu
#Recep Tayyip Erdoğan
4 yıl önce
Şehir Üniversitesi çökerse, vebali büyük olur!
Türkiye’nin tezlerini kim anlatacak…
Enflasyon ile mücadelede beklentileri kırmak ve fiyat yapışkanlığının önüne geçmek
Cari açık ve Gabar’dan gelecek 3,2 milyar dolar
Küresel savaşın kaçınılmazlığına dâir
Yeni tehditler ve Türkiye’nin kurumsal güncellenmesi