|

Perec’le ‘mekânı’ sorgulamak

Usta yazar Georges Perec yeni yayımlanan kitabında bize mekânla ilgili sorular soruyor. Aslında “Mekân Feşmekân” isimli bu eser, bulunduğu yerden etrafıyla ilgili teoriler kuran bir adamın günlüğü niteliğinde.

Yeni Şafak ve
16:14 - 11/05/2017 Perşembe
Güncelleme: 10:38 - 13/05/2017 Cumartesi
Yeni Şafak
Perec’le  ‘mekânı’  sorgulamak
Perec’le ‘mekânı’ sorgulamak

Neden mahalleler var, dahası neden yalnızca bir yerde yaşıyoruz? Adaların temiz ve güzel havasında uyusak, Yıldız Parkı’nda sincapların tıkırtıları eşliğinde kitap okusak, Beykoz’da yemek yesek, Kuzguncuk’ta kahve içip Maçka Parkı’nda yürüyüş yapsak olmaz mı? Neden tek bir yerdense şehrin farklı noktalarına serpiştirilmiş odalarımızda yaşamıyoruz? Georges Perec’in yeni kitabı “Mekân Feşmekân”da işte bu ve benzer soruların cevaplarını arıyor.

Bir kurgu ustası olan yazarın “Mekân Feşmekân”ı otobüste, vapurda, yemek arasında okunacak bir kitap değil. Özen ve dikkat bekleyen bir kitap. Bu özel ilgiyi zor oluşundan değil aksine çok kolay ve keyifli hatta ‘muzip’ bir okuma sunduğundan hak ediyor. Bir muziplik de biz katıp, eşlikçisi olarak John Cage’in 1939 yılında bestelediği Imaginary Landscape No. 1’den 5’e dinlemenizi öneriyoruz.

BOŞLUĞUN GİZEMİ

Perec için tüm mekânsal alanlar boş bir sayfanın başına geçtiğinde başlıyor diyebiliriz. Önünde duran sayfa son derece anlamlı onun için. Etrafında bulunan ve içine sığdırabileceği her şey bir anlamda önündeki bu sayfada mevcut. Mekân tanımına da tam burada başlıyor aslında. Çünkü onun için hem en dar hem de en geniş çerçeveyi çiziyor bu kavram. Perec’in yaptığı şekilde bir daktilo ya da bilgisayar ve akıllı telefon klavyelerinde “space” tuşuyla kelimelerin arasına koyduğumuz boşluklar, yazarın mekân üzerine geliştirdiği düşüncelerin nüvesi diyebiliriz. Mekânı tanımlarken karşımıza ilk olarak Fransızcası “espace” olan ve hem mekân hem uzay anlamındaki boşluk tanımı geliyor. Yani yazı yazarken boşluk bırakmak için kullandığımız uzun çubuk.

PUSULAMIZ DEĞİL SAATİMİZ VAR

Peki boşluk mekânı tanımlamaya yetiyor mu? Ya da saf ve sonsuz bir boşluktan mekân olarak söz etmemiz mümkün olabilir mi? Mekân, bakışımızı durduran, görüşümüzün takıldığı şeydir. Bir boşluğun sınırlandıkça nitelik kazanması durumu; tuğlalar, duvar ya da yeni bir kelime. Bir nevi kaçış noktası; çizgiler–mesela ekvator çizgisi, meridyenler, ölçüler… Diğer yönüyle mekân, zamanla karşılaştırıldığında da nitelik kazanan bir şeydir. Daha az yıpratıcı ve hatta evcilleştirilmiştir. Örneğin dünyanın her yerinde saat taşıyan insanlara rastlamamız mümkünken neden kimse yanında pusula taşımaz? Çünkü genelde zaten nerede olduğumuzu bildiğimiz varsayımıyla yaşarız: Evde, okulda, ofiste, metroda.

Perec’in böyle bir konu üzerine kitap yazmasının nedeni cevaplayamadığı bazı sorular sorması nedeniyle olmalı. Peki mekânı bir tür soruya dönüştüren şey nedir? Yazar mekânla ilgili sorununu şu şekilde tanımlıyor: “Doğduğum ülke, ailemin beşiği, doğmuş olduğum ev, büyüdüğünü gördüğüm (babamın ben doğduğum gün diktiği) ağaç […] böyle yerler mevcut değiller ve mevcut olmadıkları için mekân bir soruya dönüşüyor […] belirtilmesine, işaret edilmesine ihtiyaç duyuyorum: Ona asla sahip olamıyorum […]”.

