|

Hoca’nın kütüphanesi sosyal ilimler ihtisas kütüphanesi gibidir

Mehmet Genç’in yıllarca yakınında ve hizmetinde bulunan İhsan Ayal, Hocanın Millet Kütüphanesi’ne bağışlanan arşivini ve çok az kişinin bildiği tercümelerini anlattı. Genç’in, Hitler’in Kavgam adlı eseri için yaptığı kayıp tercümenin kütüphanenin tasnifi sırasında ortaya çıkabileceğini belirten Ayal, “Hoca’nın kütüphanesi klasik anlamda bir Osmanlı tarihçisinin ihtisas kütüphanesi olmaktan öte sosyal ilimler ihtisas kütüphanesiydi” diyor.

Merve Akbaş
04:00 - 15/04/2021 Perşembe
Güncelleme: 04:04 - 15/04/2021 Perşembe
Yeni Şafak
İhsan Ayal
İhsan Ayal

Geçtiğimiz haftalarda kaybettiğimiz, Türkiye’nin en önemli tarihçilerinden Mehmet Genç’in kütüphanesi Cumhurbaşkanlığı Millet Kütüphanesi’ne bağışlandı. Genç’in yakın arkadaşı İhsan Ayal ile yaptığımız, Yeni Şafak Pazar’da yayınlanan söyleşide bu haberi okurlarımıza önceden duyurmuştuk. Ayal ile bağışın gerçekleşmesinin ardından yaptığımız bu mülakatta ise Genç’in kütüphanesindeki kitapları, okuma alışkanlıklarını ve kitap üzerine düşündüklerini konuştuk. Ayal, Hoca’nın kitaplığının bir sosyal ilimler ihtisas kütüphanesi kadar geniş olduğunu söylüyor.

Bir kütüphane sahibi hakkında çok şey söyler. Onun nelerden hoşlandığını, önemsediğini, derdinin, tasasının neler olduğunu... Mehmet Genç’in kütüphanesi size neler anlatıyor?

Bir kütüphane hakkında konuştuklarımızı ancak kütüphane sahibi olan anlar. Kütüphane sahibi olmayanların söyleyeceklerimden bir şey anlaması pek mümkün değil. Tekebbüri bir ifade gibi görünse de hakikat bundan ibarettir. Bir kütüphane, eğer sahibi bibliyoman değilse, bibliyofil seviyesinde hareket ederek inşa etmiş olduğu habitat alanı ise, sadece o kişinin değil, aynı zamanda o kişinin temas kurduğu direk ve dolaylı temas kurduğu insanların da zihin dünyalarını, fikir ve gönül dünyalarını barındıran, gök kubbe altındaki cennet-i ala mevkisidir.

Bunu Hoca’nın şahsında biraz daha hususileştirirken altını çizmek istediğim bir husus var. O da şu: Hoca klasik bir Osmanlı iktisat tarihçisi değildi. O sadece veçhelerinden biriydi. Bu itibarla Hoca edebiyattan sanata, sanattan sosyolojiye, mantığa felsefeye, ilahiyatın çeşitli dallarına, genel tarihe dair kitapları kütüphanesinde bulundururdu. Hoca’nın kütüphanesi klasik anlamda bir Osmanlı tarihçisinin ihtisas kütüphanesi olmaktan öte sosyal ilimler ihtisas kütüphanesiydi. Kendisinin çok az kişinin bildiği bir yanı da vardır. Sosyal ilimlere kaymadan evvel matematikçi olmak istiyormuş. Çok iyi matematik bilgisi ve zekâsı vardı. O nedenle kütüphanesinde matematik ile ilgili eserler de mevcuttu. “Eğer ben sosyal ilimlere geçmemiş olsa idim iyi matematik üzerine çalışırdım fakat muhtemelen kırk beş, elli yaşlarında ölürdüm” derdi.

Türkçe dışında başka dillerde de okumalar yapıyor muydu?

Bunu kendi hatıralarında da anlatır, üniversite yıllarında Nietzsche okuyabilmek için Almanca öğrenmeye teşebbüs etmiş, sonra vazgeçmiş. İyi bildiği iki batı lisanı vardı. Kendisi frankofondu, metin yazabilecek seviyede iyi bir Fransızcası vardı. Çok iyi derecede İngilizce okuyabilir fakat yazmak işine teşebbüs etmezdi.


EN BÜYÜK FİLOZOFUMUZ YUNUS’DUR

Hoca’nın kütüphanesinde özel olarak kıymet verdiği kitaplar var mıydı? Veya önemsediği metinler?

