|

Kur’ân bağlamında ümit ve karamsarlık

Her şeyin Allah’ın takdirinin bir eseri olduğuna inanan bir kimse, başına gelecek bütün işlerin Allah’ın bir yazgısı/takdiri olduğuna inanır. Kendisine düşen, tedbirleri almakta atalet ve gevşeklik göstermemektir. O’na olan güvencinin tam olmasıdır. Bu psikolojik ve ruh haline sahip bir mümin, asla karamsarlığa ve ümitsizliğe düşmez.

Yeni Şafak ve
04:00 - 7/06/2018 Perşembe
Güncelleme: 03:33 - 7/06/2018 Perşembe
Yeni Şafak
Gündem
Gündem
Prof. Dr. Kerim Buladı / İstanbul Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Öğretim Üyesi

İnsaf ve merhametten yoksun bir anlayış ve uygulamanın neticesinde yeryüzünde ve özellikle Müslüman toplumlarda yapılan katliamlar, akan gözyaşları, yetim ve öksüzlerin dilhun bakışları, mazlumların çaresizliği umut kulvarında büyük gedikler açmaya devam ediyor. Karamasarlığın zifiri karanlıkları, kalplerimize, zihnilerimize ve tasavvurlarımıza yaptığı baskı, tarifi mümkün olmayan boyutlara ulaştı. Evrende, Müslümanların karşılaştığı olumsuzlukların, baskı ve zulümlerin, söz konusu imtihanın bir parçası olduğunu kabul etmekle birlikte, böyle bir perdenin arkasına sığınarak çaresizliğe, ümitsizliğe ve gevşekliğe düşülmesinin isabetli olmayacağını da vurgulamak gerekir. Kur’an, şartlar ne olursa olsun inananlara sürekli umut aşılamakta ve karamsarlığa düşülmemsini tavsiye etmektedir. Bu çerçevede yazımızı tamamlamaya çalışacağız.

ALLAH’IN RAHMETİNDEN ÜMİT KESMEYİNİZ

Kendi nefislerine karşı haddi aşan ve haksızlık edenlere Kur’an, Allah’ın rahmetinden, bağışlamasından ve lütfunden ümit kesmemelerini şöyle dile getirir.

“De ki: “Ey kendilerinin aleyhine aşırı giden kullarım! Allah’ın rahmetinden ümidinizi kesmeyin. Şüphesiz Allah, bütün günahları affeder. Çünkü O, çok bağışlayandır, çok merhamet edendir” (Zümer, 39/53).

İbn Abbas’ın rivayetine göre bu âyet, “Muhammed (s.a.v), putlara tapan, Allah’ın haram kıldığı cana kıyan kimselerin bağışlanmayacağını iddia ediyor, bu durumda biz nasıl hicret edelim? Nasıl Müslüman olalım? Hâlbuki biz, Allah’tan başkasına ibadet ettik, Allah’ın haram kıldığı cana kıydık” diyen Mekke halkı hakkında inmiştir. (Ebu’l-Hasen Ali b. Ahmed el-Vâhidî, Esbâbu’n-Nüzûl, tahkik, Said Mahmud, Dâru’l-Ceyl, Beyrut, ts. s. 274.)

Görüldüğü gibi, bir kimse şirk hariç olmak üzere ne kadar günah işlerse işlesin, Allah’ın bağışlamasından, rahmetinden yine de ümidini kesmemelidir.

ÜMİTSİZLİĞİN PANZEHİRİ

Ümitsizliğin, üzülüp karamasarlığa düşmemenin panzehiri imandır. İman, en büyük güç ve umut kaynağıdır. Bütün dertler ve kederler imanla sükûn bulur. Uhud savaşında zarar gören ve kısmi mağlubiyet yaşayan Hz. Peygamber ve müminler çok üzülmüştü. Bunun üzerine onları teselli etmek ve moral vermek için şu âyet indirilmiştir. (Vâhidî, a.g.e., s. 92).

“Gevşemeyin, hüzünlenmeyin. Eğer (gerçekten) iman etmiş kimseler iseniz üstün olan sizlersiniz.” Âl-i İmrân, 3/139)

HER ZORLUĞA BİR ÇIKIŞ YOLU

Allah’tan korkan ve O’na derin saygısı olan bir kimse inanır ve bilir ki, Yüce Yaratıcı kendisine itimat eden ve saygı duyanları mahrum etmez. Maddi ive manevî sıkıntılar karşısında onu yalnız bırakmaz. O, kendisine şah damarından ve herkesten daha yakındır. (Kaf, 50/16; Vâkıa, 56/85) Nerede olursak olalım, bizimle beraber olduğuna inandığımız Allah (Hadîd, 57/4), samimi kullarını başkalarının eline ve insafına terk etmez. Allah’ın emirlerini yerine getirmeye ve yasakladığı şeylerden sakınmaya gayret eden ve hayatını bu ilahî prensipler üzerine inşa eden mü’min, hiçbir zaman karamsarlığa düşmez. Zira Allah ona hangi şartlar olursa olsun bir çıkış, bir kurtuluş yolu gösterir. Nitekim bu konuda şöyle buyrulmuştur.

