|

Sadece 10 saniyede tanışabiliriz

İletişim uzmanı Serli Seta Nişanyan geliştirdiği damga kuramıyla sadece 10 saniyede insanların birbirlerini tanıyabileceklerini söylüyor. Nişanyan, “Kulağınızı değil, kendinizi vererek dinleyin. Karşınızdakinin konuşmasında en çok tekrarlanan kelimeleri yakalayın. O kelimeler kişinin karakterini veya olaya bakış açısını gösterir” diyor.

Hatice Saka
04:00 - 17/11/2019 Pazar
Güncelleme: 12:52 - 17/11/2019 Pazar
Yeni Şafak
Serli Seta Nişanyan
Serli Seta Nişanyan

İletişim uzmanı, teorisyen ve yazar Serli Seta Nişanyan, gazetecilik ve sinema eğitimi almış. 2004 yılında geçirdiği bir kazadan sonra hayatı tamamen değişmiş. Kaza döneminde yaşadıkları onu anlam arayışına itmiş ve ortaya “Damga Kuramı/ Ben Kimim” kitabı çıkmış. Kuramının sadece Türk işi olduğunu dile getiren Nişanyan, “Bu uygulama bazen bilimsel fal gibi algılanıyor. Oysa ki gayet net, psikoloji ve dil bilimiyle alakalı bir envanter. Kuramı sembol eden kelimelerin hepsi gündelik hayatımızda kullandığımız kelimelerin ironikleştirilmiş hali” diyor.

“Ben Kimim? ” sorusundan başlayalım. 2004 yılında geçirdiğiniz kazanın ardından mı bu sorunun peşinden gittiniz?

İletişimin temeli meraktır. “Ben Kimim? ” sorusunu sorarken kendi iç iletişimimi doğru kurmam gerekiyordu. Aslında kaza bana bunu öğretti.

Nasıl öğretti?

Üç ay arayla iki kaza geçirdim. Yemek yiyemedim, konuşamadım, elimi ve kolumu kullanamadım. Kazadan önce lisanslı bir sporcuydum ve sağlıklıydım. İlk başlarda “Bu kaza neden benim başıma geldi” diye kendime kendime sordum. İnsan bu noktada Allah’a isyan etmeye çok yaklaşıyor. Fakat ben dua etmeyi seçtim. Allah adına yapılan her dua benim için birdir. Duaların, şifa verdiğini fark ettim. Bu farkındalık benim kırılma noktam oldu. Kelimeler yan yana geliyor ve sizi iyileştiriyor.

Böylece kelimelerin gücünden yararlanmaya mı karar verdiniz?

Beynin sınırlarını henüz, tam anlamıyla çözemedik. Bizim bilmediğimiz bir dünya var. Gönülden ve zihnen yapılan duaların etkisi büyük oluyor. Hayatımda bunu etkisini çok yaşamış biriyim. Ben bunlara mucize diyorum. Yeter ki mucizeleri görmeyi bilelim.

Bir örnek verseniz?

Beyin gücü konusunda çalışıyorum ve eğitimlerini veriyorum. Bu teknikleri de iyileşme sürecimde sürekli uyguluyordum. Kendimi bildim bileli numaralı gözlük kullanırdım. Kafatasında bir kırığım var ve onun parçaları da gözümün arkasında. Bu nedenle daha temkinli olmam gerekiyor. Bir gün gözlüğümün çerçevesini değiştirmek ve kontrol için doktoruma gittiğimde, bana gözümün tamamen iyileştiğini söyledi.

Çok şaşırmış olmalı?

Evet çok şaşırdı. Ondan habersiz lazer yaptırdığımı düşündü. Hiçbir operasyon geçirmediğimi ve beyin gücü tekniğini kullandığımı söyledim.

Nasıl bir tepki verdi?

Ben bir hurafeye dayanmıyorum. Bilimsel gerçeklerden ve üzerinde yıllarca araştırma yaptığım bir alandan bahsediyorum. O da bana şunu anlattı: “ İyi bir ameliyat sonrası hastanın net görmemesine imkan olmadığı durumlar yaşanıyor. Ancak hasta net göremediğini söylüyor.”