Mütekâmil kütüphane sahibi ve okur-yazarlar nazarıyla bakmak gerekirse, muhakkak öne çıkaracakları isimler, başlıklar vermek mümkün olur. Fakat Hoca için bunu söylemek güç. Hoca zekâsıyla temeyyüz etmiş müelliflere, edebiyatçılara mütemayildi fakat dönüp dönüp okuduğu bir isim zikretmek pek mümkün değil. Hoca atıfta bulunmazdı çünkü matufunaleyhti. Bunun sebebi de şu; Birilerinin yazıp çizdiğini iyi okur, iyi takip ederdi fakat onları doğrudan nakletmez, kendi süzgecinden geçirip oradan yeni bir şey neşv eder, yeni bir formda söylerdi. O yeni form ortaya apayrı bir şey çıkardı. İlimle uğraşan iki tipte insan tarif ederiz; birincisi muallimdir, anlatılanları intikal ettirir. İkincisi ise alimdir, anlatılanlardan hareketle yeni ilim üretendir. Hoca yeni ilim üreten alim bir şahsiyetti. Türkçe metinleri hızlıca tarardı. Ağırlıklı olarak İngilizce okurdu. Yunus’u çok severdi. Bizim en büyük filozofumuz Yunus’dur şeklinde ifadeleri vardır. Tercih etmiş olduğu lisan ve üslup itibariyle eskilerin sehl-i mümteni dediği hadiseyi en başarılı biçimde hayata geçiren Yunus’dur, derdi. Batıdan Nietzsche, Schopenhauer, Hegel gibi filozofların yanında Wagner gibi filozof ve müzisyenlerle ilgili ne yazıldıysa, çıktıysa takip eder, farklı tercümeleri de alır ve aralarındaki farklılıkları çok önemserdi.

Önceki röportajımızda Hoca’nın Cağaloğlu’ndan haftalık kitap alışverişleri yaptığını, yayın dünyasını çok iyi takip ettiğini belirtmiştiniz. Bu alışverişleri nasıl gerçekleştiriyordu?

Kendisi her hafta Cağaloğlu’nda Mehmet Varış’ın Kitabevi’ne uğrar, tüm bu sosyal ilimlerle ilgili yeni neşredilen ne varsa tarar, karşılaştığı orijinal metinleri toplar, evine çanta çanta kitapla dönerdi. Ben de bir yıl boyunca Hoca’ya bu alışverişinde eşlik ederek, kitaplarını taşıdım. Daha sonraları kendisi almam için haftalık kitap listeleri hazırlamaya başladı. Listedeki kitapları kendisine temin ederdim. Bir vakit sonra listesinde lüzumsuz gördüğüm kitapları almaya gönülsüz oldum. Bunu da belirttim. Bana lüzumsuz gördüğüm kitaplar yerine aynı alandan başka kitaplar seçip, listeye ekleyebileceğimi söyledi. Kitap seçimi hususunda bana çok güvenirdi.

Mehmet Genç Hoca’nın aslında çok kimsenin bilmediği tercüme eserleri de var...

Hoca tercümeyle pek uğraşamazdı. Öyle bir vakti olmazdı fakat benim deşifremle gün yüzüne çıkmış iki metin var. Bu anlatacağım hususi bir hikâyedir. Bir gün Hoca’nın kütüphanesinde çalışırken raflar arasında bir kitaba tesadüf ettim. Ahmet Cevad adında bir müellifin, Yabancılara Göre Eski Türkler adlı kitabıydı. Bu kitabı çok sevdiğim için heyecanla Hoca’ya gösterdim, çok şaşırdı. “Sen nerden biliyorsun bu kitabı” diye tebessüm etti. Lise yıllarında okuduğum üslubu şahane bir kitap olduğunu söyledim. Hoca da, “Kim tercüme etmiş” diye sordu, mütercimi yoktu kitabın. Hoca bir daha gülümsedi, meğer tercüman Hoca’nın ta kendisiymiş. Dayanamadım kendisinden kitabı istedim. “Müsaade buyurursanız yeni bir dizgiyle, mütercim olarak da adınızı yazdırarak yeniden yayınlatmak isterim” dedim. Hevesimi kırmadı ve kitabın ruhsatını bana teslim etti. Kitabı Mehmet Varış’a götürdüm, yeniden dizgi yapıldı. Son tashihlerini de ben yapmış oldum. Bu tercüme eseri 2013’de yayınladık, yüz binin üzerinde satıldı. İlk baskıdan bir nüshayı hocaya götürdüm, önüne koydum. Çok şaşırdı. Tebessümle, “Ondan bu mu çıktı şimdi” dedi. İmzasını rica ettim. Şöyle imzaladı: “İhsan Ayal’a… Yazarının ve müterciminin adları dâhil kendi eseri hamesini takdim etmek görevi de bu fakire düşmüştür… Mehmet Genç.”

Peki ya diğer tercümesi...

