|
Münzevi bir aydın: Cemil Meriç, Sağcılık ve Solculuk

16 Nisan 2006 tarihli Yeni Şafak'taki "Mübalağa'daki Belağat" başlıklı yazısında dostum Dücane Cündioğlu, ilginç bir cümle sarfetti. Yazısına Attila İlhan'ın "Kitap okuma, isim(yazar) oku" sözüyle başlayan Cündioğlu, sözü Cemil Meriç'e getirmiş. Fransız edebiyatçı Balzac'ın Meriç'in hayranlıkla izlediği bir yazar olduğunu hatırlatarak diyor ki, "Meriç'i önemseyenlerin, ister istemez Balzac'ı da önemsemeleri gerekir, değil mi? Ama nerede! Aralarından, bugüne değin Meriç kadar, maşukunu da önemsediğini ima eden bir tek kişiye, evet bir tek kişiye bile rastlayamadım. Sığlık, sanırım sağcılığın yazgısı".

Cemil Meriç düşünce hayatımıza damgasını vurmuş bir isim. Onun bir özelliğini Doğan Hızlan şöyle anlatır: "Bence Cemil Meriç'in asıl özelliği insanı düşünmeye alıştırmasıdır. Çünkü dikkatli okumazsanız ve sizde yeniden sentez yeteneği yoksa -ki her okurda sentez yeteneği olmalı- (onun sunduğu) malzemeleri değerlendiremezsiniz."

Cündioğlu'nun çarpıcı bulduğum ve tartışılmasını istediğim cümlesi şu:

"Sığlık, sanırım sağcılığın yazgısı."

***

Meriç, gençlik yaşlarını polis takibatı altında yaşayan bir "komünist" idi. Yani "Fişlenmiş" bir aydınımız. Düşünen insan, doğmatik "komünist" olarak kalamazdı. Öyle de oldu. Meriç, dostlarının deyimiyle "aslına rücu etti". Meriç Hoca, Ortodoks solcuların gözünde, "dönek"ti. Sol, Cemil Meriç'i affetmedi. Meriç'e kapılarını 'Sağ' camia açtı. Gözlerini kaybeden Meriç, hayatının sonuna kadar okumayı sürdürdü. Nasıl mı? Başkalarına okutarak. Meriç'e kitap okuyanlardan birisi de Av. Şadi Çarsancaklı'ydı. Aradım. Anlattı: "Her Pazartesi sabah saat ondan akşam saatlerine kadar okurdum. Bize okumayı, düşünmeyi öğretti. Ne sağda ne de soldaydı. 'Sol, vefasız, sağ ise okumaz' derdi."

Ziyaret ettiğim İsmail Kara Hoca da benzer şeyler söyledi. Meriç'e göre Sağ ve Sol kavramları üzerimize giydirilmiş birer "deli gömleği"dir. Toplumsal gerçekliğimize tekabül etmezler. Bu yüzden Meriç Hoca, "kelimeleri tarif etmeden girişilecek her tartışma kısır kalmağa mahkum" der. Güncel tartışmalara ışık tutan bir cümlesi şöyledir:

"Gerici, ilerici... Düşünce hürriyeti bu mülevves kelimelerin esaretinden kurtulmakla başlar, düşünce hürriyeti ve düşünce namusu."

Şu cümle de Hoca'ya ait:

"Sağcı ve solcu gibi sınıflandırmaları hiçbir zaman benimsemedim. Bunlar hakikati kapamaya yarayan uydurmaca mefhumlardır. Bilhassa sosyal sınıflara ayrılmamış bir ülkede sağcı-solcu ne demek?"

***

Kavramlar hakkında 1970'lerde bir kitap yazan Ali Bulaç, Meriç'in son döneminde yanında bulundu. Sağ hakkında kalem oynatan aydınlardan birisi de Taha Akyol. "İlmi Sağ" üzerinde çok yazdı. MHP'nin fikir adamlarından biriydi. İşte size sahici bir tartışma. "Muhafazakarlık" ile "Sağcılık" aynı şeyler midir? Millilik ile milliyetçilik nedir? Dinin bu iki kavramın oluşumundaki yeri nedir? Sığlık ve Sağcılık, biribirinin ayrılmaz parçası mıdır? Sağ, yeniden tanımlanabilecek mi yahut siyasi hayatımızın geleceğini bu uydurma kavramlar şekillendirmeye devam mı edecek?

Bir ara AK Parti Hükümeti Bakanlar Kurulu üyeleri hakkında hazırladığım dizi vesilesiyle "Sağcılık" suçlamasına maruz kalmış, Birikim dergisinde Yüksel Taşkın ile kısa bir polemik yaşamıştık.

Yani bizzat mustaribim.

Gerek akademik ilgileri, gerekse sahip oldukları düşünce çizgileri nedeniyle bu konularda kalem oynatan Taha Akyol, Hayrettin Karaman, İsmet Özel, Ali Bulaç, Beşir Ayvazoğlu, Nuri Gırgür, Naci Bostancı, İsmail Kara, Nevzat Yalçıntaş, Süleyman Seyfi Öğün, Mümtazer Türköne, Hüsamettin Arslan.. Cemil Meriç'in sosyolog kızı Ümit Meriç Hanımefendi.

Bilumum hocalarımız, abilerimiz, ablalarımız..

Lütfen bu işe el atın.

Nedir doğrusu?

Sevgili Cündioğlu, etimize bir kıymık sapladı.

Gelin de çıkın işin içinden.
18 yıl önce
Münzevi bir aydın: Cemil Meriç, Sağcılık ve Solculuk
Pirincin içindeki beyaz taşlar
Türkiye’nin tezlerini kim anlatacak…
Enflasyon ile mücadelede beklentileri kırmak ve fiyat yapışkanlığının önüne geçmek
Cari açık ve Gabar’dan gelecek 3,2 milyar dolar
Küresel savaşın kaçınılmazlığına dâir