|

Pazarlar “eve” dönme günü

Pazar gününü “Oblomov”a benzeten yazar Tuğba Coşkuner, “Sık seyahat ediyorum, bazen her pazar günü farklı bir şehirde oluyorum. Pazarları ben genelde bir yerden evime dönüyor oluyorum. Uçakta, arabada veya trende…” diyor.

Merve Akbaş
04:00 - 31/03/2024 Pazar
Güncelleme: 06:51 - 30/03/2024 Cumartesi
Yeni Şafak
Tuğba Coşkuner
Tuğba Coşkuner

Nermin Yıldırım, Misafir isimli kitabında pazar günleri üzerine çok gerçekçi bir anlatı sunuyor. Şöyle diyor Yıldırım, “Pazar günleri birlik ve beraberlik zamanı, aynı gemide olduğumuzu hissetme, batık gemileri düşünüp su almadığımıza şükretme zamanı. Pazar günleri kadınerkek demeden, kuzey-güney kanadı ayırmadan, evin bütün fertlerinin yan yana gelme zamanı. Mutlu olduğuna inanmaya çalışan aileler hep böyle yapmaz mı?” Yıldırım haklı. Pazarın hepimizdeki anlamı biraz da “yan yana” olmakla alakalı. Bu hafta bu konuyu çocuk kitapları yazarı Tuğba Coşkuner’le konuşacağız. Meseleye yakınlaşmak için Coşkuner’e ilk olarak, “Klasik bir pazar gününüzü tarif eder misiniz?” diye sorduğumuzda bize şu yanıtı veriyor: “Klasikleşen bir ‘pazar’ım ya da pazar alışkanlığım yok. Çünkü hayatım, yaptığım meslek, içinde bulunduğum projeler pazarlarımın belli bir rutine oturmasına izin vermiyor. Sık seyahat ediyorum, bazen her pazar günü farklı bir şehirde oluyorum. Pazarları ben genelde bir yerden evime dönüyor oluyorum. Uçakta, arabada veya trende…”


Mesleğini sevmek pazartesi stresinin çaresi

Peki bu gün sıkılanalra önerisi var mı Coşkuner’in? Bu soruyu kendisine sorunca, bize soruyla cevap veriyor önce ve “Pazarlar sıkıntı mıdır ki?” diyor. Ardından da şunları aktarıyor: “Bu kadar gezmeme rağmen ben çok evcimenim. O yüzden pazarlar az önce de bahsettiğim sebeplerle benim için eve dönüş demek. Pazarları seviyorum. Ancak pazarlar toplumumuzda, pazartesiye çok yakın olduğundan insanları geriyor. İş başı yapacağımızı bilmek bizi strese sokuyor. Bunun için ânda kalmayı öğrenmemiz ve mesleğimizi sevmemiz gerekiyor ki pazarların tadını çıkaralım. Sevdiğimiz mesleği yapınca yorulmuyor muyuz? Pekâlâ yoruluyoruz. Ancak bu yorgunluk, sevmediğimiz işi yaparken hissettiğimizle aynı olmuyor.”


Kendine ait bir zaman

Coşkuner’e pazar günü görmek istediğiniz arkadaşlarınız var mı, diye sorduğumuzda ise “Dürüst davranmak istiyorum” diyerek giriyor konuya. Sonra da şunları söylüyor: “İnsanlarla çalışıyorum, kalabalık gruplara söyleşiler yapıyorum. Pazar günlerini imkânım varsa tek başıma geçirmeyi tercih ediyorum. Kendime dönmem, iç sesimi duyabilmem, sesimi ve ruhumu dinlendirmem için kendime ait zaman oluşturmayı kıymetli buluyorum.”


Evim özlediğim bir yer

Coşkuner’in pazar günleri favori mekânı ise eviymiş. “Ev benim çok özlediğim bir yer” diyor şunları anlatarak: “Üç tane kedim var: Bihter Miyavgil, Hıçkırık ve Pandemi. Onlarla vakit geçirmeyi çok seviyorum. Evde sakin sakin onlarla oynamak, söküklerimi dikmek, mutfakta kurabiyeler pişirmek hoşuma gidiyor.”


Kaza ve ödül

“En güzel ve en kötü geçen pazar gününüzü hatırlıyor musunuz?” sorusuna ise cevabı şu oluyor: “Trafik kazası geçirdiğim bir pazar günü var. Arabam üç takla atarak tarlaya uçmuştu. Ben şans eseri arabadan sağ çıktım. Burnumda, ayaklarımda kırık ve çatlaklar vardı. Etkilenmediğimi düşünüyordum ama rüyalarımda bir süre boyunca kendimi arabada takla atarken gördüm. Duvarın Ardı kitabım bir cumartesi günü ödül almıştı, en güzel pazarım da sanırım onun ertesi günüydü. Beklemiyordum çünkü distopya Türkiye’de hâlâ korkulan bir tür. Mutluluk sarhoşu olmuştum.”


Oblomov ve Kül Kedisi arasında

Kitap fuarları ve söyleşiler genelde haftasonuna denk geldiği için pazar günleri mecburen çalışan Coşkuner’e “Pazar günü insan olacak olsa nasıl biri olurdu?” diye sorunca bugünün “Oblomov”a benzediğini söylüyor. Gelin cümlenin devamını da ondan dinleyelim: “Oblomov’a benzerdi. Normalde pazarları tembellik günüdür. Aklıma direkt Oblomov geldi. Ancak pazarlar özellikle kadınlar için bir koşuşturma günü. Çamaşırlar, çocukların hazırlıkları, haftalık yemek pişirme rutinleri… Pazarların Oblomov’a benzemesi gerekiyordu ama bazılarımız için Kül Kedisi’ne benziyor olabilir.”

Şaşkın İmparator ve Miyazaki

Pazarın dünyamızdaki yerine dair sohbet ettikten sonra sıra kültüre ve sanata geliyor. “Sizce pazar günü izlenecek en iyi film hangisidir?” diyoruz kendisine. “Ben çocuk edebiyatıyla ilgilendiğim için animasyonları başka bir keyifle izliyorum.” diyor “Haftanın yorgunluğunu atmak, yeni haftaya hazırlanmak için bence animasyonlar şahane bir seçim” dedikten sonra da “Şaşkın İmparator ve Miyazaki filmleri favorim” ifadelerini kullanıyor. Pazarları okuduğu kitapları sorduğumuzda ise “Net bir cevap vermem zor.” diyor ve editörlük de yaptığı için okuyacağı kitabı her zaman kendisinin seçemediğini belirtiyor. Ancak yine de elinin devamlı gittiği bir kitabı anıyor: Ayıcık Ernest ile Farecik Celestine’in Romanı.


#pazar
#Tuğba Coşkuner
#Oblomov
1 ay önce