
Dağlık Karabağ zaferi medyanın önemini tekrar gösterdi. İlham Aliyev’in “Ne oldu Paşinyan” çıkışı ise savaş sonrasının en çok paylaşılan içerik oldu. Gazeteci, Azerbaycan milletvekili Prof. Hikmet Babaoğlu savaş dönemi Türk medyasının desteğini unutmayacaklarını belirterek, “İki ülke tek medya olduk” diyor.
Dağlık Karabağ zaferi medyanın önemini tekrar gösterdi. Gerek sosyal medya gerek haber mecralarında Azerbaycan aleyhinde yapılan paylaşımlar kadar yaşananları gerçek şekilde anlatanlar da oldu. İlham Aliyev’in minik bir vatanseverin sözlerini kullandığı “Ne oldu Paşinyan” çıkışı ise savaş sonrasının en çok paylaşılan ve içerik olarak kullanılan görüntüsü oldu.
Gazeteci, Azerbaycan milletvekili Prof. Hikmet Babaoğlu ise 30 yıldır olayları en yakın şekilde takip ediyor. Azerbaycan ile Türkiye arasındaki eğitim ve kültür dayanışmasını artıran Bakü Yunus Emre Enstitüsü aracılığıyla gerçekleşen röportajımızda Babaoğlu, İlham Aliyev’in “Ne oldu Paşinyan” çıkışını, sosyal medyanın önemini, Türk ve dünya medyasındaki Karabağ algısını değerlendirdi.
BİLGİ ORDULAR KADAR KUVVETLİ
Her bir halkın milli medyası onun lokomotif entelektüel gücü olmakla beraber kendi halkının sesidir. Bu anlamda biz tek millet iki devlet olduğumuz için Türk medyası hem de bizim sesimizdir. Şu anki tarihi aşamada hibrit savaşların ana unsurlarından biri de bilgi savaşıdır. Bilgi yumuşak güç sayılıyor ancak onun elde edebileceği sonuçlar gerçek ordunun elde edeceği kadar önemlidir. Çünkü kamuoyu oluşturarak siyasal kararların kabul edilmesini doğrudan etkileyebilir.
Türk medyası Karabağ olaylarına uluslararası hukuk, hak ve adalet gözüyle baktı. Her zaman gerçek olanı yazdı ve gösterdi. Azerbaycan halkı kendi haklı davasında daima Türk medyasını kendi yanında, arkasında hissetti. Ben daha birinci Karabağ Savaşı’nda bizim yanımızda daima Türk medyasının olduğunu hatırlıyorum. Ama şimdi Türk medyası daha güçlü, daha operatif ve dünyada daha çok okunan, bakılan, duyulan bir medya. Karabağ savaşında Türk medyası, küresel bilgi alanında bizim lehimize, hak lehine tarafsız bir görüş oluşturmayı başardı. Bu büyük başarıydı ve bizi gururlandırdı. Dünya medyasına gelince, küresel medyanın çifte standartlara dayalı küresel politikanın bir devamı olduğu bir kez daha ortaya çıktı. Her şeye sadece küresel emperyalizmin gözünden bakıyor. Onun için tarafsızlık değil, taraf tutmak önemli. Herhalde biz Batı medyasında ve onun etkisi altında olan bütün medya kurumlarında bu belirtileri gözlemledik.
Söylemem gerekir ki, bizi anlamak isteyenlere kendimizi anlatabildik. Anlamak istemeyenlere ise bir şey anlatmak zaten mümkün değil. Yani birisi yoğurda siyah diyorsa siz ona beyaz olduğunu anlatamazsınız. Çünkü yoğurdun beyaz olduğunu sadece kabullenmek istemiyor, vessalam. O yüzden de kardeş Türkiye’nin medyasına sonsuz teşekkürümüzü ve minnettarlığımızı sunuyoruz. Bir milletin iki medyası olmaz, Karabağ savaşında Türk medyası bunun gerçekten de böyle olduğunu ispatladı.
