ABD’nin Türkiye’ye karşı Rusya’dan S-400 alımı bahanesiyle uzun süredir konuşulan yaptırımı nihayet senatonun onayından geçerek karara bağlandı. Böylece ABD’nin dünyayı yönetme enstrümanlarından sadece birisi olan yaptırım uygulamalarına Türkiye de maruz kalmış oluyor. ABD sadece bu yaptırımlarla değil tabii kendi para birimini kullanarak, ülkeleri teröre destek veren ülkeler sınıfına sokarak bütün dünyaya dayatmış olduğu bankacılık sistemini de dış politikada bir sopa olarak kullanıyor.
Uzun süredir gündemde olan bu kararın aslında tabiri caizse zamanlaması manidar. Yeni bir başkanın seçilmiş olduğu ama henüz göreve başlamamış olduğu bir döneme denk geliyor. Malum 20 Ocak’a kadar görevinde kalacak olan Başkan Trump bu yaptırım kararına şiddetle karşıydı. Üstelik yaptırım konusu olan S-400 alımında Türkiye’ye hak veriyor ve bir suçlu aranacaksa Türkiye’yi bu yola sevk eden Obama yönetimine bakılması gerektiğini açıkça söylemişti.
ABD’nin düşman bildiği Rusya ile istediği zaman istediği ilişkileri kurmaktan yana hiçbir sorunu yok. Ama onunla ilişki kurdu, ondan alışveriş yaptı diye istediği, seçtiği ülkelere istediği yaptırımları devreye sokma keyfiliği var. Rusya’dan gaz alıyor diye Almanya’ya da aynı kategoride yaptırım uygulamayı gündeme getirebiliyor. Buna mukabil, yine bir NATO üyesi olan Yunanistan daha önce Rusya’dan S-300 satın almış. Türkiye’den de önce yapmış bu alımı. Ama ona karşı bir yaptırım gündeme bile gelmiyor.
Bu hızla değişen dünyaya ayak uydurabilmek için farklı bir akıl lazım. ABD bu uygulamalarıyla bu akıldan uzak olduğunu gösteriyor. O yüzden yaptırımların son kertede dönüp kendisini vurması mukadder görünüyor.