|
Kutsal topraklarda kanlı parti

Bizim bin yıllık tarihimizde 'Yahudi kıyımı' olmamıştır. Tam tersine Katolik engizisyon zulmünden kaçan Yahudilere kucak açmışız, sinemizi onlar için güvenli bir sığınak haline getirmişiz. Yahudilerin Musa'sı, dinimizin de has peygamberlerindendir. Tevhid çizgisinde Hz. Davut, Hz. Musa, Hz. İsa birer parlak halkadır. Peki tarihimizde hiç mi üzücü olaylar olmadı? Kuşkusuz oldu, ama bunlar münferit kaldı. Beşyüz yıldan fazla süre Museviler, Türkiye'de ciddi bir sıkıntıya maruz kalmaksızın dönemin koşulları içinde özgürce yaşadılar. Öyle ki Osmanlı dönemi Yahudiler için altın asırlar olarak nitelenir. Bernard Lewis'in aktardığına göre 1523'de Eliyahu Kapsali adındaki bir Yahudi tarihçi şöyle yazar: "Osmanlı hükümdarı Sultan Bayezid, İspanya Kralı'nın Yahudilere yaptığı bütün kötülükleri duyup onların bir sığınak aradıklarını öğrenince, hallerine acıdı. Bunun üzerine ülkesinin her tarafına özel görevliler göndererek, kendisine bağlı kentlerdeki valilerin Yahudileri almama ya da sürme yoluna gitmemeleri, tersine onlara kucak açmaları gerektiğini duyurdu ve bu emrini yazılı hale getirdi. Ve böylece ülkesinin her tarafındaki bütün insanlar Yahudileri iyi karşılayıp gece ve gündüz korudu. Yahudilere kötü davranılmadı ve hiçbir zarar verilmedi. İspanyadan kovulan binlerce ve onbinlerce kişi Osmanlı topraklarına vardı ve ülke onlarla doldu."

***

Müslüman Osmanlı'nın soylu merhametine sığınan Yahudiler sadece İspanya ve Portekiz'den kaçanlarla sınırlı değildi. Böyle bir geleneğe sahibiz. Bu topraklarda anti-semitizm gelişmez. Siyonizmi anti-semitiklik ile karıştırmamak gerekir. O başka, o başka. Gün geldi devran döndü, Osmanlı'nın yıldızı söndü. İngilizler Birinci Cihan Harbi'nde Osmanlıya ihanet eden Şerif Hüseyin'e verdikleri vaatleri tutmadılar. Bunun yerine Osmanlı topraklarında Yahudilere devlet sözü verdiler. Osmanlı 1917'de Kudüs'ü, Filistin'i Yahudilere değil, İngiliz mandasına terketti. Tıpkı Kıbrıs'ı İngilizlere bıraktığımız gibi. Lozan'da da fiili durumu tasdik ettik. Ne zaman ki Ada Türkleri Enosisci Rumların zulmüne uğradı, Türkiye işin içine girdi. İngilizler Kıbrıs'ta da Filistin'de oynadıkları oyunu oynamaya kalkıştı. Ama Türkiye, Osmanlı bakiyesi soydaşlarını sahipsiz bırakmadı. Bugün Kıbrıs Sorunu Türkiye olmaksızın çözülemez. Bu gerçeği yadsıyan da yok. Aynı şey Filistin sorunu için de geçerli. Bölgeyi yarım yüzyıldır kanlı bir batakhaneye çeviren Filistin Sorunu, Türkiye'nin katkısı sağlanmaksızın nihayate eremez.

***

Avrupa kendi Yahudi soykırımının bedelini Filistinlere ödettirdi. Filistin'i, Lübnan'ı kana bulayan İsrail karşısında Batı dünyası iyi sınav vermedi. Amerika zaten himayekar. ABD'nin desteği olmaksızın İsrail'de yaprak kımıldamaz. Amerika, bölgeyi kontrol edebilmek için İsrail'i Ortadoğu'da bir çıban başı olarak besliyor. Oysa Arapların Yahudilerle ne derdi olabilir ki? Sorun, Filistin'in Siyonistlere peşkes çekilmesinden kaynaklandı. Oysa Yahudiler bu topraklarda özgürce yaşayabilirlerdi, yüzyıllardır yaşamışlardı. Ama olmadı. Zararın neresinden dönülürse kardır. İsrail bir an önce Amerika'nın İngiltere'nin maşası olmaktan kurtulmalı. En başta Filistinliler olmak üzere, bölge devletleriyle kalıcı ve adil bir barışın temelini atmalı. Başkaca da bir çözüm görünmüyor. Elbette yaşanan kanlı trajediden acı duyan Yahudiler var. Olması da lazım. Dün Osmanlı olarak nasıl Engizisyon zulmüne uğrayan Yahudiler için elimizi uzatmış isek, elbette Filistin halkı için de aynı hisleri taşıyoruz. Bu hem Müslümanlık hem insanlık görevimiz. Bizi en fazla Yahudilerin anlaması gerekmiyor mu? Avrupa tarihinde Yahudi katliamı bir leke. İsrail'in geride bıraktığı tarih öyle değil midir? Şimdi de Filistin ve Lübnan topraklarında kanlı bir parti vermek insanlık vicdanında onulmaz yaralar açıyor. Bunu da yine en fazla, Hitler deneyimini yaşamış olan Yahudilerin anlaması lazım.

İş işten geçmeden.
18 yıl önce
Kutsal topraklarda kanlı parti
Kürtlere hendek siyaseti reva mıdır?
Tankların üzerinde bir Kılıçdaroğlu
Evvelbahar
Siz hiç “ayben”e para gönderdiniz mi?
Irak: Kurtların sessizliği…