|

Din adına dışlayıcılık

Farklılık bizler için bir husumet nedeni olmamalıdır. Zira bu din o kadar kucaklayıcıdır ki, hepimizin dindarlık anlayışına içinde yer vardır. Şunu düşünmek durumundayız: Aynı değerler bizleri İslam’ın kardeşlik potasında bir araya getirdiğine göre, bazı farklılıklarımızı anlayışla karşılamak durumundayız.

04:00 - 18/04/2023 Salı
Güncelleme: 23:06 - 17/04/2023 Pazartesi
Yeni Şafak
Arşiv.
Arşiv.
Enbiya Yıldırım

Bir insanla diğer insan arasında ne kadar çok ortak değer varsa, bir arada olmaları için o kadar neden var demektir. Ortak değerler arttıkça, bireyleri birbirine bağlayan nedenler de artar. Bu bazen bir futbol takımı taraftarlığı olabileceği gibi, bazen aynı şehirli olmak olabilir. Başka bir kentte üniversite okumaya veya çalışmaya giden insanların, öncelikle ortak paydaları fazla olan kişileri yani kendi hemşehrilerini aramaları bundandır. Zira ortak noktaları olan insanlarla kaynaşmak, dertleri paylaşmak ve beraber aynı şeylerden bahsedebilmek çok daha kolaydır. Hatta büyük şehirlerde Anadolu’dan göç etmiş insanların aynı semtlerde toplanmaları, aynı kahvelere devam etmeleri veya bir dernek etrafında bir araya gelmeleri bundandır.

İnsanları bir arada tutan sebepleri biraz daha geniş açıdan düşündüğümüzde, aynı yurdu paylaşmanın, aynı bayrak altında gölgelenmenin ve aynı milli marşı birlikte coşkuyla söylemenin insanları millet olma kavramıyla nasıl birbirine kenetlediğini görürüz. Bir askerin veya polisin şehit olması, bu topraklara değerleriyle birlikte bağlı olan herkesi derin üzüntüye sokarken, milli takımın veya bir futbol takımının yurt dışındaki başarısı insanları sevindirir. Ülke dışında yaşayan yurttaşlarımızın uzaklarda olmalarına rağmen sevinç ve kederlerimize ortak olmaları hatta bulundukları ülkelerde yerine göre yürüyüşler ve sevinç gösterileri yapmaları hep ortak değerlerin dışarıya yansımasının bir göstergesidir.

Hiç şüphe yok ki, insanları birbirlerine kaynaştıran ve müşterek değerlere tutunmalarını sağlayan en büyük faktörlerden birisi dindir, İslam kardeşliğidir. Ülkemizin her bir yanında minarelerden okunan kutlu ezanlar, saflarda müminleri bir araya getiren namazlar, bir aylık orucun ardından kutlanan ramazan bayramları, fakirlerin et ikram edilerek sevindirildiği kurban bayramları, maddi durumu yerinde olanın ömründe bir kez ifa etmesi gereken hac ibadeti sonrasında Allah kabul etsin demek için yapılan ziyaretler ve daha niceleri, bizlerin aramızdaki bağı kuvvetlendiren dini değerlerden sadece birkaçıdır. Aynı safta namaza durduğumuz insanla omuz omuza vermekten ve namazın ardından onunla birlikte Allah’a yakarmaktan daha güzel ne olabilir? Mümin kardeşimin derdini paylaşıp ona yardımcı olmaya çalışmak kadar haz veren daha ne vardır ki?

