|
Anketler ve reklamlar arasında siyaset
Anketler toplumdaki değişimleri, hareketlilikleri, rahatsızlıkları teşhis edebilmek için, genel sosyolojik çözümlemeler için en önemli test sonuçlarındandır.
Tabi doğru bir yöntemle, doğru zamanda ve doğru sorular sorularak uygulanmışsa.
Sabah saatlerinde ve aç karnına uygulanmamış kan testleri nasıl farklı ve tıbbi değerlendirmeler için güvenilmez sonuçlar veriyorsa olağanüstü zamanlarda uygulanan anketler de olağandışı sonuçlar verir, olağanüstü şartların etkisini yansıtır. Ama ne kadar yansıttığını anlamak için de olağanüstü şartların öncesinde uygulanmış başka anketleri referans almak lazım.
Tabi vücudun referans alınan değerleri genellikle bir normal olarak sabit sayılıyor.
Toplumda ise özellikle siyasi konularda referans alınabilecek sabiteler yoktur. Toplum sürekli bir değişim halindedir.
Referans sadece belli bir anda yapılmış olan tespitlere göre alınır. Son seçim sonuçlarına göre şimdi insanların tutumları. Milliyetçilik değerleri konusunda daha önce yapılmış tespitlerle son bir ankette yapılmış bir tespit. Aradaki farklar bir değişim hakkında konuşmaya imkân verir elbet.
Anketlerde insanlara sorduğunuz sorudan aldığınız cevabın sağlıklı olmasının birincil koşulu aslında sizin istediğiniz, temenni ettiğiniz bir cevabı almaya uğraşmamanızdır.
“Ne ise o” diyebiliyorsanız, diyebileceğiniz koşulları oluşturabiliyorsanız, bu rahatlığınız varsa, sizi hayal kırıklığına uğratsa da, hakikat arzusunu iktidar arzusuna yedirmiyorsanız sağlıklı bir anket verisi elde edebilirsiniz.
Siyasilerin bizzat kendilerinin yaptığı anketlerde bu tutumu sağlamak sanıldığından çok daha zordur.
Zira siyasiler genellikle sahada olandan ziyade görmek istediklerini kendilerine gösteren anket sonuçları isterler.
Yönetmen mutlu son istiyor.
O yüzden yapılan bir anket değil, mutlu sonla bitecek bir senaryo oluyor.
Bunu da zannedildiği gibi her zaman bilerek isteyerek ve çarpıtarak da yapmazlar. Gerçekten gelen sonuçları kendi kanaatlerine aykırı gördüklerinde kabullenmek istemez, yeniden yorumlayıp istedikleri hale sokuncaya kadar anket sonuçlarını zorlarlar. En son hale bakıp, “hah, şimdi oldu” derken gerçekleri çarpıttıklarını da düşünmezler, kendi gördüklerine daha uygun bir tabloyu onaylamış olurlar sadece
. Ama işin neticesi tahriftir.
Son
MetroPoll
araştırmasının başkanlık seçiminde
Recep Tayyip
Erdoğan’la rakiplerinin arasındaki farkın kapandığını, hatta Erdoğan’a fark atılmış olduğunu gösteren anketinin bundan da öte başka bir hedefi de var görünüyor.
Şirketin sahibinin anket sonucunu büyük bir müjde gibi sunmasından zaten yaptığı şeyin sahadakini yansıtmayı hedefleyen bir anket değil bir manipülasyon olduğu çok açık.
Şirketin sahibiyle daha 2014 yerel seçimler öncesi veya başka vesilelerle yaptığı bazı anketler üzerine tartışırken her zaman AK Parti’yi
“bitti bitiyor”
diye bir coşku, bir sevinçle sunuyor olduğuna defalarca şahit olmuştum. Bir programda iş anket sonuçlarını geçip partilerin siyasetlerini tartışmaya gelince Erdoğan’a ve AK Parti’ye karşı nasıl bir antipatiyle (bu tabir hafif kalabilir tabi) yaklaştığını görüp sormuştum:
“Sahi siz taraf tutmayan bir anket yaptığınıza emin misiniz?”
diye. Seçim sonuçları tabii ki en sağlıklı ve en gerçek anket.
