|

Karun’dan anarşiste aynı kalanlar

Bir yanda Milattan önce 600’lerin Lidya’sı diğer yanda 1980 darbesinden önce yaşanan siyasi olaylar. Prof. Dr. İskender Pala’nın son romanı “Karun ve Anarşist” aradaki yılları kültür ve aşkın yardımıyla birbirine bağlıyor.

Yeni Şafak ve
04:00 - 11/01/2017 Çarşamba
Güncelleme: 22:04 - 10/01/2017 Salı
Yeni Şafak
MEHMET EMİN ÖZEN


Lidyalılar ile ilgili ne biliyoruz? Kadim bir Anadolu medeniyeti. Hint-Avrupa kökenli bir kavim. Dilleri Hitit diline benziyor. Parayı buldular. Başka? Anadolu'nun batısında, Gediz ile Menderes ırmakları arasında yaşamış, basbayağı bu toprakların bir medeniyeti olan ve dünyaya epey önemli miraslar bırakmış Lidyalılar hakkında bildiklerimiz epey sınırlı. Biraz okul bilgisi, merak ettiysek de biraz “madeni para” enformasyonu.



12 Eylül 1980 hakkında bildiklerimiz, yakın tarih olması hasebiyle, elbette daha çok. 80 öncesindeki karşıt grupların çatışmaları, ölüm haberleri, sağ-sol çekişmesi, Silahlı Kuvvetler'in 12 Eylül 1980 Cuma günü yönetim el koyması, kitlesel gözaltılar ve tutuklamalar, cezaevlerinde yaşananlar, sivil siyasetin yıllar sonra devreye girebilmesi...



Milattan önce 600'lerde Anadolu'da yaşamış bir medeniyetle, 80 öncesinin siyasi ortamının nasıl bir alakası olabilir? İskender Pala'nın son romanı Karun ve Anarşist, bu zor sorunun yanıtını, roman kurgusu içinde bulmaya çalışıyor. Ve ilk elden söylemek gerekir ki, bunu “kültür” parantezinde yapıyor. Elbette en kadim duygulardan biri olan “aşk”ı da başrole çıkararak.



OTORİTE VE ONU REDDEDEN


“Karun”a baktığımızda, sözlükler şunları söylüyor bizlere: “İsrailoğulları zamanında zenginliğiyle ün salmış, sonra da malı ile birlikte helâk olmuş bir kişinin adı olup dilimizde 'çok zengin' anlamında kullanılmaktadır” (Kubbealtı Lugatı). “Kur'an'da kendisinden çok zengin olarak söz edilen ve bütün mal varlığı bir anda yok olan kişi” (Türk Dil Kurumu Sözlüğü). “Lidya kralı Krezüs'ün zenginliği mitolojilere konu olmuştur. Antik çağın bilinen en zengin kralı olan Krezüs mitolojiye göre her tuttuğunun altın olması için ilâhlara yalvarır; bu dileği kabul edilince mutluluğa erişeceğini sanır. Ancak çok zengin olduğu halde mutluluğu bir türlü bulamayan kral acı içinde kıvranarak ölür. Tarihte ilk metal parayı basan Krezus ortadoğu halkları tarafından Karun ismiyle anılmaktadır.” (Wikipedia).


Fransızca kökenli “Anarşist” tabiri içinse söylenenler şunlar: “Anarşi çıkaran, düzene karşı gelen, kargaşalık yaratan kimse, bozguncu” (Kubbealtı). “Kargaşacı” (Türk Dil Kurumu Sözlüğü). “Anarşizm, (Antik Yunanca'da an “-sız, olumsuzluk eki” ve archos “yönetici” sözcüklerinden türetilmiştir, yöneticisiz anlamına gelir) toplumsal otoritenin, tahakkümün, erkin ve hiyerarşinin tüm biçimlerini bertaraf etmeyi savunan çeşitli politik felsefeleri ve toplumsal hareketleri tanımlayan sosyal bir terimdir. Anarşizm, her koşulda her türlü otoriteyi reddetmektir.” (Wikipedia, “Anarşizm” maddesi).



Lidyalılar ile 1980 öncesinin kurgusal bir metnin iki sacayağı olması kadar, Karun ile anarşistin de yan yana gelmesi ilk bakışta tuhaf ve zor görünüyor. Oysa roman, bunu, yukarıda da bahsettiğimiz üzere, “kültür” ve “aşk” parantezlerini olabildiğine büyüterek yapmayı deniyor ve okuyucuyu ikna ediyor.



