
“Başın öne eğilmesin, aldırma gönül aldırma..”
Bu şarkıyı çoğumuz bilir.. Sözleri Sabahattin Ali''nin.. Hapisteyken yazmış..
Kültür Bakanlığı doğumunun 100. yıldönümünde Sabahattin Ali''yi anıyor..
Hani “komünist” diye fişlenen aydınımızı..
1948''de hükümetçe öldürtüldüğü söylenir.. Komünistlikle ilgisi, halkın sorunlarına duyarlılığından ileri geliyordu.. Biraz da Nazım Hikmet hayranlığından. Halkın sorunlarını dile getiriyor, baştakileri eleştiriyordu.
Bu da ''Komünist sayılmak'' için yeterliydi.. Sivri dilliydi.. Lafını esirgemezdi..
Bu yüzden dili başını yaktı derler..
S. Ali, 1930''ların başlarında Konya''da öğretmen iken özel bir sohbette bir şiir okumuş..
Güya, Atatürk ve İsmet Paşa''yı hicvetmiş..
İşte bu şiir iki yıl sonra başına iş açmış..
İhbarı yapan, Cemal Kutay''mış derler. Kutay, gazete çıkarıyordu. Sabahattin Ali''nin Kuyucaklı Yusuf romanı tefrika ediliyordu.
S. Ali, tefrikayı durdurmuş.. Vay sen misin böyle yapan.. S. Ali, devlet büyüklerine hakarette mahkemeye. İki yıla yakın hapis cezası.. Üstelik öğretmenlikten çıkartılır..
1933''deki afla çıkmış dışarı..
Yine de uslanmamış.. En son 1948''de bir hapis cezası daha..
''Kaçıp kurtulayım artık'' der. “Hapishane şarkısı”nda dile getirmişti: “Böyle kepaze hayatı/Sürüklemekten yoruldum.”
Kaçmayı kafasına koyduğu sırada, Amerika''daki ''komünist avı'', bize de sirayet etmiş.
CHP grubunda sola karşı önlemler için 10 kişilik bir komite kurulur.. Nihat Erim de vardır.. Ya Bakan ya Başbakan Yardımcısı.. S. Ali''nin ölümüyle ilgili iddialarda adı geçer.. Ali, öldürüldüğünde kırk iki yaşındaydı..
Kimine göre işkencede ölmüştü.. Kimine göre milli hisleri galeyana gelen ''yol arkadaşı'' kafasına sopayla vurarak öldürmüştü..
Oysa Almanya''da okurken, “Şu parazit Türkleri kovmalı buradan” diyen Alman''a kallavi bir Osmanlı tokadı aşkeden S. Ali''ydi..
Yalçın Küçük''e göre, bir sınır köyünde, jandarma ile Bulgar çetesi arasında çıkan bir çatışmada vuruldu.. Polis, S. Ali''yi yem olarak kullanmıştı. Yani, kim vurduya gitmişti.. Çünkü, bohem yazar Ali''nin solculuğu ciddiye alınamazdı.. Ölümünde kendi kusuru var demeye getirir. O da şudur: “S. Ali, firarına izin verilmesi karşılığında, Bulgaristan''a adam kaçıran şebekenin yakalanması için Milli Emniyet ile işbirliği yapmış..''
Devlet öldürtmemiştir yani.. Aziz Nesin de aşağı yukarı böyle düşünür.. Devlet adam öldürecekse ilk sırada kendisi olmalıydı.. Şudur, budur.. Hepsi fasa fiso..
S. Ali katledildi..
Daha kötüsü şudur: S. Ali''den geriye kalan, ailesine teslim edilmez.. Defin için yani..
Hikayeleri, romanları filme çekilen, şiirleri bestelenen S. Ali''nin bugün mezarı bile yoktur.. Ailesine “fazla kurcalamayın” filan denilmiş.. CHP Hükümeti''nin dahli yoksa, cesedi ailesine neden teslim edilmez ki?
Bir açıklaması olmalı bunun.. Ama yok..
Aradan yıllar geçer.. Gazeteci-yazar İlhami Soysal, 1948''de Bakanlık yapan Cemil Sait Barlas''a açar konuyu..
