Hedefi anladık, ‘mesaj’ neydi?

04:004/10/2023, Çarşamba
G: 4/10/2023, Çarşamba
Nedret Ersanel

‘Olay Yeri İnceleme’deki ‘yer’ çok geniş… ‘Terör uzmanları’nın yaptıkları da dahil, teröristlerin/saldırının bir başka amacı/hedefi olduğuna yönelik çıkarımlar hayatın akışına eksiksiz, içe sinecek kadar oturmuyor. Denebilir ki, “terörün akışı hayata uymaz”. İyi de.. Terörün akışına ilişkin bu kadar hayat tecrübesi başka hangi ülkede var? Baştan sona doğru ‘teknik analiz’ yapıp, sonuç bölümüne, tahayyül yazılmaz. Söylenebilir; ‘benim açımdan olayın giriş-gelişme-sonuç bölümü şöyle yaşanmıştır, hedefi

‘Olay Yeri İnceleme’deki ‘yer’ çok geniş…

‘Terör uzmanları’nın yaptıkları da dahil, teröristlerin/saldırının bir başka amacı/hedefi olduğuna yönelik çıkarımlar hayatın akışına eksiksiz, içe sinecek kadar oturmuyor. Denebilir ki, “terörün akışı hayata uymaz”. İyi de.. Terörün akışına ilişkin bu kadar hayat tecrübesi başka hangi ülkede var?

Baştan sona doğru ‘teknik analiz’ yapıp, sonuç bölümüne, tahayyül yazılmaz. Söylenebilir; ‘benim açımdan olayın giriş-gelişme-sonuç bölümü şöyle yaşanmıştır, hedefi de şurasıdır’, tamam. Öylesi de
yarımdır
ama
‘Ockham’ın Usturası’
çalışmıştır…
‘Olasılıklar, zorunluluk olmadan çoğaltılmamalıdır”…

Diğer yarıya gelince…

“Mesaj” yoktur ortada.

Bu köpekler sahipliydi. Onların ısırması kadar sahibinin, “saldır” emri üzerine konuşmayacak mıyız, nedenini merak etmeyecek miyiz?..

***

Terör saldırısının hedefi de mesajı da Türkiye Büyük Millet Meclisi (TBMM)’neydi…

Elde mevcut,
mutabakata/akla en yakın kanaat
budur. O halde saldırı tekniği açısından iki ihtimal kalır; ya önce TBMM’ye gitmek istediler ve bunu bir noktada/bir nedenle gözleri yemedi, ikincil hedefe yöneldiler. Veya baştan TBMM’ye saldırmanın mümkün olmayacağını değerlendirip, mesajın yine de anlaşılacağı fikriyle-ki doğrudur, ‘
ayarlanmış tarih
’ en üstteki veridir-İçişleri Bakanlığı/Emniyet Genel Müdürlüğü hattına yöneldiler.
Yoksa kimse, Ankara’nın kalbindeki bu “güvenlik kompleksinin” iki terörist tarafından-silah ve mühimmatları ne olursa olsun-
ele geçirilebileceğini herhalde düşünmüyordur!

TBMM’nin, İçişleri’nin/Emniyet’in içine girerek, pozisyon tutmak diye bir şey yok. Hayal bu. Hele TBMM’nin açılış gününde, Cumhurbaşkanı, Bakanlar, Kuvvet Komutanları, yabancı misyon, üst düzey tüm bürokrasi, milletvekillerinin katılacağı bir törenin içine girilebileceğine, mevzi yaratıp/tutulabileceğine inanmak, Ankara’yı, Ankara’nın gerçeklerini bilmemek demek…

Keşke, o esnada “tüm bölgede, adı geçen kurumlar ve çevresinde” bulunan silahlı asker, polis, istihbarat personelinin sayısı açıklansa da, kim nereye girer, sonra orada nerede/nasıl çıkar anlaşılsa. Duamız hep onlarladır, altı polisimiz gereğini yaptı, daha nizamiyeyi geçemediler…

