
Yıllar öncesinden kalma bir gözlemim vardır. Kanımca Türk basınında keyfilik, aşırı tarafgirlik, amaç için her aracın mubah ilan edilmesinin meşru hale gelmesi, duyum ve dedikodunun haberin yerini alması, kuru ve tehlikeli bir milliyetçilik ateşlenme noktası spor sayfalarından başlamıştır.
Bu tehlikeli unsurlar spor sayfalarında ve spor için meşrulaşıp ardından gazetelerin genel yayın politikalarını kuşatır hale gelmişlerdir.
Ancak bu konuda spor sayfaları ve yorumcularının bayrağı hala en önde taşıdığına şüphe yok...
Marco (Mehmet) Aurelio''nun Türk vatandaşlığına geçtikten sonra Türk Milli Takımı''nda oynamasına gösterilen tepkiler, Türkiye''de nadir görülen ırkçı bir tutumun açık örneğiydi. Kafatasçı milliyetçilik tartışması ne yazık ki spor yazarları ve futbolcular üzerinden meşruluk kazandı, daha doğrusu yapılabildi.
Bu arada iki yüzlülük elbette diz boyu...
Başarı söz konusu olunca ırkçı bakış rafa kalkıyor, kafatasçı eleştirilerde...
Etiyopyalı Elvan atletizmde Dünya Şampiyonu olduğunda bağrına basıyor, Bayanlar Voleybol Milli Takımı''nın Rus kökenli oyuncusu Natali''yi başarı ışıkları altında göz ardı ediyor, ırkçı tayfa...
Japonya''da harikalar yaratan Basketbol Milli Takımı''nın iki genç yıldızından birisinin Özbek, diğerinin Arnavut olduğu, Türkiye''ye 15''li yaşlarda getirilip vatandaşlığa geçirildikleri unutuluyor, hatta Ersan''ın daha düne kadar Türkçeyi zor konuştuğu unutuluyor, bu keskin görüşlü yorumcular tarafından...
Sorun sadece bu da değil...
Sokaktaki çocuklar, gençler nobranlığı ve ucuzluğu da spor üzerinden doğal bir davranış kodu haline getiriyor. Erman Toroğlu''nun benzetmeleri, ucuz siyasi çıkışları örneklerden sadece bir örnek...
Çetnik selamıyla başlayan Kezman tartışması da spor basının spekülatif eda, tahrik ve sorumsuzluk üzerine kurulu son “harikaları”ndan... Türkiye adım atarken Türkleşme, kökünden arınma talebi aslında ortada dolaşan... Peki Avrupa''da oynayan Türk kökenli futbolcuların Türklükleriyle övünmek neyin nesi oluyor o zaman... Kezman ve İliç de Sırp futbolcular...
Sevindirici olan tek gelişme Türk spor basınında her geçen gün etik, sorumluluk, uzmanlık nedir bilen bir anlayışın temsilcileri her geçen gün artıyor, Mehmet Demirkol, Ercan Güven gibi...
Futbol milli takımı zor bir yolculuğa çıkıyor. Ülke dışında oynanacak seyircisiz üç maç bir yanda, birbirine denk güçlü ve dişli rakipler diğer yanda...
Yunanistan, Norveç, Bosna-Hersek, Moldova''yı alt alta koyduğunuz zaman herhalde teknik heyet açısından en büyük zorluk, bu takımların her birinin çıkışta olan, güçlenen, etkili ekipler olmasıdır... Ve yine her birinin farklı bir futbol ekolünü temsil etmesidir.
Buna rağmen bizce Türkiye açısından temel mesele ne İsviçre maçıyla gelen ağır ceza, ne düştüğü grup bu karma niteliğidir. En büyük zorluk ülke sathında inişte olan futbol kalitesi sorunudur. Bu iniş gerek klüp takımları, gerek milli takım gerekse lig düzeyi açısından geçerlidir.
Nitekim sorun sadece milli takıma için bulunamayan sağ ve sol bek sorun değildir. Futbol anlayışı açısından da ciddi meseleler vardır.
Galatasaray''dan miras kalan Türkiye''yi dünya üçüncüsü yapan modelin yerinde yeller esmektedir.
Futbolcu ve futbol terbiyesi yetersizliği Terim tüm arzusuna rağmen kanatları kullanan bir takım üretilmesini nerdeyse imkânsız kılmaktadır.
Bu gece milli takım Malta''yı rahat geçer.
Asıl sorun diğer dişli rakiplerle yapacağımız maçlar olacaktır.
Tüm bu olumsuzluklara rağmen Terim millilerin en önemli kozudur.
Zira ülkenin başına açtığı belayı telafi etme noktasında bulunan odur.
BIST isim ve logosu "Koruma Marka Belgesi" altında korunmakta olup izinsiz kullanılamaz, iktibas edilemez, değiştirilemez. BIST ismi altında açıklanan tüm bilgilerin telif hakları tamamen BIST'e ait olup, tekrar yayınlanamaz. Piyasa verileri iDealdata Finansal Teknolojiler A.Ş. tarafından sağlanmaktadır. BİST hisse verileri 15 dakika gecikmelidir.