SANAL MEDYA EMPERYALİZMİN YUMUŞAK GÜCÜ
Sosyal medya daha popüler olmasına rağmen, kamuoyunu şekillendirmede hala klasik medyanın gerisinde kalıyor. Çünkü hala insanlar sosyal medyada çıkan bilgilerin doğruluğunu sorguluyor, onu kesinleştirmek için yine de profesyonel, yani geleneksel medyaya başvuruyorlar. O yüzden de bence sosyal medyanın her geçen gün gücü artıyor demek yerine, daha doğrusu sosyal medya her geçen gün daha da popülerleşiyor demek gerekir. Ancak hiç şüphesiz ki sosyal medya büyük güçtür. Onu güçlü eden nedenlerden biri de sosyal medyanın manipülatif olmasıdır. Olayları istediği gibi manipüle edebilmesidir. Bu ise sosyal medyayı hem de tehlikeli kılıyor. Karabağ savaşında biz bunun bir daha şahidi olduk.
Sosyal medyanın farklı segmentleri bize karşı savaşa girdi. Çoğu sayıda facebook hesabını kapattı. Savaş yapan bir ülkenin, yani Azerbaycan Dışişleri Bakanı’nın, Cumhurbaşkanı’nın Yabancı İşler üzerine yardımcısının twitter hesabını kapattı, şahsen benim de twitter hesabım bloklandı. Yani sosyal medya dediğimiz sanal segmentin de küresel emperyalizmin yumuşak gücü olduğunu bir daha gördük. Ancak bütün bunlara rağmen kardeş ülkenin sosyal medyası paylaştıkları fotoğraf ve video görüntülerle savaşın gidişatı hakkında gerçek manzarayı oluşturabildi. Azerbaycan’ın sosyal medyasına gelince ise bilinçli olarak bu faaliyetin sınırlandırıldığını söylemem gerekir. Çünkü bizim 2016 yılı Nisan savaşından bu yana düşman Ermenistan’ın güvenlik kurumlarının bizim medyayı nasıl manipüle ettiklerini biliyorduk. Bunun önüne geçmek için de belirli önlemler aldık ve sosyal medya aracılığıyla yapılabilecek tahribatları önledik. Dolayısıyla Türkiye’nin ve Azerbaycan’ın sosyal medyası da Karabağ savaşı sınavından yüzü ak çıkmayı başardı.
‘Ne oldu Paşinyan’ kurtuluş demektir
- Şahitlik ettiğimiz Karabağ savaşında İlham Aliyev gerçek meydan savaşının galip lideri olduğu gibi bilgi savaşının da galip lideri olduğunu ispatladı. 27 Eylül’den 10 Kasım’a kadar devam eden 44 günlük savaş sırasında İlham Aliyev otuzdan fazla medya kurumuna röportaj verdi. Her röportajında küresel medyanın bilgi savaşının bize saldıran “özel harekatçıları”nı kesin “ateş”le susturdu. Cumhurbaşkanı’nın Azerbaycan halkına her konuşması tarihimize altın harflerle yazıldı. Onun kullandığı sözler, terimle aforizmaya dönüştü, dillere ezber oldu. “Ne oldu Paşinyan?” birleşmesi ise uzun yıllar halkımızın daima tekrar edeceği, tarihi zaferimizin kendine has ifade biçimine dönüştü. Gerçek hayatta da, sanal alemde de bu sorunun ifade ettiği içerikle bağlı çok sayıda video görüntülerin çekileceğine eminim. Çünkü “Ne oldu Paşinyan?” demek herhangi yeni köyümüzün, şehrimizin işgalden kurtarılması demekti. Azerbaycan halkı her akşam televizyonun önüne geçip sabırsızlıkla kendi cumhurbaşkanının sıradaki “Ne oldu Paşinyan?” demesini bekliyordu.