|

Sahel’de demokratik geçiş süreci askıya mı alındı?

04:00 - 27/09/2023 Çarşamba
Güncelleme: 05:40 - 27/09/2023 Çarşamba
Yeni Şafak
Arşiv
Arşiv
Fuat Emir Şefkatli - Araştırmacı – ORSAM Kuzey Afrika Çalışmaları

Nijer’de temmuz ayında gerçekleşen askeri darbenin ardından görevden alınan Cumhurbaşkanı Muhammed Bazum, darbeden iki ay sonra serbest bırakılması ve ülkede anayasal düzenin yeniden tesis edilmesi için dava sürecini başlatmaya karar verdiğini duyurdu. Bilindiği gibi daha önce Batı Afrika Ekonomik Topluluğu (ECOWAS), ülkede anayasal düzenin yeniden tesis edilmesi noktasında 30 Temmuz’dan bu yana darbe yönetimine karşı askeri müdahaleyi ön planda tutuyordu. Bunun yanında Mali’de bir hükümet yetkilisi yaptığı açıklamada, Mali askeri yönetiminin 2020 yılında gerçekleşen darbenin ardından yapılması planlanan seçimlerin ve demokratik geçiş sürecinin ertelendiğini duyurdu. Hükümet Sözcüsü Abdulaye Maiga Bamako da gazetecilere yaptığı açıklamada, seçimlerin teknik nedenlerden ötürü ertelendiğini belirtti. Bu açıklamayla birlikte askeri hükümet, cumhurbaşkanlığı seçimlerini ikinci kez ertelemiş oldu. Bu gelişmeler, Sahel bölgesinde beklenen demokratik geçiş sürecinin askıya alındığını ve bölgenin giderek otoriter rejimler tarafından konsolide edildiği argümanını ortaya çıkarmaktadır. Ancak bu durumun bazı olumsuz sonuçları beraberinde getirdiği söylenebilir.


MUHTEMEL KRİZLER

Sahel ülkesi Mali’de olduğu gibi Nijer’de de askeri yönetimin demokratik geçişi geciktirmesi ulusal (ülke bazlı) ve Sahel bölgesi genelinde pek çok soruna neden olabilir. Öyle ki sürecin uzaması, siyasi, sosyal, ekonomik ve hatta güvenlik temelli krizleri beraberinde getirebilir. Bu anlamda askeri darbeler, demokratik süreçleri aniden keser. Seçimler iptal edilebilir, siyasi partiler yasaklanabilir ve demokratik kurumlar devre dışı bırakılabilir. Bu durum halkın siyasi katılım hakkının engellenmesine yol açar.

İkinci olarak askeri yönetimler genellikle ifade özgürlüğü, basın özgürlüğü ve toplanma özgürlüğü gibi temel özgürlükleri kısıtlar. Bunun yanında medya sansürlenir, muhalefet susturulur ve insan hakları ihlalleri artabilir. Öte yandan darbe sonrası iktidara gelen askeri yönetimler genellikle yargı bağımsızlığını zayıflatır. Bu noktada hukukun üstünlüğü ilkesi yerine keyfi yargılama ve cezalandırma süreçleri yaygınlaşabilir. Mali’de olduğu gibi askeri darbe sonrası yaşamın her alanında kontrolü ele geçiren otoriter rejim, sivil toplum örgütlerini kısıtlayabilir veya baskı altına alabilir. Böyle bir tablo insan hakları savunucularının, aktivistlerin ve diğer sivil toplum gruplarının çalışmalarını engelleyebilir. Demokratik geçişin aksaması, ekonomik getirileri bakımından da bazı olumsuz sonuçlar doğurabilir. Öyle ki darbeler sıklıkla ekonomik istikrarsızlığa yol açar. Buna bağlı olarak uluslararası yardımlar kesilebilir, yabancı yatırımcılar ülkeyi terk edebilir ve ekonomik kalkınma sekteye uğrayabilir.

Son olarak Afrika’da gerçekleşen pek çok darbede olduğu gibi askeri darbeler, ülkeyi uluslararası izolasyona sokabilir. Bölgede ve uluslararası alanda demokrasiyi önceleyen aktörler, darbe hükümeti ile diplomatik ilişkileri kesmek veya yaptırımlar uygulamak gibi adımlar atabilirler. Nijer için hali hazırda ECOWAS özelinde başlayan ve Fransa başta olmak üzere pek çok Batılı ülke ile devam eden yaklaşımın temelinde bu başlığın yattığı söylenebilir.