İlk engeli aşabilseler, mümkün olabilecek en yüksek zayiatı verme konumunda tüm silahlarını kullanacaklardı. Hepsi bu…

***

Tabii ki, olayın gelişimi, kriminal/teknik boyutu, olası istihbarat aksaklığı nedir/nedendir, vs, bunların tartışması, değerlendirmesi yapılacak. Çünkü hâlâ merak edilen cevapsız bir kaç soru var ortada. Ama mesajı değiştirmez…

Genel akışı görebiliyoruz, hayatın akışına ve bu ülkenin terörle tecrübesine uygun;
açılış gününde TBMM’ye saldırmak istediler.
Teröristlerin o sırada “kafası” nasıldı bilmiyoruz ama her halükârda işin ölümle “biteceği” en azından besleyenleri/sahipleri tarafından kestirilmiş olması gerektir. Başka sonuç olmazdı burada…

Tekil teknik bulmacalara batarsanız, olayın girdabı sizi içine çeker ve “mesajı” anlamazsınız…

İyi de… Mesaj neydi?

Bu soruyla birlikte artık teröristlerden, lojistikçilerden ve eylemin kendisinden üste çıkılır..
“Sahipleri bize ne söylediler”?

***

İşte burada bir dizi senaryo ve ihtimali değerlendirebiliriz…

Terör örgütünün
kendisi açısından
bu örnekte göstermek istediği basittir; ‘ölmedim, yaşıyorum’. Oysa ülke içindeki ve bölgedeki durumundan biliyoruz ki artık ona “yaşamak denmez”. Fakat ayrı tartışmadır, üzerine söylenecek çok şey olur, uygun zamanda bakılır.

Sahibin/sahiplerinin mesajına gelince…

Türkiye Büyük Millet Meclisi’nin birinci sırada özne olduğu ve muhatabının ABD/NATO olduğu, dahası, Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ve Cumhurbaşkanı tarafından, “kararı Meclisimiz verir, sizin nasıl parlamentonuz var, bizim de meclisimiz var” diyerek, bunu muhataplarının yüzüne tekrarladığı, konunun da terör ve PKK olduğu tek olay var…
İsveç’in NATO üyeliği meselesi
.

Başka mesaj adayları da var ama öne çıkan güçlü ihtimal budur.

Mesela, son zamanlarda Türkiye’nin Suriye ve Irak’taki mevcudiyetine yönelik bölge ülkelerinden daha çok ses duyulmaktaydı. Mesela
Esad
, görüşmelere başlamak için, “Türkiye, Suriye’den çekilsin öyle” diyerek, Türkiye’nin kabul etmeyeceğini de bile bile masaya şart getirdi.
Aynı şekilde, hatta ileri giderek bir diplomatik terbiyesizliğe kapı açacak şekilde
Tahran
yönetimi de, mealen yazıyorum, “Türkiye’nin Suriye’den çekilmesi durumunda İran’ın Suriye ile ilişkilerin toparlanmasına daha gayretli sarılacağını” ima etti.
Irak
’ta ise Ankara saldırısı ile Bafel Talabani-YPG ilişkisine yapılan atıfları aynı bağlam içinde takip/tespit gerekiyor.
Terör saldırısının ardından ve TBMM’nin açılışı vesilesiyle Cumhurbaşkanı’nın yaptığı konuşmadaki ilgili bölüm de şöyle; “Güney sınırlarımızın tamamını
en az 30 kilometre
derinliğinde bir güvenlik şeridiyle koruma,
onun ötesindeki
faaliyetleri de mutlak denetim altında tutma stratejimiz bakidir”…

Kısa süre önce de Savunma Bakanı Sayın Güler’in, “çık deyince çıkılıyor mu” kıvamındaki açıklamaları da, aynı mânaya ilave edilebilir.

Bundan sonra Türk güvenlik mimarisinin dikkati tamamen, önce bu saldırının bilinmeyenlerini belirlemeye, ikinci olarak da olası tehditlere çevrilecektir. Hükümetin dikkati de “sahiplere”…

#Ankara
#TBMM
#saldırı
#terör örgütü