“…Kim Allah’a karşı gelmekten sakınırsa, Allah ona bir çıkış yolu açar.” (Talak, 65/2).

Ebû Zer (r.a), Peygamber (s.a.v)’in bu âyet hakkında şu sözünü rivâyet eder. “Ben öyle bir âyet biliyorum ki, insanlar bu âyete tutunurlar/sarılırlarsa (gereğine göre amel ederlerse) bu onlara yeter/kâfi gelir.” Bunun üzerine orada bulunan ashab-ı kirâm: “Ey Allah’ın Rasûlü! Bu hangi âyettir” diye sorduklarında Peygamber (s.a.v) onlara “…Kim Allah’a karşı gelmekten sakınırsa, Allah ona bir çıkış yolu açar,” âyetini okuyarak cevap vermiştir. (İbn Mâce, Zühd, 24). Kurtubî Tefsirinde yapılan açıklamaya göre Peygamber (s.a.v), yukarıda zikredilen âyetle birlikte “Onu beklemediği yerden rızıklandırır. Kim Allah’a tevekkül ederse, O kendisine yeter” (Talak, 65/3) âyetini de okumuştur. Hatta bunu tekrar tekrar okumaya devam etmiştir. (Kurtubî, Ebu Abdullah Muhammed b. Ahmed el-Ensârî, el-Câmu li Ahkâmi’l-Kur’ân, Dûru’l-Fikr, Beyrut, 1995, c. 9, cüz, 18I, s. 149).

İbn Abbas’ın anlattığına göre, Hz. Peygamber bu iki âyeti okumuş, bunları, Allah Teâlâ’nın kendisinden korkan kimseye dünyanın şüphelerine, ölümün şiddetli sarsıntılarına ve kıyametin zorluklarına karşı bir çıkış yolu lütfedeceği şeklinde açıklamıştır. ( Kurtubî, a.g.e., c. 9, cüz, 18I, s. 50.)

Hz. Cabir’in anlattığına göre bu âyet, müşrikler tarafından oğlu Sâlim’in esir alınmasına üzülen sahabeden Avf b. Malik el-Eşce‘î hakkında inmiştir. Avf, Hz. Peygambere gelerek şikâyette bulunur. Oğlunun esir alındığını ve annesinin sabırsızlandığını ve bu konuda ne emir buyuracağını sorar. Bunun üzerin Peygamber (s.a.v), “Allah’tan kork, sabret, sana ve eşine “lâ havle ve lâ kuvvete illâ billâhi” (Allah’tan başka hiçbir kuvvet ve çare lütfedecek hiçbir kimse yoktur) sözünü çok söylemenizi emrediyorum” buyurdu. Avf evine giderek Rasûlüllah (s.a.v)’in yukarıda ifade edilen emrini ve sözlerini eşine bildirdi. Eşi: “Rasûlüllah’ın bize emrettiği şeyler ne güzel” diye karşılık verdi. Karı-koca bunları söylemeye devam ettiler. Düşmanın bir anlık gafletinden yararlanan oğulları, dört bin koyundan oluşan davarları sürerek babasına getirdi. Bunun üzerine bu âyet indi. (Kurtubî, a.g.e., c.9, cüz, 18, s. 150).

Görüldüğü gibi sabredene, bütün güç ve kuvvetin Allah’a ait olduğuna inana, O’nu çokça zikredene ve bütün benliğiyle teslim olana Allah ummadığı bir yerden rızık vermekte ve ona bir çıkış yolu göstermektedir.

HER ZORLUĞA KARŞI BİR KOLAYLIK

Bütün ibadet ve taatlarımızın temel ekseni, takvâ/Allah’tan sakınma ve O’nun rızasını kazanmak olmalıdır. Yüce Yaratıcı’nın emirlerine samimiyetle bağlanıp yasaklarından kaçınan, dünyevî ve uhrevi her işini O’nun rızası için yapan kimselere, Allah kolaylık lütfedeceğini vadetmiştir. “Kim Allah’a karşı gelmekten sakınırsa, Allah ona işinde bir kolaylık verir” (Talak, 65/4) âyeti bu gerçeği vurgulamaktadır.

Her şeyin Allah’ın takdirinin bir eseri olduğuna inanan bir kimse, başına gelecek bütün işlerin Allah’ın bir yazgısı/takdiri olduğuna inanır. Kendisine düşen tedbirleri almakta atalet ve gevşeklik göstermemektir. O’na olan güvencinin tam olmasıdır. Bu psikolojik ve ruh haline sahip bir mümin, asla karamsarlığa ve ümitsizliğe düşmez. Bu konuda şu âyet önemli bir delil ve teselli kaynağıdır.