Ortak değerlerimiz bizleri birbirimize kenetlemektedir. Bu hepimizin gözlediği bir gerçektir. Ancak bu gerçek, o kadar basit ve o kadar sade olmasına karşın, bir o kadar da risklidir. Öyle ki, karşımızdaki insanlara karşı biraz olsun toleransı kaybettiğimizde aynı değerler bizi birbirimizden uzak tutan hatta nefret ettiren bir araç haline dönüşebilir. Oysa olması gereken bu değildir. Karşımızdakinin de aynı değerlere en az bizim kadar sahip olduğunu ve inandığını ancak bazı yorumlarında ve eylemlerinde bizlerden farklı düşünebildiğini makul karşılayabilmeliyiz. Farklılık bizler için bir husumet nedeni olmamalıdır. Zira bu din o kadar kucaklayıcıdır ki, hepimizin dindarlık anlayışına içinde yer vardır. Şunu düşünmek durumundayız: Aynı değerler bizleri İslam’ın kardeşlik potasında bir araya getirdiğine göre, bazı farklılıklarımızı anlayışla karşılamak durumundayız. Yeter ki, karşımızdaki bu dinin sevdalısı olsun, vatanın değerlerine düşman olmasın, birlik ve beraberliğimize hasım kesilmesin. Bunu yapmadığımızda ve kendi doğrularımızı mutlak hakikatler olarak gördüğümüzde ise, farklı düşünceleri olan insanlarla birlikte yaşama nedenlerimizi ortadan kaldırmış, aynı rabbe kulluk eden ve aynı rasûlü Allah elçisi olarak kabul edenleri karşımıza almış oluruz. Bir anlamda kardeşlerimizle aramıza düşmanlık tohumları ekmiş, dinin kardeşlik ruhunu düşmanlığa çevirmiş oluruz.

Bu hususu insanların dindarlık anlayışları açısından ele alacak olursak, takdir edersiniz ki, ülkemizdeki Müslümanların sayısınca insanların din anlayışlarında ve yaşantılarında az veya çok farklılıklar bulunmaktadır. Bir kısım insanlar dinin bazı yönlerini hayatlarında daha öne taşırken, başkaları farklı bir yöne ehemmiyet verebilmektedir. Keza din içindeki bazı konuları yorumlamada farklı görüşler benimsenebilmektedir. Söz konusu farklılıkların insanların din bilgileri ve konulara yaklaşımları kadar kendi doğalarıyla da son derece ilgisi vardır. Bu durumda, söz konusu farklılıklar gayet doğaldır. Burada önemli olan insanların İslam’a gönülden bağlanmış olmaları olduğundan farklılıkları anlayışla karşılama dışında çıkar yol yoktur. Zira ben böyle düşünüyorsam karşımdaki de kendine göre öyle düşünüyordur. Bana göre doğru buysa ve ben kendimi akıllı olarak değerlendiriyorsam karşımdaki de kendisini akıllı olarak değerlendirmekte ve ona göre de kendi doğrusu hakikattir. Öyleyse bu noktada din kardeşliği hepimiz için yeterli olmalıdır. İslam’ın bütünleştiriciliği kendisini göstermelidir.

İnsan kendi din anlayışını ve yaşantısını Allah’ın istediği budur diyerek karşısındakine dayatmaya kalkar ve onun gibi düşünmeyeni çeşitli isimlerle suçlamaya kalkışırsa, kardeşlik bağlarını koparmaya başlamış demektir. Oysa bu din hiç kimsenin tekelinde değildir. Allah herhangi bir şahsa kendisi adına hüküm verme, başkalarını kategorize ederek yaftalama yetkisi vermemiştir. Kimsenin elinde insanların durumlarını görebileceği manevi bir ekran yoktur. Başkalarını kötü görüyorken, kim bilir, belki de yanlışın içinde olan kendisidir. Bu nedenle, bir insan kendi din anlayışını ve yaşantısını İslam’ın insanlardan istediği yaşantı olarak görüyorsa burada sorun var demektir. Kişi inandıklarını bireysel hayatında tatbik edebilir ancak kendisi gibi düşünmeyen veya yaşamayan insanları İslam’ın bir köşesine atma yetkisine sahip değildir. Kendince doğru bildiği hususları elbette karşısındakine anlatabilir ve onu ikna etmeye gayret edebilir ancak, bu hiçbir zaman dışlamaya, kendisi gibi olmayanları ötekileştirmeye götürmemelidir. Zira böyle yapılırsa, bunun sonucu kamplaşmaya gider, karşıdakini kazanmaktan ziyade kaybetmeye neden olur. İnsanları birleştirme aracı olan din yine insanlar eliyle parçalama ve öğütme aygıtına dönüşür.



#Ramazan
#Din
#Ahlak
#İslam
#Enbiya Yıldırım
1 yıl önce