Çok geçmedi, sadece birkaç gün sonra o gerçek anket çıktığında MetroPoll’un anketlerini süpürmüştü.
Bir zamanlar CHP Genel Başkanı
Kemal Kılıçdaroğlu
kendisine
“AK Parti sürekli anketler yapıyor, siz hiç yapıyor musunuz?”
diye soranlara
“Bizim anketlere harcayacak paramız yok, biz bütçemizi daha ziyade reklama ayırıyoruz”
diye cevap vermişti. Böylece aslında siyasi diyaloga, yani halkın nabzını alma, halkla bir diyalog içinde olmaya ne kadar uzak olduğunu göstermişti.
Siyasi reklam halkı dinlemeden, halka tek taraflı olarak, seçkinci bir kibirle kendinizi anlatarak, algı operasyonları yaparak yönlendirme işidir. Oysa anket, siyasetini yaptığınız halkı dinlemenizi gerektirir.
Halkın sesine kulağınızın açık olmasını, halkın derdini sürekli dinlemenizi ve yapacağınız siyaseti, uygulayacağınız programları halka sürekli onaylatmayı gözetmenizi getirir.
Denilebilir ki, AK Parti’yi yıllarca başarıdan başarıya götüren, iktidarda uzun süre tutan en önemli özelliği, siyasetini halkla bu diyalojik temelde sürdürebilmesi olmuştur.
Halka kendini anlatmadan önce halkı dinlemiştir. Sonra yine kendini kime anlattığını bilerek anlatmış ve siyasi programları için halkın desteğini sağlamıştır.
Kendine sürekli halk nezdinde ayna tutmuştur. Bu anlamda kamuoyu araştırmaları halka kibir yapmamanın, halka mütevazi davranmanın bilimsel zeminini sağlamıştır.
Elbette bu mütevaziliğin ve halka içiçe olmanın tek şartı ve tek yolu bu değildir. Bunun bir de davranış tarzına, hatta yaşam tarzına yansıyan bütün diğer yolları da vardır.
AK Parti ilk zamanlarında sosyolojik bilgiye çok fazla prim veriyordu, sosyolojik bilgiyi çok iyi kullanıyordu. Kamuoyu araştırmalarını duymak istediği şekilde değil, gerçekten de sahada ne varsa onu yakalamaya çalışarak yaptırmaya önem veriyordu. Yaptığı siyasetlerin etki analizlerini de önemsiyor ve bu analizler için kurumsal tedbirler alıyordu.
Bu özelliği onu gelmiş geçmiş bütün siyasi partiler veya geleneklerden ayrıcalıklı tuttu hep.
Bugün belki şu karşılaştırmayı yapmak mümkün ve çok gerekli. Geçmişe nazaran, AK Parti, kurumsal olarak bu noktada, yani sosyolojiyi önemseme, sosyolojik bilgiye dayanma noktasında nereden nereye geldi?

Kendisini var eden, güçlü tutan en önemli özelliği, yani sosyolojik sensörleri eskisi kadar sağlıklı ve etkili işlemeye devam ediyor mu? Ediyorsa hiç sorun yok. Ama ya etmiyorsa; bunun tedbirleri üzerinde düşünülmesi gerekmiyor mu?

#Anket
#Toplum
#Siyaset
#Recep Tayyip Erdoğan
#MetroPoll
#AK Parti
#CHP
#Kemal Kılıçdaroğlu
3 yıl önce
Anketler ve reklamlar arasında siyaset
Efendimiz’in (sav) Zekatı-1
Milyonlar milyarlar havada uçuşuyor
Sandık başına giderken…
Operadaki Hayalet’in “kehaneti” gerçekleşirse…
Ayasofya’yı açan adama vefa zamanı