Çünkü net görmeyeceğine inanmış değil mi?

Kesinlikle öyle. Bu insanın olaya yaklaşımı ve bakış açısıyla alakalı bir şey. Bardağın boş tarafını görmeye başlarsınız, hayatı hep boş tarafından okursunuz. İyileşme sürecinde yaptığım aslında çok basit bir şeydi. Bardağın dolu tarafına odaklandım. Kelimelerle ilgili araştırmalara yoğunlaştım.


BİR SEMBOL ANLATIR

Bu bakış açısı ve araştırmalar da sizi damga kuramına götürdü. “Damga Kuramı” kavramına gelelim. Bu kavramın tanımını nasıl yaparsınız?

Atalarımızdan gelen ve nesillerden nesillere aktarılan bir bilinç, bilgi ve farkındalık havuzu var. Bu havuzu yaşadıklarımızla şekillendiriyoruz ve bu birikim kelimelere dönüşüyor. İşte damga kuramının özeti, bilinçaltımızdaki bütün duyguların kelimeler ve cümlelerle dışavurulmasıyla ilgili bir teori ve envanter. Bizim toplumsal hafızamızda kolektif bilinç olarak da tanımlayabiliriz.

Adım adım ilerleyelim. D-A-M-G-A bu kuramın temelinde yatan harfler. Neden bu harfleri seçtiniz?

Araştırmalarımı yaparken birçok harf üzerine yoğunlaştım. Süreç içerisinde oran olarak baktığımda, bu harflerin insanların duygularını ifade ederken en çok kullandıkları kelimelerin baş harfleri olduğuna kanaat getirdim. Ben de bu harfleri bir araya getirdim ve kurama “Damga” ismini verdim.

Önce kendinizden yola çıktınız değil mi?

“Damga” kelimesini kendimden, toplumdan, ailemden ve yaşadıklarımdan ben de iz bırakan kelimelerin harflerinden oluşturdum.

Sonra nasıl ilerlediniz?

Anketörler ile yaptığım çalışmaların sonucu ortada idi. Ancak ben tarih bilimiyle de ilgiliyim. Bir gün Türk boylarıyla ilgili bir araştırma yaparken “Tamga” kelimesine rastladım. Bu yaptığım tespitin bilimselliğini kanıtlıyordu.

Kuram hangi yönüyle tarih ile ilişkili?

Örneğin Avşar boyu üyeleri, her şeyin üzerine kadın sembolünü mutlaka koyarlar. 500 yıl sonra bugün sembolü gördüğünüz zaman, o eseri bırakanların Avşar topluluğu olduğunu bilirsiniz. “Bu topluluk nasıldı, nerede ve ne zaman yaşadı?” gibi tüm bu soruların yanıtına sadece bu sembole dayanarak ulaşabilirsiniz. İşte benim kelimelerim de tamamen böyle.

Tek tek bu harflerin mantığını açıklar mısınız?

Türk halkının kullandığı kelimelerle neyi nasıl ifade ettiğine yoğunlaşarak, halk dilinde kullanılan Türkçe’nin matematiğini çıkardım. “D” harfi dikkat, “A” harfi akıcılık, “M” harfi mesaj, “G” harfi geçmiş, son “A” harfi de açıklık. Biz konuşmalarımıza her zaman dikkat çekerek başlamayı seven bir toplumuz. Eğer ben size bu konuyu akıcı anlatmıyorsam sizin dikkatiniz dağılır. Tam dikkatinizi topladığınız an, size mesajımı veririm. Daha sonra da “ Bu konu ile 15 yıldır uğraşıyorum” derim ve sizi oradan da yakalarım.

Bu bireyin kendisini ispat etmek için söylemesi gereken bir şey değil mi?

