Teneşirde var bir horoz!

04:003/02/2022, Perşembe
G: 3/02/2022, Perşembe
Ömer Lekesiz

Dergâh, Mustafa Kutlu’nun “gönül işi” olarak çıkardığı bir dergiydi.Kutlu, Mart 1990 – Ocak 2016 arasında, -dile kolay çeyrek yüzyıl- çıkardığı Dergâh’ı “Yazı işleri görevinden ayrılıyorum. Tanıyanlar bilir, uzun vedaları sevmiyorum.” cümlelerinin peşinden, helallik isteyerek ve kendisi de hakkını helal ederek bırakmıştı.Bununla ilgili olarak yazdığım 11 Aralık 2015 tarihli yazıda, onun mezkur kararının artık Mustafa Kutlu’suz olmak anlamına geldiğini; onsuz olmanın ilgili birçok şeyi renksizleştireceğini

Dergâh, Mustafa Kutlu’nun “gönül işi” olarak çıkardığı bir dergiydi.

Kutlu, Mart 1990 – Ocak 2016 arasında, -dile kolay çeyrek yüzyıl- çıkardığı Dergâh’ı “Yazı işleri görevinden ayrılıyorum. Tanıyanlar bilir, uzun vedaları sevmiyorum.” cümlelerinin peşinden, helallik isteyerek ve kendisi de hakkını helal ederek bırakmıştı.

Bununla ilgili olarak yazdığım 11 Aralık 2015 tarihli yazıda, onun mezkur kararının artık Mustafa Kutlu’suz olmak anlamına geldiğini; onsuz olmanın ilgili birçok şeyi renksizleştireceğini söylemiştim.

Öyle de oldu sanırım. Gerçi kendisi dostu ve kardeşi bildiği insanları aramaya devam etti ama, adıyla bütünleşen bir mevkuteden elini çekmesi, gönül bağılarını ancak dergi aracılığıyla sürdürebilenlerin ondan mahrum kalmalarına neden oldu.

İş bununla da kalmadı, dergi de renksizleşiverdi, yayımını sürdürmesine rağmen, üstüne hemen yapışıveren ömrünü tamamlamışlık imajını silmeyi başaramadı.

Derginin yayımına ara verdiğini ise, sosyal medyadan öğrendim.

Kur artışlarının dizginlenmesine rağmen, kağıt üretimindeki yetersizlikten doğan sonuçlarla baş edilememesi nedeniyle vuku bulan artışlar henüz önlenemedi.

Bu arada mevcut kağıt stoklarının, birkaç büyük yayınevi tarafından büyük bir açgözlülükle iç edilmesinin neden olduğu sorunları şimdilik parantez içinde tutayım.

Edebiyat ve düşünce dergiciliğin gönül işi olduğunu söylenir hep. Öyledir de; ömürlerini tamamlamış bir çok hatırlı dergi bu sözü bizzat teyit eder.

Bir veya birkaç kişi tarafından, onların kendi boğazlarından kesebildikleriyle çıkarılan bu dergiler, işin özünde sözünü söyleyebilme, mektep kurma, mahfil oluşturma, muhit tutma... derdinin ifadesidir. Bu şartlarda ve bu hevesle yayımlanabildikleri sürece yayımlanmışlar, imkan tükenince de kapatılmışlardır.

Sürekli yenileri eklenen bu duruma rağmen, serdengeçtileri de hiç eksik olmamıştır bu yönelişin; diğer bir söyleyişle bu maksadın tekeri (özü) bâkî kalmış, onun bir tümsekte kalma yazgısı, bir başkası tarafından indirilmesiyle yine ertelenegelmiştir.

Neticede Dergâh’ın muhatap olduğu şey de budur. Yokluğu nedeniyle üzüntü duyulsa da, mezkur akibetin devamlılığı açısından abartılacak bir durum yoktur. Ayrıca verdiği aranın kısa sürmesi temenniye, umuda dahildir.

Bu vesileyle “gönül ehli ve bu yönde dert sahibi olan”ların varlığını yeniden teyit etmenin güzelliğini zikrettiğim sonuca eklemeliyim. Örneğin, Kültür ve Turizm Bakan Yardımcımız Serdar Çam, konuyla ilgili bilgi almak için arama nezaketi göstererek, kıymetli hassasiyetlerini benimle paylaştılar.

Mezkur bakanlığın -sınırlı da olsa- mevkutelere olan desteği malumdur. Sayın Çam’ın bunun ötesinde konuyu, özel olarak kendi sorumluluk alanında görmesi, edebiyat dergiciliğini önemsemesi, resmi duyarlılığın ve takibin temsili cihetinden de bence çok değerliydi.

Bu güzelliğin hemen ötesinde, “Teneşir horozsuz olmaz” söyleyişine denk düşen muhalif kimi seslerin çıkmasını ise sanırım normal görmek gerekir.

Bundan, söz konusu olayın, durumdan vazife çıkarmaya çok hevesli olan Fondaş medya tarafından alelacele habere dönüştürülmesini ve iki siyasi parti liderinin de bu habere istinaden açıklama yaptıkları kastediyorum.

Elbette, siyasi partidir, iktidarı yıpratabileceği her hususa canhıraş bir vaziyette sarılmaları onların aslî işlidir.

Fakat ilginç olan, her iki liderin, gönül işi olarak nitelediğimiz dergicilik faaliyetindeki gönül sıcaklığından yoksun olmaları itibariyle, yaptıkları açıklamanın da samimiyetten bir pay almamasıdır.

Her iki parti başkanı da, uzun sürelerle ellerinde tutukları yerel yönetim yetkisinden bakanlık yetkisine... bir sefer olsun herhangi bir dergi sahibini salt hatır sormak, gönül almak babından da olsa aramışlar mıdır? Hiç sanmam.

O halde, üç beş serdengeçtinin, kendi gündelik rızıklarından artırabildikleriyle çıkardıkları dergileri, yönettikleri kurumlara aldırma, teknik olarak bu mümkün olmadığında şişkin cüzdanlarını hafifletmek için özel olarak destekleme yoluna bir kez olsun gitmişler midir? Bunu da hiç sanmam.

Dergâh’ı kimlerin yayımladığını, maliyetinin ne olduğunu, aylık bayi satışının neden orada yazanların sayısını bile geçmediğini bilirler mi?

Sahiden, bilirler mi?

Fakat maroken koltuklarına kurulup, fondaş medyanın yönlendirmesiyle, durumdan çok üzgün ama umutlu olduklarını; ekonomik krizin, hayatın her alanında vasatlaşmaya sebep olduğunu kas kas kasılarak söylemekten de geri durmazlar.

En azından, fondaş medya etkisiyle bu yaptıklarının teneşir horozluğuyla eş anlamlı olduğunu bilseler bari diyeceğim ama... bence bunu da bilemezler.

Zira Erdoğan’a duydukları kin ve hasetle kararan kalpleri, kendi hallerine dair hakikatleri bilmelerine manidir.

#Dergah
#Mustafa Kutlu
#Serdar Çam