2010 yılıydı. Mehmet Varış’ın Kitabevi’ndeydik. Ötüken Yayınları’ndan yeni kitaplar gelmişti. Cipolla’nın Dünya Nüfusunun İktisat Tarihi eseri de vardı. Eskilerin tabiriyle muhtasar ve müfit olan çok güzel bir metin. Bunu görünce yine kendimi tutamadım, “Hocam bu kitap çok güzel bir kitaptır” dedim. Yine gülümseyerek “Sen nerden biliyorsun bunu, sen iktisatçı değil ilahiyatçısın” dedi. Tercümesi kime ait diye sordu. “Mehmet Sırrı Gezgin yazıyor. Tanımıyorum ama müstear gibi geldi bana, çünkü benim tanımadığım adam adam değildir” dedim. Gülüştük. O Sırrı Gezgin benim, dedi Hoca. Meğer Hoca’nın müstearıymış. Onu da, “İhsan Ayal’a… Bütün ilimleri öğrenme azminde bir küçük eğlence anı olarak kullanması dileğiyle, Mehmet Genç” notuyla imzaladı.


KAYIP TERCÜME ORTAYA ÇIKABİLİR

Neden bu tercümeleri yapmış?

Bu soruyu ona sorduğumda, “Parasız kalmıştım elime biraz para geçer niyetiyle yapmıştım” demişti. Aslında Hoca’nın kimsenin bilmediği bir tercümesi daha var. Hitler’in Kavgam adlı kitabını da çevirmiş. Ancak bu tercümeyi evraklarının arasında maalesef bulamadık. Şimdi bütün evrak Cumhurbaşkanlığı Kütüphanesi’ne intikal edecek, orada yapılacak olan tasnifte ortaya çıkarsa güzel bir sürpriz olur.

Daha önce neşredilmemiş bir makalesinin yakın zamanda basılacağını söylemiştiniz. Bunun yanı sıra basılacak olan başka metinler veya kitaplarına gelecek olan eklemeler var mı?

Herkesin bildiği Osmanlı İmparatorluğu’nda Devlet ve Ekonomi adlı kitabı var. Bunu artık birinci cilt olarak kabul etmeye başladık. Hoca’nın çeşitli zamanlarda ve mekânlarda yazdığı metinler ikinci cilt olarak önümüzdeki aylarda yayımlanacak. Diğer yandan Erol Özvar ile birlikte çıkardığı, daha evvelden Osmanlı Bankası yayınlarından çıkan Osmanlı Maliyesi Kurumlar ve Bütçeler adlı iki ciltlik kitap var, o da yeniden Ötüken’den çıkacak. Yine Mehmet Genç ve Erol Özvar’ın çeşitli dönemlerde, çeşitli programlarda yapmış oldukları, Osmanlı Ekonomisine Dair Konuşmalar adlı kitabın 7-8 cildi daha yayınlanacak. Bunların yanı sıra benim elimde de birkaç cilt teşkil edecek hacimde Hoca’nın konuşmalarını içeren dokümanlar ve kayıtlar var.


KİTABI HIRPALAYARAK OKURDU

Kütüphanesine düşkün müydü? Ödünç kitap alıp, verir miydi?

Hoca çok cömertti. Ödünç kitap da hediye kitap da vermeyi çok severdi. Kitap hediye ederken bilgi birikimini, zekâsını hesaba katarak hediye ederdi. Ödünç kitap vermeyenlerden hiç hazzetmezdi. Ödünç kitap vermeyenler arasında ben de varım. Ama Hoca istediğinde hemen verirdim. Ben kitabı kadına benzetirim. Nazenindir kitap. İhtimam gösterilmezse tuz buz olabilir ve size her şeyini kapatabilir. Kitap okumanın fiziki teknikleri de vardır. Fakat Hoca için aslolan hiçbir zaman kitabın nesnesi değildi. Çok hırpalayarak okurdu. Hoca kitaba fetişist gözle hiç bakmazdı.

Size hediye ettiği özel kitap?

Ferit Devellioğlu’nun Lugat’ını hediye etmişti. Lugat çok yıprattığı için yenisini alalım demişti. Eskisini bana hediye etti. Ayrıca Cemil Meriç’in Bu Ülke’sinin ilk baskını da bana hediye etti.

Son günlerde neler okuyordu, neler üzerine çalışıyordu?

Son günlerde takip ettiği bir yayın yoktu. Fakat Osmanlı İmparatorluğunda Devlet ve Ekonomi’nin ikinci cildi için altmış sayfalık bir takdim yazısı yazmak istiyordu. Bu takdim yazısını bir anlamda, şu ana kadar yaptığı çalışmaların hülasası olarak düşünüyordu. Bu nedenle çeşitli disiplinlerden okumalar yapıyordu. Ama ağırlıklı olarak arşiv evrağı okuyordu. Hoca sürekli her sahaya dair arşiv evrağı okurdu. Bir arşiv evrağı okumadan gününü geçirmezdi.

#Mehmet Genç
#İhsan Ayal
#Millet Kütüphanesi
3 yıl önce