Türk toplumu olarak biz ispatı seviyoruz. “G” harfi geçmişi ifade eder. Sonra konuşmaya şöyle devam ederim. “Ben burada 1500 denekle çalıştım ve 15 yıldır bu araştırmayı yapıyorum. Kaza geçirdim ve bu süreçte anlattığım tekniği buldum.” derim. Geçmiş ispatlandığı için karşınızdaki kişi konunun ciddiyetinin farkına varır.

Geriye son “A” harfi kalıyor.

Açık iletişim. Maalesef, Türk toplumunun en büyük sorunlarından bir tanesi. Çünkü herkes açık iletişimi, biriyle tanıştıktan kısa bir süre sonra tüm mesafelerin kalkması şeklinde algılıyor. İnsanlar çok çabuk samimiyet kuruyor ama bir süre sonra ilişkiler yıpranıyor. Aniden taraflar arasındaki tüm iletişim kopuyor ve kavgalar başlıyor.

Evet, Türkiye’de her yaştan insanın çok sık yaşadığı bir durum. Neden sizce?

Bunu bir örnekle açıklayayım. İstanbul’da bir kafede bir Türk ve Amerikalı otururken gözlerinin önünde bir kaza oldu diyelim. Türk, “Birine bir şey oldu mu? Ambulans çağıralım.” derken Amerikalı sadece “Ne oldu” diye sorar. Amerikalı durumu sorgular ancak Türk kişiye bakar. O yüzden bizim konuşmalarımız, algıladığımız durumlardaki pozisyonlarımız her zaman önce kişi odaklıdır.

Peki bu envanteri uygulama yöntemini nasıl yapıyorsunuz?

Şimdi “D” harfi dikkat ise ben size “D” harfi ile bir kelime söyleyin dediğimde siz bana deniz derseniz.

“D”harfi en çok kullandığımız kelimelerden seçtiğiniz harf ve karşınızdakine “D” harfi ile kelime söylemesini istediğinizde genelde “Deniz” mi diyecektir ?

Evet, çoğunlukla deniz ile kendini ifade eden bir grup var. Zaten benim kuramımın temeli de bu. En yoğun tercih edilen kelimeler ile duyguların ifadesini ve karakterleri analiz etmek.

Devam edelim ben size “Deniz” dedikten sonra nasıl yorumlayacaksınız?

Konuşmalarınız, duruşunuz ve ifadeleriniz ile özgürlüğü ya da özgür olmayı çağrıştırıyorsunuz. “A” harfine aşk dediğinizi varsayıyorum. İşinizi aşk ile yapmayı seviyorsunuz. Deniz ve aşk her ikisi de nötr kelimeler. Henüz yorumu nereye çekeceğimi bilmiyorum, bu yüzden önce tüm harflerin yorumunu bitirmem gerek. Diyelim ki “M” harfinde memleket dediniz. Memleketinizi seviyorsunuz ve özlüyorsunuz. “G” harfi ile en çok gemi kelimesi söylenmiş. Sizin de gem dediğinizi varsayalım. Bir ayrılık yaşamışsınız ve siz İstanbullu değilsiniz. Kısacası doğru yorumlayabilmek için, sonuçlar üzerinden genel bir yorum yapmak bizi daha net bir yanıta götürüyor

Ancak bu kelimeler farklı da okunabilir?

Aslında bütün bu kelimeler nötr. Deniz dalgalanabilir ama aynı zamanda durulabilir. Gemi götürür ama getirir. Memleket yuvadır korunmalıdır. Türk kültüründeki algı önemli bizim için. Mesela aşk bizim için ayrılıktır. İngiliz birine bu çalışmayı uygularsam onun aşk kelimesinin yorumu farklı olacaktır. Bizim için aşk Leyla ve Mecnun demektir. Aşk kavram olarak güzeldir fakat bizdeki karşılığı ayrı düşmektir. Son olarak en çok çıkan kelimlerden “Araba” diyelim. “Hayatınızın direksiyonunun başına geçmek istiyorsunuz. Tek tavsiyem lütfen dikiz aynalarına çok takılmayın, geleceğe bakın.” gibi yorumlar yapılabilir.

