|
Bir deli bir kuyuya bir taş atarmış…

Bu sözdeki o deli ben oluyorum… Nasıl mı? Anlatayım…



CHP'nin parti gündemi durmadan oraya buraya itiraz etmek olarak belirirken, CHP'lilerin gündemi hayli farklı bir konuda odaklanıyor. Bir araya geldiğimiz CHP'lilerin büyük bir çoğunluğu birden bire, yeni sistemin kendilerine inanılmaz bir fırsat sunduğunu fark etmişler.



Bu arkadaşlardan meseleyi objektif bir bakış açısıyla değerlendirmeyi becerenleri şu tahlili yapıyorlar:



“CHP 1950'den bu yana tek başına iktidar yüzü göremedi. Oysa şimdi 49,59'dan da aldıkları güçle, üstüne 3-5 puan koyacak bir lider bulduk mu, tek başına bütün kabineyi kurup iktidar olma şansımız var. Mecliste başka bir güç dengesi olabilir. Ama hükümet bizde olur.”



Hiç de yabana atılacak bir fikir değildi. CHP, oradan buradan referandumu iptal ettirmeye ve bu şekilde kendi ayağına bir kez daha sıkmak için didineceğine, 69 yıl sonra ilk kez tek başına iktidar olabilmenin çalışmalarına şimdiden başlayabilirdi…



67 yıldır kaybettiği her seçimden sonra, ya seçim günü olanları bahane edip seçim sürecini suçlamışlardı, ya da halkı, kendilerine oy vermeyenleri. İşin ilginç yanı, kaybettikleri her seçim sonrasında kendilerinin bir şekilde kazanmış olduklarını ilan ettiler. Bu ise bir daha kazanamamalarının ön koşuluydu, aslında.



Asker - sivil bürokrasi kendi yanlarında olduğu için her zaman kendilerini zaten iktidarda görüyorlardı. Sıkıştıklarında imdatlarına ya bürokratik mekanizmaların ya da askerin koşmasıyla en azından bir süreliğine iktidarı paylaşabiliyorlardı. Kendi kendilerine gelecek ufuklarını 'demokratik' (!) yoldan tıkadıktan sonra

“Ordu göreve!”

diye attıkları sloganlar hâlâ kulaklardadır.



Artık, ordu ile iktidar yolu açma şansları kalmadı pek… E, yeni sistem bürokrasinin de bileğini bükecek... Eskiden olsa, ya 367 olayında olduğu gibi yüksek yargının bir küçük yorum numarasıyla Referandum'u çoktan halletmişlerdi. Ama olmuyor işte artık…



Ne kaldı geriye, kendi çıkar ilişkileri doğrultusunda FETÖ ve PKK destekli Batı sistemi içindeki bürokrasinin gücünü (!) arkasına alarak iktidar mücadelesi vermek; ya da beğenmedikleri halkı ikna ederek, ayak oyunlarıyla değil, demokratik yoldan iktidara gelmeye çalışmak.



Hem siyasi partiler kanunu, hem de parti gelenekleri sayesinde CHP'de liderliğin el değiştirmesinin pek kolay olmadığını herkes bilir. Genel Başkan'ın yakın çevresindekiler de bu durumu değiştirmeye niyetlenirlerse, merkezkaç kuvvetiyle dışarı fırlatılırlar. Bu nedenle bu ekibin kendi 'bürokratik iktidarlarının' sona ereceğini hissetmeleriyle birlikte, havanda su dövmekten vazgeçmeyerek can havliyle oraya buraya itiraz etmeleri, anlaşılır bir tutum üslubu… Ancak buna rağmen bu köklü partide değişimin gerekli olduğuna inananların sayısı hiç şüphesiz giderek artıyor.



Geçenlerde böyle düşünen CHP'li arkadaşlara dedim ki:



“Bakın sizin parti içi demokraside Anglosaksonların kültüründeki ifadesiyle bir

'looser'

(sürekli kaybeden)

olan Sayın

Kılıçdaroğlu

'nu Genel Başkanlık'tan almak ve yerine kazanma ihtimali yüksek birini getirmek hiç de kolay bir iş değil.



O zaman size önerim, dışarıdan 100.000 imza toplayıp öyle birini aday göstereceksiniz ki, birinci turu ikinci olarak bitirmesi garanti olacak ve son turda da

Sayın Cumhurbaşkanı Erdoğan

'ı zorlayabilecek”…



Arkadaşlar hemen atladılar: “İyi hoş da kimmiş o aday?”



- Burnunuzun dibinde duruyor, görmüyorsunuz…



- Çıldırtma adamı söyle bakalım kimmiş o?



- Kim olacak. Tabii ki FB Başkanı Aziz Yıldırım!



Şaka yapmaktı amacım tabii ki. Takılmaca türünden bu önerime verdikleri reaksiyon ise müthişti. Bir an durup birbirlerine baktılar. Ve bir hayli heyecanlandılar…



- Vallahi olur bu iş abi… Adam hapis yatmış… Mağdur duruma düşmüş. Milyonlarca taraftarı garanti… İzmir Marşı desen var… Mustafa Kemal'in askerleri, istemediğin kadar… Müteahhit… İnşaat, yatırım işlerini bilir… CHP'liler gibi fan fin fon değil… Bildiğimiz Türk…



- Yapmayın çocuklar vallahi şakaydı, falan diyecek oldum…



Ama beni dinlemiyorlardı artık. Yeni Cumhurbaşkanı adaylarını bulmuş olmanın heyecanı içindeydiler…



Ben de kendimi,

“Bir deli bir kuyuya bir taş atar, kırk akıllı çıkaramaz”

sözündeki 'deli' gibi hissediyordum…



Bu kadar mı yani, diye düşüne düşüne arkadaşların yanından ayrıldığımda onlar hâlâ Aziz Yıldırım Bey'in adaylığını konuşuyorlardı:



“Kaç FB'li var?… Kaçı verir?… Üstüne CHP'den kaç gelir?.. Peki ya HDP ne yapar?.. Bunların İmralısı GS'li ama belki bu konuda uzlaşırlar… Koy üstüne şu kadar Saadet'liyi… Olur bu iş…”


#CHP
#HDP
#FETÖ
#PKK
7 yıl önce
Bir deli bir kuyuya bir taş atarmış…
Kriz analizi…
Türkiye’nin tezlerini kim anlatacak…
Enflasyon ile mücadelede beklentileri kırmak ve fiyat yapışkanlığının önüne geçmek
Cari açık ve Gabar’dan gelecek 3,2 milyar dolar
Küresel savaşın kaçınılmazlığına dâir