HİÇBİR AYRINTIYI KAÇIRMIYOR

Mekânı düşünürken Perec, bir yandan da dünyayı gezer. Değişimler ilgi çekicidir; trafik levhalarında yazılar, boş sigara paketleri… Biraz evvel fırın dediğiniz artık bambaşka bir şeye dönüşmüştür. Tarlaların biçimi, evlerin şekli, yüzler, benzinliklerdeki amblemler. Yazarın hiçbir ayrıntıyı kaçırmadığından emin olabiliriz!

Perec’in memleketlisi Fransızların deyişiyle mimarlıkta henüz bir bina ya da başka bir şey yapılmamış boş araziler için kullanılan bir ‘dalgalı yüzey’ tabiri vardır. Bu tabir, o araziye yapılabilecek mümkün olan her şeyin potansiyelini gösterir: Bir ev hatta apartman, sokak, mahalle, otobüs durağı, şehir. Perec için bu potansiyel sonra bir zaman çeşitlenir de tabi; sayfiye, komşu, terzi, okul ya da bir kafe… Bazı yan unsurları da olmak zorundadır artık; otobüs, metro, taksi… Kendini tutamayan Perec, iç okumalar yapmayı da ihmal etmez; merdiven, kapı, duvar, duvara asılacak tablo, asfalt, kaldırım. İnanır mısınız kartonpiyer bile var!

Şöyle anlatıyor Perec: “daha şimdiden evcilleştirilmiş olan gezegenler arası, yıldızlararası, galaksiler arası mekânlardan bahsetmiyorum, bize çok daha yakın olan […] mekânlardan bahsediyorum: Mesela şehirler ya da sayfiyeler ya da metronun koridorları ya da bir park.”

BULUNDUĞU YERDEN

SORULAR SORAN ADAM

Örneğin Paris şehir içinde bineceğiniz bir otobüs 2 rakamıyla başlıyorsa Saint-Lazare Garı’ndan, 3 rakamıyla başlıyorsa Doğu Garı’ndan kalkar. Ya da güzergâh numarası 2 rakamıyla bitiyorsa bindiğiniz otobüs, son durağı muhtemelen 16. arondisman ya da Boulogne’dur. Kitabı okurken kimi yerlerde ister istemez yaşadığınız şehirle kıyaslamalar yapıyorsunuz. Yine Paris’te (çünkü Perec burada yaşıyor ve isimlerini değilse de tüm sokakları tanıyor) sokak numaralarının belirli bir eksene göre verilmesi adına Seine nehri kılavuz kabul ediliyor ve Seine nehrine paralel uzanan sokaklarda akıntı yönünün tersine doğru, dikey uzanan sokaklarda ise Seine nehrinden başlayarak artan bir numaralandırma yönteminin uygulandığını öğreniyorsunuz. Benim yaşadığım şehir İstanbul olduğundan sokak numaralandırmalarında böyle bir uygulama var mı, (mesela Boğaz!) hemen merak edip araştırmaya başlıyorum. Tabi bu ayrıntılar sizi yanıltmasın! Paris şehir rehberi okumuyorsunuz: Bulunduğu yere sorular soran birinin günlüğünü okuyorsunuz. Eserin son 100 sayfası, bu günlüğü yorumlayan kitabın editörü Cem İleri’ye ait.

HEM BAŞLANGIÇ HEM DE SON

Kurgu ustası dedik ya, yazacağı romanların (Yaşam Kullanma Kılavuzu) ve başka projelerinin bile kurgusu var bu kitapta. Bu nedenledir ki ilk olarak hemen önündeki mekânı yani sayfayı başlıyor değerlendirmeye: boş bir sayfa onun için, her şeyden önce, kelimelerle kurduğu dünyanın en somut hali. Hayali ya da düşsel bir şeyden bahsetmiyoruz elbette. Kaldırımlar, çiçekçiler, adım adım tüm şehir; kafamızı çevirip gözümüzü gezdirdiğimizde etrafımızdaki her şey önce bu boş sayfadan başlıyor Perec için. Bu nedenle bu sayfa da hem bir başlangıç hem de son. “Mekân işte böyle başlar, boş bir sayfanın üzerine çizilen sözcüklerle.”

  • • • •
  • Mekan Feşmekan
  • Georges Perec
  • Çevirmen: Ayberk Erkay
  • Editör: Cem İleri
  • Everest Yayınları
  • Nisan 2017
  • 348 sayfa

#mekan
#Feşmekan
7 yıl önce