Tüm bu yorumlardan sonra verileri nasıl değerlendiriyorsunuz?

Bütün bunların birbiriyle olan ilişkisine bakıyorum. “Deniz” kelimesi yerine “Duvar” dediğinizi farz edelim. Kendinizi koruma altına aldığınızı çıkarırım ve başınıza ne geldiğini sorarım. Deniz,aşk, herşey aynı ama “M” harfinde memleket yerine Matkap demiş olsaydınız. “Neden insanları bir konuyla ilgili zorla ikna etmek için uğraşıyorsunuz” sorusunu yöneltirdim. Bunun altında yatan nedenleri sorgulardım. Gençliğinizde, çocukluğunuzda ne yaşadığınızı merak ederdim. Bütün hepsinde olumlu şeyler söylediğinizi farz edelim. Deniz, aşk, gemi, memleket ve sonunda açık iletişim kısmında “Askı” demiş olsaydınız hayatınızı bir kenara koyduğunuz sonucu çıkardı.

Karşınızdakini tanımak için bu kelimeleri tek tek sorup bir ortalama çıkarmak mümkün olmadığında ne yapabiliriz?

Bu uygulama bazen bilimsel fal gibi algılanıyor. Oysa ki gayet net, psikoloji ve dil bilimiyle alakalı bir envanter. Kuramı sembol eden kelimelerin hepsi gündelik hayatımızda kullandığımız kelimelerin ironikleştirilmiş hali.

Bu yöntem bir kişiyi çok hızlı tanıması gereken meslekler için önem arz ediyor. Psikologlar, avukatlar, rehber öğretmenler ya da insanlarla birebir iletişime geçenler için çok büyük kolaylık değil mi?

Elbette. Ben bunun eğitimini bir çok meslek grubuna psikolog eşliğinde veriyorum.

PATENT BAŞVURULARI YAPIYORUM

Son olarak yeni çalışmalarınızdan söz eder misiniz?

Damga kuramı, patentle korunmakta. Üzerine eklenecek kelimeler olacaktır. Çünkü kelimeler çok dinamik ve sözlüğün güncellenmesi mümkün. Başka buluşlarım da var. Şimdi onların tarifnamelerini yazıyorum ve patent başvurularımı yapıyorum. Diğer yandan bir roman yazıyorum. Yakında onu tamamlayacağım ve belgesel çalışmalarıma hazırlanıyorum.

TEST DEMEK DOĞRU OLMAZ

  • Bu testi ne kadar sürede
    yapıyorsunuz?
  • Aslında test demek doğru değil. Envanter daha doğru bir tanım. Çünkü testte doğru ve yanlışlar vardır. Kişiyi yargılamak gibi bir sonuç çıkar. Ben öyle birşey yapmıyorum. Bu bir tür kişilik analiz envanteri. Bugüne kadar bu alanda kullandığımız bütün envanterler, yurt dışından buraya getirilmişti. Damga kuramı tamamen yerel ve Türk işi bir yöntem. Süreye gelirsek de 10 saniye gibi kısa bir sürede birinin analizini yapabiliyorum.
  • Nasıl bu kadar kısa sürede anlatabiliyorsunuz?
  • Daha doğrusu kişi envanteri 10 saniyede tamamlayabilir ama ben saatlerce anlatabilirim. Bazı durumlarda ikinci ve üçüncü adımları da kullanıyoruz. Çünkü bu yöntem tamamen bilime dayanıyor. Ancak bir çok meslekte zaman çok önemli. Hızlıca karşımdaki kişiye soruları yöneltiyorum. Aldığım cevaplardan ciddi bir raporlama yapıyorum. Bu psikolojideki serbest çağrışım tekniğine dayanıyor. Çok zor değil. Kulağınızı değil, kendinizi vererek dinleyin. Karşınızdakinin konuşmalarından en çok tekrarlanan kelimeleri yakalayın. O kelimeler kişinin karakterini veya olaya bakış açısını gösterir.
#Serli Seta Nişanyan
#Bilinçaltı
#İletişim
#Tanıma
4 yıl önce