
Haccın farzları, vacipleri, sünnetleri
Haccın farzları, sünneti ve vacipleri detaylı olarak aşağıda yer alıyor. Haccın farzları nelerdir, kaç şartı vardır? İşte bu soruların yanıtı!
HAC İBADETİNİN FARZLARI
Hac ibadetinin 3 adet farzı bulunmaktadır. Hacca giden herkes için bu farzlar geçerlidir. Hac ibadeti sırasında bu farzlar mutlaka yerine getirilmelidir. Aksi takdirde hac ibadeti yapılmış sayılmaz. Hac ibadetinin farzları şunlardır;
İhrama girmek
Arafat'a vakfe etmek
Kabe'yi tavaf etmek
Haccın farzları ihrama girmek, Arafat'a vakfe etmek ve Kabe'yi tavaf etmek olarak bilinir. Ayrıca hac ibadetinin asli olan bazı vacipler bulunur. Bunlar da şu şekilde sıralanabilir;
HAC İBADETİNİN VACİPLERİ
Haccın asli olan 5 vacibi bulunuyor. Bunlar:
Say
Müzdelife vakfesi
Şeytan taşlama
Saçları tıraş etme ya da kısaltma
Veda tavafı
İhrama mikattan girmek
Cemrelere taş atmak
Müzdelife'de vakfe yapmak
Bayramın ilk 3 gününde Mina'da gecelemek
Veda tavafı yapmak
Telbiye
Müzdelife'de gecelemek
Haccın farzları ihrama girmek, Arafat'a vakfe etmek ve Kabe'yi tavaf etmek olarak bilinir. Ayrıca hac ibadetinin asli olan bazı vacipler bulunur. Bunlar da şu şekilde sıralanabilir;
Say
Müzdelife vakfesi
Şeytan taşlama
Saçları tıraş etme ya da kısaltma
HACCIN SÜNNETLERİ
Haccın sünnetlerini iki grup altında toplamak mümkündür:
Hacc›n müstakil sünnetleri, haccı oluşturan menâsikin kendi
içindeki sünnetler.
a) Müstakil Sünnetler
1. Kudum tavafı
2. Mekke, Arafat ve Mina'da hutbe okunması.
3. Arefe gecesi Mina'da gecelemek
4. Bayram gecesi Müzdelife'de gecelemek
5. Bayram günlerinde Mina'da kalmak. (Diğer mezheplere
göre vaciptir)
b) Hac Menâsikinin Kendi İçindeki Sünnetleri
Hac menâsikinin kendi içindeki sünnetleri ilgili kısımlarda anlatılacaktır.
HAC KİMLERE FARZDIR?
Hac, İslam’ın beş temel esasından biri olup bedenî ve malî yönü olan bir ibadettir. Sağlık, servet ve yol emniyeti yönünden (Tirmizî, Hac, 4) haccetme imkânına sahip (Kâsânî, Bedâi‘, II, 120), hür, (İbn Ebî Şeybe, el-Musannef, V, 518) akıl sağlığı yerinde ve büluğ çağına erişmiş müslümanlara farzdır (Merğînânî, el-Hidâye, II, 296; Kâsânî, Bedâi‘, II, 120; İbn Âbidîn, Reddü’l-muhtâr, III, 456). Bu şartları taşıyan kişinin, imkân elde edince, geciktirmeden bu farzı yerine getirmesi gerekir. Hayatında bir defa hac yapmış olan müslümanın bir daha haccetmesi gerekmez (Müslim, Hac, 412); ancak nafile olarak hac yapabilir (Ebû Dâvûd, Menâsik, 1). Günümüzdeki kota sınırlamaları sebebiyle müracaat ettiği hâlde kur’ada ismi çıkmadığı için hacca gidemeden ölen kimseler, hacca gitmeye imkân bulamadığı için borçlu olarak ölmüş olmaz.
Kendisine hac farz olan kimsenin, haccını bizzat eda etmekle yükümlü olması için, sağlıklı olması, tutukluluk veya yurt dışına çıkma yasağı gibi bir engelinin bulunmaması ve yolun güvenli olması şarttır (Mevsılî, el-İhtiyâr, I, 435-438). Hac yolculuğuna katlanamayacak, ya da fiilen haccedemeyecek derecede hasta olanlar ile yaşlılar, hac kendilerine farz olsa bile, eda ile yükümlü değildirler. Bu durumda olanlar şartları oluştuğu takdirde bizzat haccederler. Eğer şartlar oluşmazsa kendi yerlerine bedel göndererek hac yaptırırlar (Merğînânî, el-Hidâye, II, 482). Hacca yazılıp da kur’ada ismi çıkmadığı veya yurtdışına çıkışla ilgili başka engellerden dolayı gidemeyen kişiler için bu da bir mazerettir.
HAC AYLARI HANGİLERİDİR?
Hac ayları, hicrî takvimdeki Şevvâl ve Zilka’de aylarının tamamı ile Zilhicce ayının ilk 10 günüdür. Bu zamanlara hac ayları denmesi, hac menâsikinin bu aylardan herhangi birinde bitirilebilmesi açısından değil, haccın şartı olan ihrama Şevvâl’den itibaren girilebilmesi bakımındandır. Bu süre içerisinde ihrama girerek, haccın iki temel rüknünden biri olan ve sadece Zilhicce’nin dokuzuncu günü öğle vakti ile onuncu günü fecr-i sâdık arasında yapılabilen Arafat vakfesini yapan kimsenin haccı geçerli olur. Haccın diğer rüknü olan ziyaret tavafı ise kurban bayramı günlerinde eda edilmekle birlikte, bugünlerde yapılamaz ise, cezasını yerine getirmek kaydıyla, daha sonra da yapılabilir ve bu tehir, o seneki haccın geçersiz sayılmasına sebep olmaz (Kâsânî, Bedâi‘, II, 132-133).
