|
ABD’nin yaptırımları kendine

ABD’nin Türkiye’ye karşı Rusya’dan S-400 alımı bahanesiyle uzun süredir konuşulan yaptırımı nihayet senatonun onayından geçerek karara bağlandı. Böylece ABD’nin dünyayı yönetme enstrümanlarından sadece birisi olan yaptırım uygulamalarına Türkiye de maruz kalmış oluyor. ABD sadece bu yaptırımlarla değil tabii kendi para birimini kullanarak, ülkeleri teröre destek veren ülkeler sınıfına sokarak bütün dünyaya dayatmış olduğu bankacılık sistemini de dış politikada bir sopa olarak kullanıyor.

Aslında Türkiye ABD’nin başka türlü sopa gösterilerine de, girişimlerine de tarih boyunca sıklıkla maruz kalmış bir ülke. Türkiye’yi yönetme konusunda ABD’nin çok sayıda enstrümanı ve oldukça geniş bir manevra alanı vardı eskiden.
Öyle görünüyor ki, bugünlerde bu enstrümanları eski etkisinde değil, alanları da epeyce daralmış durumda.
Türkiye içinde STK’lar, basın ve medya içindeki etki ajanları eliyle çok şey kotarabiliyordu ABD.
En olmadı darbe yaptırıyor, en kaba yöntemlerle istediğini yaptırmış oluyordu.
En son 15 Temmuz’da son derece kullanışlı maşası FETÖ eliyle denediği darbeden sonra Türkiye’de artık eski gücünde olmadığını ve bundan sonra olamayacağını görmüştü.
ABD’nin Türkiye üzerindeki nüfuzunu kurmak için kullandığı enstrümanlardaki azalma ve manevra alanının daralması büyük ölçüde Türkiye’nin eskisinden çok daha güçlü olması.

Uzun süredir gündemde olan bu kararın aslında tabiri caizse zamanlaması manidar. Yeni bir başkanın seçilmiş olduğu ama henüz göreve başlamamış olduğu bir döneme denk geliyor. Malum 20 Ocak’a kadar görevinde kalacak olan Başkan Trump bu yaptırım kararına şiddetle karşıydı. Üstelik yaptırım konusu olan S-400 alımında Türkiye’ye hak veriyor ve bir suçlu aranacaksa Türkiye’yi bu yola sevk eden Obama yönetimine bakılması gerektiğini açıkça söylemişti.

Gerçekten de Türkiye’nin Rusya’dan S-400 savunma sistemini almasıyla ilgili süreç ABD’nin Türkiye’yi ne NATO ittifakının gerekleri açısından ne de başka herhangi bir bağlamda suçlayabileceği bir süreç değil.
Aksine bu konuda bile baştan beri ittifak ruhuna uymayan taraf ABD olmuş ve Türkiye’yi Rusya veya başka herhangi bir yerden bu sistemi tedarik etmeye zorlamıştır. Ömer Çelik’in çok iyi hatırlattığı gibi Kilis’e Suriye tarafından bombalar yağarken Türkiye’ye konuşlandırılmış Patriotları apar topar sökülüp götürülmüştü.
ABD, Türkiye’ye, yani NATO’da müttefiki olan bir ülkeye, yani bir saldırı yapıldığında kendisine yapılmış gibi görüp savunmasına geçmesi gereken bir ülkeye Patriot savunma sistemini parasıyla vermedi.
Gerekçe ABD Kongresinin ikna edilememesi. Ama aynı Kongre NATO müttefiki Türkiye’ye açıkça tehdit oluşturan, üstelik kendi sisteminde bile “terör örgütü” olarak kodlanmış bir örgüte en son sayabildiğimiz kadarıyla en az 5000 tır dolusu silah yardımını parasız olarak yapabilmiştir.
ABD’nin Türkiye’ye söyleyeceği hiçbir şey yok, ama Türkiye’nin ABD’ye söyleyeceği çok şey var ve bundan sonra hazır olsun Türkiye daha çok şey söylemeye devam edecektir.
Terörle mücadele diye dünyayı istediği zaman ayağa kaldıran ABD, şu anda dünyada terörün en büyük destekçisi ve en büyük finansörüdür.
Bunu kendisine belki kimse söyleyemiyordur. Çünkü bu yaptırımları, sopaları herkesi korkutuyordur. Ama Türkiye ona bunu yüzüne karşı da her yerde de söylüyor, söyleyecektir.

ABD’nin düşman bildiği Rusya ile istediği zaman istediği ilişkileri kurmaktan yana hiçbir sorunu yok. Ama onunla ilişki kurdu, ondan alışveriş yaptı diye istediği, seçtiği ülkelere istediği yaptırımları devreye sokma keyfiliği var. Rusya’dan gaz alıyor diye Almanya’ya da aynı kategoride yaptırım uygulamayı gündeme getirebiliyor. Buna mukabil, yine bir NATO üyesi olan Yunanistan daha önce Rusya’dan S-300 satın almış. Türkiye’den de önce yapmış bu alımı. Ama ona karşı bir yaptırım gündeme bile gelmiyor.

30 yıldır uyguladığı yaptırımlarla masum Sudan halkına her türlü acıyı yaşatan ABD, sadece teröristin dik âlâsı İsrail ile ilişkileri normalleştirmesi karşılığı onu teröre destek veren ülkeler listesinden çıkarıyor.
Sudan’da değişen bir şey mi oldu? Hayır.
Sadece işgalci, BM kararlarını ve uluslararası hukuku tanımamakta temayüz etmiş, insan hakkı ihlallerinin hepsini liste halinde sistematik olarak işleyen İsrail’le ilişkileri normalleştirmiş.
Şunu herkes bilmeli, tabii başta ABD.
ABD’nin bu yaptırımları aslında son kertede sadece kendine. Çünkü yaptırımlarında veya genel siyasetinde sergilediği bu keyfilik, ilkesizlik ve tutarsızlık her geçen gün ABD’yi büyük bir devlet olmaktan fersah fersah uzaklaştırıyor.
Dünya almış başını gidiyor, hızla değişiyor, dengeler bu gelişmeler karşısında altüst oluyor. ABD ise hala eski kafayla hareket ederek dünyaya ayarlar çekmeye çalışıyor. Böyle yaptıkça günün sonunda en fazla kendisi kaybediyor. Çünkü hızla gelişen dünyada hiç kimse kimseye mahkum, kimse kimseye karşı seçeneksiz değil.

Bu hızla değişen dünyaya ayak uydurabilmek için farklı bir akıl lazım. ABD bu uygulamalarıyla bu akıldan uzak olduğunu gösteriyor. O yüzden yaptırımların son kertede dönüp kendisini vurması mukadder görünüyor.

#ABD
il y a 3 ans
ABD’nin yaptırımları kendine
Mülâhaza etmek
Siyasetçileri bürokratlara kurban etmek
Musallada bir sosyolog daha… Vehbi Başer’in ardından
Taşkent’in öbür yüzü
‘Korkuluk’…