2500 YIL ÖNCESİNİN SESLERİ


İskender Pala'yı Babil'de Ölüm İstanbul'da Aşk romanından bu yana, geniş kitleler okudu. Kitapları yüzbinlerce okuyucuya ulaşan, imza günlerinde uzun kuyruklar oluşan Divan şiiri profesörü Pala'nın romancılığının önemli ayrıntılarından biri, belki de, geçmişten aldığı bir karakteri, roman kahramanı haline getirmesi ve bunu gözle görülür bir merhamet ile yapmasıydı. Romanların ardından yapılan söyleşilerle bu gözlemimizi pekiştiren yazara göre, “Barbaros'a bir borcu vardı” ve o da, romanla ödemişti. Geniş okuyucu kitlelerine de, İstanbul'un Beşiktaş semtinin aslında neresi olduğunu, tarihinde neler yattığını anlatmıştı. Şimdi, burada da Lidyalılar var. Lidyalılar olmasının, yazarın özgeçmişiyle de bir ilgisi var. Karun ve Anarşist üzerine, onunla yapılan kısa bir söyleşide söyledikleri bizi doğrular nitelikte: “Karun ve Lidya'yı araştırırken öyle insanlara rastladım ki bugün hâlâ Uşak'ta yaşıyorlar. Bazen onlardan birisi bağırdığında sesin 2500 yıl geriden geldiğini zannettiğiniz olur. Sesler aynıdır, tavırlar aynıdır.” Pala'nın Uşaklı olduğu ve hemşerilerince çok sevildiği gerçeğini düşündüğümüzde, bu defa aslında, doğduğu memleketine şık bir selam veriyor. Ki, kitabın içinde Lidyalılar'dan kalma kültür birikiminin muhtelif objeleri de var; hem görsel olarak hem çizim olarak. Bu meyanda, kitabın görselliğine katkıda bulunan sanatçılara teşekkür etmek gerekiyor. Kitabın sonunda yer alan haritanın doyuruculuğu da, keza anılması gereken önemli detaylardan. “Karun”lu bölümler, yani çift zamanlı kurgunun Lidya'sını temsil eden bölümler, görsel malzeme bağlamında doyurucu, evet, ama bir yandan “ansiklopedik” manada da çok kıymet taşıyor. Kitabın sonunda yer alan Kaynakça'nın ışığında serimlendiği belli olan kimi detaylar; “altın”, “para”, “altın sektörleri”, dönemin işçileri hakkında ve coğrafya hakkında çok açıklayıcı. Bunun kurgusal bir metin olduğunu unutmadan, aslında Lidyalılar dönemine dair öğreneceğimiz çok şey var bu bölümlerde. Keza 1980 öncesi döneminin İstanbul'unu da görüyoruz romanda. “Altın” ve “Ayna” diye iki bölümün manasını da, aslında yayınevinin kitap hakkında kurduğu cümlelerden çok iyi süzmek mümkün: “Tarih bir ayna... Aynayı kaplayan bir dilemma... Kutsal Hermos'un suyuna karışan altının rengi hızla kan kızılına dönüşürken; kâhinler yaklaşan büyük savaşın haberini vermiş, tekinsiz bir hava zengin Lidya diyarını sarıp sarmalamıştı. Bir cephede güçlü askerleri ve görkemli hazineleriyle Aslan Kral Krezüs –nam-ı diğer Karun–; diğer cephede terk edildiği ölümü alt edip Pers diyarına hükmedecek olan Keyhüsrev. Ve aynada sır dolu bir yansıma; tarihin öteki yüzünde devam eden karanlık... Bir darbeye koşan Türkiye'de polis sirenleri yeri göğü inletiyor, silah sesleri sloganlara karışıyordu. Günleri ve geceleri esir alan terör, sokak çatışmaları, soygunlar, cinayetler her şehirde, her sokaktaydı. Kültür ve sanat kana bulanacaktı. Savrulan hayatlar, imkânsız aşklar...”



Evet, kolaylıklar denebilir ki; Kufu, Sadullah, Krezüs, Methe... Ne derseniz deyin, isimleri nasıl ünlerseniz ünleyin, tarihin hangi dönemine giderseniz gidin, tarihin ve şartların dayattığı kimi imkânsızlıklar vardır. Tarihin dayattığı imkânsızlıklar ülkeleri, şartların dayattığı imkânsızlıklar ise bireyleri dönüştürür. Bu koca dünyanın geçmişinden bugününe nice isimsiz kahraman, nice ana kuzusu, yakından bakıldığında roman olmaya layıktır.







• • •


Karun ve Anarşist


Prof. Dr. İskender Pala


Kapı Yayınları


Ocak 2017


320 sayfa




#Karun ve Anarşist
#İskender Pala
#Kufu
#Sadullah
#Krezüs
7 yıl önce