|

Cezayir’in arabuluculuk misyonu

Cezayir, son dönemde diplomatik anlamda bölgede öne çıkan ülkelerden biri olarak dikkat çekmektedir. Ortadoğu ve Afrika’daki gelişmelere pro-aktif bir dış politika yaklaşımı ile müdahil olmaya çalışan Cezayir’in arabuluculuk girişimleriyle de ön plana çıktığı söylenebilir.

00:00 - 25/02/2022 Cuma
Güncelleme: 23:38 - 24/02/2022 Perşembe
Yeni Şafak
Arşiv
Arşiv
Musab Yılmaz
Araştırmacı/ ORSAM Kuzey Afrika Çalışmaları

Cezayir, son dönemde diplomatik anlamda bölgede öne çıkan ülkelerden biri olarak dikkat çekmektedir. Ortadoğu ve Afrika’daki gelişmelere pro-aktif bir dış politika yaklaşımı ile müdahil olmaya çalışan Cezayir’in arabuluculuk girişimleriyle de ön plana çıktığı söylenebilir. Bir yandan Filistinli taraflar arasında müzakerelere ev sahipliği yapmak isteyen Cezayir, diğer yandan Mali’deki darbe sonrası Batı Afrika Ülkeleri Topluluğu’nun (ECOWAS) yaptırım kararları karşısında bölgedeki krizin derinleşmemesi adına arabuluculuk çağrısında bulunmaktadır. Cezayir’in dış politikada arabuluculuk girişimlerine ağırlık vermesinin arka planında hem geçmişten gelen mirası hem de bölgede ortaya çıkabilecek krizlerin önlenmesi adına aktif rol alma çabası bulunmaktadır.

ARABULUCULUK MİRASI

Cezayir, Fransız sömürgeciliğine karşı bağımsızlığını kazandıktan ve siyasi istikrarını sağladıktan sonra Ortadoğu ve Afrika’daki krizlerin çözümü için arabuluculuk rolü üstlenmeye çalışmıştır. Arabuluculuk misyonu bu bağlamda Cezayir’e bölgesel krizlerde ulusal güvenliğini korumak adına aktif rol üstlenme imkânı sunarken ayrıca ülkenin iç ve dış politikada prestij kazanmasını sağlamıştır. Geçmişte en bilinen arabuluculuk örneği, Cumhurbaşkanı Huvari Bumedyen’in 1976 yılında Irak lideri Saddam Hüseyin ile İran Şahı Muhammed Rıza Pehlevi arasında krize sebep olan ortak sınır anlaşmazlığını çözmek için arabulucu olması ve sonucunda Cezayir Anlaşması’nın imzalanmasıdır. Cezayir’in uluslararası kamuoyunda gündeme gelen diğer arabuluculuk faaliyeti ise 1979 İran Devrimi’nde ABD’nin Tahran Büyükelçiliği’ni işgali ile başlayan rehine krizi sırasında ABD ve İran arasındaki müzakereleri yürütmesidir. Cezayir Anlaşmaları adı verilen bu müzakereler neticesinde 52 ABD vatandaşı 1981 yılında serbest bırakılmıştır.

Afrika’daki krizlerde de arabuluculuk rolü üstlenen Cezayir, Bumedyen ve Buteflika dönemlerinde Afrika Birliği üzerinde önemli bir nüfuza sahipti. 1975 yılında Batı Sahra’da Moritanya ve Polisario arasındaki barış anlaşmasına ev sahipliği yapan Cezayir, Buteflika’nın iktidara geldiği ilk yıllarda Eritre ve Etiyopya arasında sınır anlaşmazlığı yüzünden çıkan savaşta (1998-2000) arabuluculuk yapmıştır. 2000 yılında taraflar Cezayir’in ev sahipliği ve arabuluculuğu sonucunda Cezayir anlaşmaları olarak bilinen barış anlaşmasını imzalamıştır. Ayrıca Cezayir, 2006 ve 2015 yıllarında Mali’deki iç çatışmalarda arabuluculuk yaparak Mali’nin istikrarına destek olmaya çalışmıştır.