“Bu kaçış ve öldürülüş hikayesine ne diyorsunuz? diye sorar..
Barlas şöyle demiş:
Hiç sorma bu hikayeyi.. Şöyle ya da böyle hepimizin elinde kanı vardır, bulaşmıştır bu cinayet hikayesine.. Üstüne gitmemiz lazımdı, gidemedik, hata ettik.. Türkiye''nin en büyük yazarlarından biriydi, ölümünden biz sorumluyuz..”
Öylesine üzüntü içinde söylemiş ki, Soysal üstelememiş.. Hükümetin rolünü kurcalayamamış.. Belki Mehmet Barlas abimiz birşeyler söyleyebilir..
Nereden nereye..
S. Ali''nin kitapları 1965''e kadar yayımlanamadı.. ''Komünist'' S. Ali''nin kitaplarını şimdi Koç Holding''e ait banka yayımlıyor.. Kültür Bakanlığı, S. Ali''yi anıyor.. Dedim ya..
Biz böyleyiz..
Hem öldürür, hem severiz..
CHP Genel Başkan Yardımcısı Onur Öymen, eski bir diplomat.. ''Türkiye''nin Gücü'' diye bir kitabını okumuştum.. Siyasete girdiğinde sevindiğimi anımsıyorum.. CHP''ye yeni bir yaklaşım taşıyacağını ümit ediyordum. Ne kadar doğrudur, bilemem. Dışişleri''nde Bonn Ekolü''nden olduğu söylenirdi.. Geçenlerde bir televizyon kanalında konuşuyordu.. Keşke siyasete atılmasaydı. Konu, hükümetin Kuzey Irak''taki Kürt liderlerle görüşüp görüşmemeyle ilgiliydi.. Malum en güncel konu bu şimdi.. Öymen''e göre, düşman ile savaştayken görüşülemezdi. Ancak savaş bittikten sonra masaya oturulurdu.. Şaşırdım.. Diplomatlık mesleğinden gelen bir siyasetçinin böyle konuşmasını yadırgadım.. Hükümet görüşür yahut görüşmez, bu onların bileceği bir iş.. Diplomasi, sadece savaş bitince başlayan bir şey değil ki.. Asıl diplomasi, savaş olmasın, kan dökülmesin diye yapılır bilirdik.. Yanılmışız demek ki..
Adalet Bakanı Cemil Çiçek TCK''nın 301. maddesiyle ilgili bir konuşmasında Türk aydınlarının omurgasız ve iki yüzlü olduklarına dikkat çekmiş.. Tanzimat''tan bu yana tartışılagelen bir konu.. Eskiden münevver derlerdi. Yakın döneme kadar da kullanılırdı.. Elbette bütün aydınları aynı torbaya koymak insafsızlık.. İftihar duyacağımız pekçok aydınımız var.. Ama yakın tarihimize şöyle bir göz attığımızda, ''aydınlar'' da sütten çıkmış ak kaşık değiller.. Darbelere alkış tutmuşlukları, temel hak ve özgürlüklerin kısıtlanmasını savunmuşlukları vardır. Bizim aydınlar, bazen aydınlatmak yerine ''karartma'' işlerine koşulabiliyorlar.. TCK''nın basın özgürlüğü ile ilgili maddeleri Meclis''ten bir bir geçerken ''bir kısım aydın'', olmayan ''Zina'' meselesini dillerine dolamamışlar mıydı? Dolamışlardı.. İyi de bu türden adamlara ''aydın'' demek ne kadar doğru? Başka ülkelerde demezler de, Çelebi bizde böyledir adet. Malzeme bu..
BIST isim ve logosu "Koruma Marka Belgesi" altında korunmakta olup izinsiz kullanılamaz, iktibas edilemez, değiştirilemez. BIST ismi altında açıklanan tüm bilgilerin telif hakları tamamen BIST'e ait olup, tekrar yayınlanamaz. Piyasa verileri iDealdata Finansal Teknolojiler A.Ş. tarafından sağlanmaktadır. BİST hisse verileri 15 dakika gecikmelidir.