|
Dolmabahçe sürgünleri

Dolmabahçe sürgünleri

Geçen hafta Dolmabahçe Sarayı'nın 150. yılı kutlandı. Sarayın tarihine göz atarken duygulu anlar yaşamaktan kendimi alamadım. Son Padişah Sultan Vahideddin ile Son Halife II. Abdulmecit Efendi meğer bu sarayda doğmuş. I. Abdulmecit'le birlikte son yedi padişahın pek çok oğul ve kızları da keza öyle. Atatürk, 1917-1918 arasında, Şehzade Vahideddin'in yaveri iken sarayın denize bakan küçük bir odasında kalmış. Vahideddin 1922'de, doğduğu sarayın yanı sıra ülkesini de terketti. Bu zorunlu terkediş, 600 yıllık Osmanlı Devleti'nin tarihe karıştığının da simgesiydi.

Selanik'te dünyaya gelen Atatürk ise 1926'daki İzmir Suikasti'nin ardından, çoğunlukla Dolmabahçe'den işleri idare etti. Selanik ise Birinci Cihan Harbi sonunda Osmanlı sınırları dışında kalmıştı. Kaderin cilvesi olsa gerek. Dolmabahçe'de doğan Sultan Vahideddin ve Halife Abdulmecit yaban ellerde, Selanik'te doğan Atatürk ise Dolmabahçe'de veda ediyordu yaşama.

Hanedan kadınları ülkelerine dönmek için otuz yıl, erkekleri ise elli yıl bekledi. Bu süre içinde birçoğu ülkelerine birer yabancı turist olarak gelebildiler. Pek çok hanedan mensubu Türkiye dışında öldü. Mezarları şurada burada.

* * *

Sultan Vahideddin Şam'da, Halife Abdulmecit Medine'de yatıyor. Halife'nin kızı Dürrişehvar Sultan, 1945'de İstanbul'a geldiğinde, doğduğu Sarayı görmesine izin verilmemiş. Babasının Paris Camii'ndeki naaşının Türkiye'ye getirilmesi isteği de geri çevrilmiş. Abdulmecit'in arzusu doğduğu topraklarda gömülmekmiş. Olmadı. Naaşı on yıl Paris'te bir camide kaldıktan sonra Medine'ye götürülmüş.

Cumhuriyet ilan edileli 83 yıl oldu. Hanedanın sınır dışı edilmesinin ardından ise 82 yıl geçti. Bu süre içinde Yüzellilikler bile affedildi. Pek çok sürgün geri döndü. Refi Cevat Ulunay ve Refik Halit Karay gibi. Döndüler ve Türk edebiyatının yüz akı eserler verdiler. Dönmeyi kabul etse idi, Çerkes Ethem bile doğduğu topraklarda ölebilecekti. Alın size bir isim daha: Rauf Orbay.

Atatürk'e suikast davasından 10 yıl hapse mahkum edilen Orbay, Atatürk yaşarken Türkiye'ye geldi, İnönü döneminde milletvekili oldu, Londra Büyükelçiliği yaptı. Hanedan mensupları ise kaderlerine boyun eğip, sürgünde bile olsalar, Cumhuriyet'e geçen ülkeleri için dua etmeyi tercih ettiler. Hiçbirinin Cumhuriyet aleyhinde faaliyeti görülmedi. Aradan bu kadar yıl geçti. 600 yıllık bir imparatorluğu yöneten hanedan üyelerinin naaşlarının ülkelerine getirilmesi neden mümkün olmasın. Biz vefasız bir millet miyiz?

* * *

Tunuslu Hayrettin Paşa ve Teşkilat-ı Mahsusa'nın başkanı Ali Başhamba'nın İstanbul'daki naaşları, Tunus Fransızlardan bağımsızlığını kazandıktan sonra törenle götürüldü. Cemalettin Afgani'nin kemikleri Kabil'e nakledildi. Bizde de Talat Paşa ve Enver Paşa'nın naaşları ülkelerine getirildi. Oysa İstiklal Mahkemeleri'nde 'Enverci' oldukları için asılanlar bile olmamış mıydı?

Geçenlerde TBMM Başkanı Bülent Arınç, Moskova'da Nazım Hikmetin mezarı başında duygulu anlar yaşamış. Arınç, Nazım'ın kemiklerinin Türkiye'ye getirilmesini istemiş. Tabii getirilsin. Ama bir Osmanlı hanedan mensubunun da en az Nazım Hikmet kadar, anavatanlarında gömülme hakkı var.

Kimse, polemik konusu yapmaya kalkmasın. Bu, herşeyden önce kadirşinas bir milletin vefa örneği olarak görülmeli. Mezarları yurt dışında kalan hanedan mensuplarına İstanbul'da bir mezarlık tahsis edilse, kötü mü olur?

Günahıyla sevabıyla 600 yıl üç kıtaya hükmeden bir aileye layık oldukları hürmeti göstermiş olmaz mıyız?

Mütevazi bir "Osmanlı mezarlığı".

Bunun kime zararı var..
18 yıl önce
Dolmabahçe sürgünleri
"Kadife kuşak" ve Çevik Bir
Yemen"deki isyanı nasıl bitirmiştik?
Türkiye’nin tezlerini kim anlatacak…
Enflasyon ile mücadelede beklentileri kırmak ve fiyat yapışkanlığının önüne geçmek
Cari açık ve Gabar’dan gelecek 3,2 milyar dolar