SON DÖNEMDEKİ GİRİŞİMLER

2019’da Hirak süreciyle iç meselelerle uğraşmak zorunda kalan Cezayir, Cumhurbaşkanı Abdülmecid Tebbun’un iktidara gelmesi ve siyasi istikrarın sağlanmasının akabinde diplomatik faaliyetlerine ağırlık vermiştir. Bölgesel anlamda birçok kriz ile karşı karşıya kalan Cezayir’in üstlenmeye çalıştığı arabuluculuk misyonu aslında bir anlamda bölgesel krizler karşısında pro-aktif rol alma çabasının bir yansımasıdır.

Fas ile İsrail’in yakınlaşması neticesinde Cezayir, İsrail’i tehdit olarak görmekte ve buna yönelik Filistin içindeki ayrılıkların çözümü için aktif rol almayı hedeflemektedir. Aralık ayında Cezayir’i ziyaret eden Filistin Devlet Başkanı Mahmut Abbas ile görüşmesinde Cumhurbaşkanı Tebbun, yakın zamanda Filistinli gruplar arasındaki (başta El Fetih ve Hamas arasındaki görüş ayrılıkları olmak üzere) sorunların çözümü için Cezayir’de bir buluşmaya ev sahipliği yapacaklarını duyurdu. Filistin’deki taraflar Cezayir’in arabuluculuğunu memnuniyetle karşılarken Cezayir’in bu diplomatik hamlesinin, Fas’ın İsrail ile yakınlaşmasına bir mesaj niteliği taşıdığı ifade edilmektedir.

Mali’de darbe sonrasında yönetimin geçiş sürecini beş yıla yayılacağı açıklaması ve ardından ECOWAS’ın Mali’ye yönelik yaptırım kararı alması neticesinde Cezayir, Batı Afrika ülkeleri arasındaki krizin çözümü için arabuluculuk çağrısı yapmaktadır. Komşu Mali’de terörün yarattığı siyasi istikrarsızlıktan en çok etkilenen ülkelerden biri olan Cezayir, Mali’nin bölgesel olarak izole edilmesine karşı çıkmakta ve bölge ülkeleri arasında krizin çözümü için müzakereleri işaret etmektedir. Şu anda Sahra altı Afrika’da darbe gerçekleşen ülkeler ile (Mali, Gine ve Burkina Faso) ECOWAS ülkeleri arasındaki gerilime karşı Cezayir ve Moritanya krizin yaptırımlar yerine diplomasi ile çözülmesi gerektiği görüşündedir. Cezayir de bu anlamda Mali’deki geçmiş arabuluculuk mirası sebebiyle yeniden arabuluculuk rolünü üstlenmeyi istemektedir.

Cezayir’in arabuluculuk girişiminde bulunduğu bir diğer bölgesel kriz, Mısır ve Etiyopya arasında Nil nehri sularının paylaşımından kaynaklanan Rönesans (Hedasi) Barajı krizidir. Geçtiğimiz haftalarda Kahire’ye resmi bir ziyaret düzenleyen Cumhurbaşkanı Tebbun, Mısır’a baraj krizinde arabuluculuk teklif etti, Dışişleri Bakanı Ramtan Lamamra da daha önce yaz aylarında Etiyopya’yı ziyaretinde aynı teklifi iletmişti. Şu anda iki taraftan da Cezayir arabuluculuk teklifi ile ilgili net bir açıklama gelmese de Cezayir’in hem Afrika’yı hem de Arap Dünyasını etkileyen bu krizin çözümü için ön plana çıkmayı arzuladığı gözlemlenmektedir.

Sonuç olarak Cezayir’in dış politikada arabuluculuğu bir misyon haline getirdiği ve bilhassa Ortadoğu ve Afrika ülkeleri arasındaki krizlerde aktif rol almak için bir araç olarak kullandığı görülmektedir. Cezayir, diplomatik açıdan güven ve prestij sağlayan arabuluculuk faaliyetleriyle çatışma ve krizlerin çözülmesini ve bölgesindeki istikrarın sağlanmasını hedeflemektedir.

#Cezayir
#Ortadoğu
#Afrika
#İran
#Tahran
#ABD
2 yıl önce