“De ki: “Bizim başımıza ancak, Allah’ın bizim için yazdığı şeyler gelir. O, bizim yardımcımızdır. Öyleyse mü’minler, yalnız Allah’a güvensinler.” (Tevbe, 9/51)

BAŞARI ALLAH’TANDIR/GÜVEN SADECE O’NADIR

Muvaffakiyetini Allah’ın yardımına bağlayan, iyi niyetli ve barışı sağlama azminde olan bir kimsenin güvendiği ve sırtını yasladığı sadece Allah’tır. O, “Ancak sana ibadet eder ve ancak senden yardım isteriz” sözleşmesinin gereğine göre hareket eder ve O’na tevekkül etmeyi ihmal etmez. Bir peygamberin dilinde şu mesaj bu bağlamda hayatiyet kesbetmektedir. “Ben sadece gücüm yettiğince (sizi) düzeltmek istiyorum. Başarım ancak Allah’ın yardımı iledir. Ben sadece O’na tevekkül ettim ve sadece O’na yöneliyorum.” (Hûd, 11/88). “Ey Rabbimiz! Ancak sana dayandık, içtenlikle yalnız sana yöneldik. Dönüş de ancak sanadır.” (Mümtehine, 60/4).

Hz. Peygamberden rivayet edilen bir hadis bu konuda bizlere önemli ipuçları vermektedir. Habbab (r.a), şöyle anlatır: “Resûlüllah’ın yanına geldim. Kabe’nin gölgesinde örtüsüne bürünmüş dinleniyordu. “Bizim için Allah’tan yardım istesen ve dua etsen olmaz mı” diye kendisine şikayette bulunduk. Bunun üzerine yüzü kızarmış bir vaziyette oturdu ve şöyle buyurdu: “Sizden öncekilerden bir kimse tutuklandı. kendisine bir çukur kazıldı ve oraya koyuldu. Sonra testere getirildi, başına koyularak ikiye ayrıldı (biçildi). Bu durum, onu dininden çevirmedi. Demir tırmıkla eti ve derisi tarandı, yine bu durum, onu dininden döndürmedi. Allah’a yemin ederim ki, bu iş (dini tebliğ görevi) tamamlanacak, hatta bir yolcu Sana ile Hadramevt arasında serbestçe yolculuk yapacak. Yolculuğu esnasında Allah’tan ve davarına karşı (saldıracak) kurttan başka bir şeyden korkmayacaktır. Fakat siz acele ediyorsunuz.” (Buharî, Menâkıb, 25, İkrah, 1; Ebû Dâvûd, Süleyman el-Eşas es-Sicistânî, es-Sünen, İstanbul, 1981, Cihad, 97; Ahmed b. Hanbel, V, 109; 111).

İMTİHANDAN KORKMAMAK

Hak davasını yüklenen ve temsil eden insanların denendiklerini ve deneneceklerini çeşitli âyetler ve hadisler ısrarla vurgulamaktadır. Bu konuda şu hadis oldukça dikkate şayandır. Ebu Huzeyfe şu bilgiyi verir: Resûl-i Ekrem “İslam kelimesini söyleyenlerin adedi kaçtır, sayın bana!” dedi. Biz:“Ey Allah’ın Resûlü! Sayımız altı yüz ile yedi yüz arasında olduğu halde bize bir kötülük ederler diye mi korkuyorsun” açıklamasında bulunduk. Bunun üzerine Hz. Peygamber: “Siz bilmezsiniz, belki ibtilâ edilirsiniz (imtihan olunursunuz)” buyurdular. Huzeyfe “gerçekten kısa bir müddet sonra ibtila olunduk. O derece ki, bizden birimiz namazını bile ancak gizli kılmaya başladı” demiştir. (Müslim, İman, 23; İbn Mâce, Fiten, 23; Ahmed b. Hanbel, V, 384).

Buhârî’nin rivayetine göre, Resûlüllah “Müslüman’ım diyenleri bana yazın” buyurmuşlardır. Bunun üzerine biz de kendilerine 1500 kişi yazdık ve: “Biz 1500 kişi olduğumuz halde korkuyor muyuz” dedik. Hadisin ravisi “Vallahi (zaman oldu) öyle bir imtihana (belâya) tabi tutulduğumuzu gördük ki, insan (evinde) yalnız başına namaz kılarken bile korkuyordu” (Buhârî, Cihad, 181). demiştir. Hadisi şerifte, Hz. Peygamberin irtihalinden sonra çıkacak fitnelere işaret edildiği gibi, genel olarak Müslümanların başlarına gelecek musibetlere de bir atıf vardır. Gerçekten Müslümanlar, zaman zaman büyük imtihanlara tabi tutulmuşlar ve sınanmışlardır. Bütün bunlara rağmen mümin ümitvar olmalı, asla karamsarlığa kapılmamalıdır.

#İnanç
#Karamsarlık
6 yıl önce