Tarihçilerin şeyhi Osmanlılar'ı anlatıyor...

Murat Ergün
00:0012/05/2010, Çarşamba
G: 11/05/2010, Salı
Yeni Şafak
Tarihçilerin şeyhi Osmanlılar'ı anlatıyor...
Tarihçilerin şeyhi Osmanlılar'ı anlatıyor...

Prof. Halil inalcık, 'Osmanlılar' kitabında, devletin kuruluşundan başlayarak, iskan politikaları, fetih siyaseti ve dış politika meselelerini ele alarak, yeni tezler öne sürüyor

Ekmeleddin İhsanoğlu'nun “Tarihçilerin şeyhi” diye tarif ettiği Prof. Dr. Halil İnalcık'ın Osmanlı Devleti'ni merkeze aldığı makaleleri, yakın zamanda Osmanlılar (Timaş) adıyla bir kitapta toplandı. Daha önce Doğu-Batı dergisinde çıkan makaleler yayınevi editöryası ve İnalcık tarafından gözden geçirilerek, kronolojik bir sırayla bu kitaba alındı.

Osmanlı Devleti'nin kuruluşundan başlanarak, iskân politikaları, fetih siyaseti ve dış politika meselelerinin ele alındığı kitapta Halil İnalcık yeni tezler öne sürüyor. Özellikle Osmanlılar'ın kuruluş tarihi ve biçimine dair süren tartışmalara bu kitapta İnalcık özgünlüğüyle bakılıyor. Aynı şekilde Osmanlı Devleti içerisindeki serhadlerden de söz açılıyor. “XIII. asrın ikinci yarısında Anadolu Selçuklu devletinin dağılışı sırasında Anadolu'da birçok yerel devletçikler ortaya çıkarken, Batı Uc bölgesinde gazâ neticesinde Bizans'tan fethedilen topraklar üzerinde yeni tipte bir takım beyliklerin kurulduğunu” belirten İnalcık, Osmanlı Beyliği'nin de bunlardan biri olduğunu ifade ediyor. Bir asır içerisinde bu beyliğin Anadolu'yu ve Balkanları kendi hâkimiyeti altında birleştiren bir İslâm imparatorluğu halinde geliştiğini yazıyor. Akıncılar özelinde Osmanlılar'ın Balkanlar'daki ilerleyişini anlatıyor.

TEDRİCİ FETİH YÖNTEMİ

Osmanlılar'ın en ilgi çekici bölümlerinin başında fetih siyasetinin anlatıldığı satırlar geliyor. “Osmanlı fetihlerinde, neredeyse sistemli olarak uygulanan iki farklı safha olduğu anlaşılıyor. Osmanlılar ilk olarak, komşu devletler üzerinde bir çeşit üst-hükümdarlık (süzerenlik) tesis etmeye çabalamışlardır. Daha sonra yerli hânedânları tasfiye ederek, bu ülkeleri doğrudan denetlemeye çalıştılar. Osmanlıların doğrudan denetimi, temel olarak, ülkelerin kaynak ve nüfuslarının düzenli olarak tahrir defterlerine kaydedilmesine dayanan tımar sisteminin uygulanması anlamına geliyordu. Tımar sisteminin tesisi, önceki toplumsal ve ekonomik düzende mutlaka devrimsel nitelikli bir değişiklik olması demek değildir. Aslında tımar, tedrici bir temsil amaçlayan Osmanlı kurumlarıyla yerel şartların ve sınıfların ılımlı bir uzlaşmasıydı.” diyen İnalcık, makalesini tedrici fetih yöntemi, fethedilen toprakların tahriri, temsil ve bir imparatorluğun kuruluşu, sürgün ve zorunlu göç meseleleri üzerinden devam ettiriyor.

KURULUŞ PROBLEMİ

Bir cihan devleti olma yolunda ilerleyen Osmanlı idari sisteminin genişleyen toprak ve iktidar sahaları sayesinde birtakım sosyal ve siyasal değişikliklerde bulunduğunun anlatıldığı bu bölümde göçten, toprakların kayıt altına alınmasına kadar devlet işlerinin nasıl yürütüldüğü işleniyor.

Kitabın en dikkat çeken makalesi “Osmanlı Devleti'nin Kuruluş Problemi” başlığını taşıyor. Osmanlılar'a bugünden bakacak olan bir tarihçinin önündeki soruları sayarak başlıyor İnalcık makalesine. “1300'lerde Bizans-Selçuklu sınırında ortaya çıkmış olan bu Türkmen beyliği nasıl olup da bir dünya imparatorluğu hâlinde gelişmiştir; bu imparatorluğu altı yüzyıl ayakta tutan yapısal ve tarihsel faktörler nelerdir; Osmanlı imparatorluğunu ne dereceye kadar bir Türk imparatorluğu sayabiliriz; bu imparatorluğun bugün Türkiye ve dünya tarihinde kalıcı etkileri nelerdir?” Ardından gelişen araştırma teknikleri ve Osmanlı arşivlerinin taranması sayesinde daha sağlıklı sonuçlara ulaşılabilecek malzemenin varlığından söz ediyor. Makalesini de Osmanlılar'ın kuruluşu meselesine hasrediyor. Osmanlılar'ın kuruluşunu ise şu cümlelerle özetliyor:

BİR GAZİ ALP: OSMAN BEY

“Türkmen toplumu içinde, silâh kullanan yiğitler, kızıl börkle kalanlardan ayırd ediliyor, bu sosyal farklılaşma sonucu onlar gâzî liderlerin atlı zırhlı alp'ların hizmetine giren profesyonel asker niteliğini kazanıyordu. Toplumda bu değişimin idelolojik yönü, Uc bölgesinde İslâmî gazâdır; ilk aşama “doyum” ve “kâfirleri” esir almak için akınlar düzenlemek, sonra, ikinci aşama o bölgede egemenliği kurup yerli reayâyı vergiye bağlamak, o bölgeyi Dârü'l İslâm hâline getirmektir. Eski rivâyette bu süreci, açık biçimde tekrar tekrar ifade edilmiş buluyoruz. Osman, kariyerinin başlangıcında, kuşkusuz bir yoldaşlar grubunun başı, bir gâzî alp, yani önderdir.”

Osmanlı hükümdarlarının ünvanları ve egemenlik kavramı hakkında da bir makalelenin bulunduğu bu kitap, şer'i ve örfi hukuk tartışmalarına sözü getiriyor. Fatih Sultan Mehmed ve kölelik de kitabın ele aldığı başlıklardan.

Kitap sadece tarihin içerisine kendini bırakmıyor. Son elli yılını Avrupa Birliği'yle ilişkiye adamış Türkiye'nin AB serüvenini Halil İnalcık Hoca da yazmış. Makalede “Tarihte Türkiye'nin komşularıyla ve bugün kader birliği yapmaya hazırlandığı Avrupa ile ilişkileri konusunda, stratejik koşullar ve gelişmeler üzerinde genel bir tablo” çizilmiş.

Halil İnalcık bu kitabında, dünyaya hükmeden bir devlete sosyal, siyasal, dini ve kültürel açıdan bakmış. Osmanlılar'la Halil İnalcık'ın yanyana geldiği bir kitap tarihseverlere sunulmuş bulunmaz bir imkân...


Osmanlılar

Halil İnalcık

Timaş Yayınları

320 sayfa