TERÖRLE MÜCADELE ZARAR GÖREBİLİR

Mali’de Temmuz 2022 tarihinde askeri yönetimin seçim taahhüdü vermesinin ardından ECOWAS, Batı Afrika ülkesine yönelik yaptırımları hafifletmişti. Süreç içinde El-Kaide bağlantılı Jama-at Nusrat val Islam Müslimin (JNIM) terör örgütü ile mücadele eden Mali ordusu, son dönemde Tuareg etnik grup çoğunluklu Azavad Hareketi’nin saldırılarıyla karşı karşıya kaldı. Bu bağlamda eski isyancı gruplarla 2015 yılında yapılan barış anlaşmasının da gelinen noktada başarısızlıkla sonuçlanmasının, Mali askeri yönetiminin üzerindeki ekonomik, siyasi ve sosyal baskıları artırdığı söylenebilir.

Nijer’de ise silahsızlandırma, terhis ve yeniden entegrasyon (STyE) programlarına alınan DAEŞ Sahra Kolu (ISGS) ve El-Kaide bağlantılı terör örgütü JNIM’in eski savaşçılarının askeri yönetimin iktidara gelmesiyle beraber bu programlara nasıl yaklaşacağı noktasında bazı endişeleri olduğu görülmektedir. Program kapsamında 1.000 kadar eski savaşçı silah bırakarak sivil yaşama geçme kararı almış, bu kişiler aylık geçim ödeneği, psikolojik destek ve farklı eğitimlere tabi tutulmuştu. Dolayısıyla darbe ile birlikte askeri yönetime geçiş, bu programları akamete uğratabilir ve bu durum kısa-orta vadede terörle mücadele operasyonlarına zarar verebilir.


DİPLOMATİK ÇÖZÜMLERE İHTİYAÇ VAR

ACLED verilerine göre radikal gruplardan kaynaklı şiddet eylemlerinin en çok etki ettiği Sahel ülkelerinden Burkina Faso, Mali ve Nijer arasında bu yılın ilk 6 ayı içinde sivillere yönelik saldırıların yüzde 50 oranında azalmasıyla güvenlik atmosferinde görece ilerleme kaydeden tek ülke Nijer olmuştur. Bu ilerlemede Bazum’un terörle mücadele yaklaşımının etkisi olduğu söylenebilir. Öyle ki Bazum, askeri çözümlerin tek başına işe yaramadığı fikrinden hareketle Nijer’deki terör gruplarının bazılarıyla toplu ya da bireysel bir diyalog süreci başlatmıştı. Bu adım, Nijer’de darbeyi gerçekleştiren generaller tarafından ‘güçsüzlük’ ya da ‘teröre taviz’ şeklinde algılanmış ve darbenin zeminini hazırlamıştır. Yeni gelen askeri yönetimin Bazum’un bu yaklaşımına son vererek STyE süreçlerini askıya alması, kırsal bölgelerdeki şiddet eylemlerini ve radikal gruplara yönelimi artırabilir. Bununla birlikte bazı kaynaklara göre darbeci generallerin temel olarak karşı çıktığı konu, bu eski savaşçıların orduya entegrasyon fikridir. Buna göre eski terör militanlarının orduya entegre edilme opsiyonunu da kapsayan Bazum yönetiminin programları, ordu generalleri tarafından tehlikeli bulunmaktadır. Bunun yerinde eski savaşçıların yalnızca erken uyarı sistemi kapsamında istihbarat toplama ve paylaşımı noktasında kullanılması gereği ön plana çıkarılmaktadır.

Buna karşılık böyle bir tablo dahilinde ECOWAS ya da farklı insiyatiflerin potansiyel askeri müdahalesi, sosyal ve siyasi krizleri daha da derinleştirebilir. Bu noktada Sahel bölgesi, karmaşık ve dinamik bir güvenlik ortamına sahiptir. Bir ülkenin iç işlerine dış müdahale, bölgesel dengeleri değiştirebilir ve komşu ülkeler üzerinde etkiler yaratabilir. Dolayısıyla Sahel’deki askeri yönetimlere karşı diplomatik ve meşru çözümlerin gündeme getirilerek müzakereci ve uzlaşmacı bir yaklaşımla sürece dahil olmak, ileriye dönük krizlerin önüne geçilmesinde etkili olacaktır.


#Nijer
#Sahel
#geçiş
8 ay önce