|
Şule Yüksel Şenler’e rahmet
Ş
ule Yüksel Şenler
, dün ahiret yurduna uğurlandı. Mekanı cennet olsun, Rabbimiz rahmetiyle mukabele buyursun.

Onun hakkındaki bir yazım, 14 Haziran 2010’da bu sütunda yayınlanmıştı. Aradan geçen yıllar, merhumeye dair kanaatlerimde bir değişikliğe yol açmadığı gibi, ona hayranlığımı, sevgimi ve saygımı artırdı.



O yazıyı bu nedenle tekrar paylaşmak istiyorum.

Yazıda, o gün itibariyle isimlerini zikrettiklerimden, bugün itibariyle yol, yön veya adres değişikliğine uğrayanların isimlerini eksiltmekten başka bir değişiklik yapmayacağım:

“Şule Yüksel Şenler İslâmî bir hayatı benimseyerek, topluluklar huzurunda Kelâm-ı Kadîm’den âyetler okumaya başladığında, ben elifbâ’yı yeni söküyordum...

Onun,
Bugün
gazetesindeki köşe yazıları, okumanın bilgilenmeyle ve düşünmeyle ilişkisini kurmayı öğreneceğim zamana denk düşmüştü...
Kitap tiryakiliğimin başlama günlerine rastlamıştı
Huzur Sokağı
’nın yine Bugün gazetesinde tefrika halinde yayınlanması...
Mahkûm oluşu bir sistem sorgulamasıydı benim için,
biz
ve
onlar
ayrımlı bir ötekileştir(il)me üstüne ilk sorularımı üretişimdi...
En delişmen zamanlarımda
Rasim Özdenören
gibi bir ustanın edebiyat halkasına katılmak, potansiyel bir
Bilal
olma ve potansiyel
Feyza
’lara karşı bir tedbir üretme ihtiyacımı ortadan kaldırıvermişti.
Rasim Özdenören’in, tıpkı merhum
Turgut Cansever
’in “idrak seviyemize göre inşa ederiz” söyleşindeki gibi, saf ve doğru (Müslümanca) bir idrakin, dünya görüşümüzü, dilimizi, yazma nedenimizi kendiliğinden belirleyeceği tezini benimsediğimde Şule Yüksel Şenler’le arama edebiyat girivermişti.
Özellikle
Köy Enstitülü
yazarların resmi ideolojiyi benimsetmek amacıyla yazdıkları romanlarla, Şule Yüksel Şenler’in (Hekimoğlu İsmail ile) başlattığı
hidayet romanları
nı, sosyolojik bir perspektifle
etki-tepki olgusuna
göre konumlandırmak bana daha doğru gelmişti çünkü...

Bugün de böyle düşünüyorum. Bir tarafta dini hafife alan, Müslümanları özellikle din adamları üstünden kötülemeye, cehaletle itham etmeye kalkışanlara karşı, onları savunan birinin çıkması, yapılan yanlışlara roman diliyle de itiraz etmesi kaçınılmazdı.

Huzur Sokağı’nın bu kaçınılmazlığın bir fenomeni olması, zamanında İslâmî dünya görüşünü benimsemeleri noktasında binlerce insanı etkilediği gibi, daha çocukluğumda beni de etkileyen Şule Yüksel Şenler’i
aktivist / eylemci
yönüyle, çığır açıcı sıfatıyla konuşmamı engellememeliydi.
Hatam budur; geç kaldım
benim
Eylemci Şule Yüksel Şenlerimi anlatmakta...
O, bir ahir zaman destanının kahramanıdır
çünkü...

Arkasında cemaatler, vakıflar, medya kuruluşları, bankalar olmaksızın, adeta eline demirden bir asa alıp, ayaklarına demirden birer çarık geçirip Anadolu yollarına düşen, konuştuğu her yerde yeniden bir zihnî inşa eylemini başlatan ilk kadındır Şule Yüksel Şenler...

Birini diğerine tercih etmeksizin, Said Nursi’nin ilminden,
Mahmut Efendi
’nin irfanından beslenmiştir;
hiçbir ismi yükseliş merdiveni olarak kullanmamış
, kendi merdivenini kendi kurmayı ve ona tek başına tırmanmayı seçmiştir Şule Yüksel Şenler…
Şehirde Müslüman kadın olmanın, Müslümanca örtünmenin ve kadın olarak sosyal hayatın kurucu unsuru olmayı
yeniden
talep etmenin adıdır, Şule Yüksel Şenler...

Yiğitliğin, doğruları söylemenin, “emri bi’l ma’ruf ve nehyi ani’l münker”in sadece erkeklere mahsus olmadığını, kadına bu hasletleri yeniden kazandırmanın ancak kadın diliyle gerçekleşebileceğini söyleyendir, Şule Yüksel Şenler...

O bir
ahir zaman Zeynebi
’dir; zamanımızdaki hakim kadın dilinin kurucusudur Şule Yüksel Şenler…

Kadınlarını mutfağa mahkum etmekten memnun bir toplumun tek kanatlı kaldığını, uçabilmesi için adı kadın olan ikinci kanadına yeniden kavuşturulması gerektiğini söyleyendir, Şule Yüksel Şenler...

Cehennemî bir ateşin içinden çıkıp, adı İslam olan ilâhî ateşi avuçlamıştır; kendisine dayatılmış perspektifleri reddetmeden önce de reddettikten sonra da acının mekanında olmuştur hep; kırık kalbini Rabbine, insanca yaşama niyetinin öfkesini kalabalıklara taşımıştır Şule Yüksel Şenler…

Ontolojik bir hak olan hicabın
, en müeddep, en mahcup taliplisidir, Şule Yüksel Şenler…

Geleneksel inanışları ve alışkanlıkları Kelâm-ı kadîm mikyasına vurmayı, unutulan doğruları hatırlatmayı, tahrif edilmiş doğruları düzeltmeyi şiar edinen ve bu şiarı kendinden sonra gelenlere miras bırakandır Şule Yüksel Şenler…

Kadınların Müslümanca bir kimlikle yeniden varoluşun dilini üretmeleri için gerekli toprağı yeniden işleyen, ona ilk tohumları atan ve onları gözyaşlarıyla sulayarak büyütüp hayata katandır Şule Yüksel Şenler...

Fatma Kutluoğlu, Sibel Eraslan, Süreyya Yüksel, Asiye Dilipak, Sevgi Kurtulmuş, Demet Tezcan, Gülden Sönmez, Emine Şenlikoğlu, Sabiha Ünlü, Güller Yıldız, Bakiye Marangoz... ve daha nice
yazar, aktivisit
için müsmir bir fenerdir, bir yol açıcıdır, Şule Yüksel Şenler...

İmkansızlıktaki mümkündür, Şule Yüksel Şenler...

Hatıralarımda ve hatırlayışlarımda ihtiramla öptüğüm iki nurlu eldir...
Tek kelimeyle
yiğit bir kadın
dı, Şule Yüksel Şenler.

İnşallah, onun misyonunu ve hatırasını yine yiğitler taşıyacaklar.

#Şule Yüksel Şenler
#Huzur Sokağı
#Rasim Özdeneren
#Köy Enstitüsü
#Said Nursi
5 yıl önce
Şule Yüksel Şenler’e rahmet
Biden yönetimi işe başladı..
Ne olacak bu anne babaların hali?
Seçim sonrası ekonomide manzara nasıl?
Amerikan siyasetinin İsrail ‘trajedisi’
Jeopolitik sürpriz: ABD, Rusya ve İsrail nasıl anlaştı?