SPK lisansına sahip olmadan yatırım tavsiyesinde bulunmak, Piyasa Dolandırıcılığı Kanunu'na göre suç kabul ediliyor. Paylaşım yapılırken 'Yatırım Tavsiyesi Değildir' ibaresinin belirtilmesi dahi ilgili kişileri kurtarmaya yetmiyor.
Son dönemde sosyal medya platformlarında yatırım tavsiyesi veren sözde uzmanların hazırladığı içerikler dikkat çekiyor. Farklı platformlarda, yatırımcıya tavsiye verdiğini iddia eden bu kişilerin sayısındaki artış, kontrol edilemez boyuta ulaştı. Adeta her önüne gelenin kur ve borsa tahmini yaptığı mecralar, yatırımcılar için tehdit oluşturuyor. Farklı hesaplardan paylaşılan ekonomi merkezli yorumlar, toplumda finansal bilgi kirliliğine yol açıyor. Özellikle, yıl sonu dolar ve avro beklentilerini paylaşan hesaplar, vatandaşlar üzerinde belirli etkiler bırakıyor. Birbirinden ve gerçeklikten kopuk döviz tahminleri, yatırımcıların ciddi zararlarla karşılaşmasına sebep oluyor. Uzmanlar, finansal okuryazarlık adı altında yayınlanan video ve yazılara itibar edilmemesini, paylaşımı yapan kişilerin Sermaye Piyasası Kurulu (SPK) lisansına sahipliğinin soruşturulması gerektiğini vurguluyor.
YTD İBARESİ YETERLİ DEĞİL
Yatırım tavsiyesi içeren veya yönlendirici paylaşımlara karşı Sermaye Piyasası Kurulu uzun süredir mücadele içerisinde. SPK’nın yaptırımlarından korkan içerik üreticileri, artık önlem olarak mesajlarının sonuna 'Yatırım Tavsiyesi Değildir' (YTD) notunu düşmeye başladı. Ancak bu ibare bile fenomenleri, SPK’nın yaptırımlarından korumak için yeterli değil. 6362 Sayılı Sermaye Piyasası Kanunu’nun, 107/2’nci maddesine göre; değerlendirmeyi yapan kişinin paylaşımındaki amacının tespiti önem teşkil ediyor. Lisans sahibi olmadan finansal tavsiyede bulunmak Piyasa Dolandırıcılığı Suçu’nun unsurları arasında yer alıyor.
KALKINMA İÇİN FİNANSAL OKURYAZARLIK ŞART
2053 vizyonu doğrultusunda hazırlanan 12. Kalkınma Planı’nda finansal okuryazarlığın artırılarak yaygınlaştırılması için önemli tedbirler alındı. Uygulanan politika çerçevesinde bireylerin kendi finansal kararlarını verebilmeleri ve spekülasyonlara kapılmamaları hedefleniyor. Bu doğrultuda yurt içi tasarruf oranlarının artırılması ve birikimlerin finansal sistem aracılığıyla ekonomiye aktarılması Türkiye'nin kalkınma stratejisi açısından önemli bir ihtiyaç olarak öne çıkıyor.
