“Yüksek modernist planlama dönemi geride kaldı ve başarısız oldu bunu görün…”“Yaşama biraz daha hürmet, geleceğe biraz daha yumuşak müdahale, beklenmedik şeylere yönelik biraz daha tolerans, biraz daha az hüsnü kuruntu besleyin.”“Küçük adımlar atın, sıradan insanların zekâsına, bilgisine, deneyimlerine güvenin. Tersine çevrilebilirliği tercih edin. Birer hata olduğu anlaşılmasından sonra kolayca geri alınabilecek müdahaleleri tercih edin.”“Akıllıca yapılan tamiratın ilk kuralı tüm parçaları korumaktır…”Bu
“Yüksek modernist planlama dönemi geride kaldı ve başarısız oldu bunu görün…”
“Yaşama biraz daha hürmet, geleceğe biraz daha yumuşak müdahale, beklenmedik şeylere yönelik biraz daha tolerans, biraz daha az hüsnü kuruntu besleyin.”
“Küçük adımlar atın, sıradan insanların zekâsına, bilgisine, deneyimlerine güvenin. Tersine çevrilebilirliği tercih edin. Birer hata olduğu anlaşılmasından sonra kolayca geri alınabilecek müdahaleleri tercih edin.”
“Akıllıca yapılan tamiratın ilk kuralı tüm parçaları korumaktır…”
Bu önerileri James C. Scott’un “Devlet Gibi Görmek: Bazı Toplumsal Kalkınma Planlarının Başarısızlık Hikâyeleri” kitabından aldım. Yeni yüzyılda ne değişti; yeni bir siyaset felsefesi oluşturmak için bize hangi imkânları sunuyor üzerine düşünürken, kitap önerdiği bambaşka bakış açısıyla ilgimi çekti. Tavsiye ederim.
Kitap “devlet gibi görmek” konusu üzerinde düşünmeye sevk ederken “gerçekliği sadeleştirip, özüne indirgeyip, üzerine yeniden düşünmeyi” bir çıkış olarak sunuyor.
…
Gelişmiş ülkelere dair oluşturulan mitlere ilişkin en büyük şaşkınlıklarımdan birisini Amerika’nın dünyada çocuk açlığında üçüncü ülke olduğunu öğrendiğimde yaşamıştım. İkinci büyük şaşkınlığımı ise sosyal refahın kalesi Hollanda’da Rotterdam’da bir pazar yerinin arkasına kurulan bir yardım kuruluşuna gittiğimde yaşadım. Günlük gıda yardım paketlerini almak için sıraya giren Hollandalıları, çoluk-çocuk, yaşlı, hasta insanları görünce Batı’ya ana caddelerden değil de arka sokaklardan bakmak gerektiğini düşünmüştüm. Öyle ki yanımızda bize rehberlik eden ve orada doğmuş büyümüş Türk genci bile Hollanda’da bu kadar yoksul olduğunu bilmediğini ve çok şaşırdığını söylemişti.
Genel geçer tartışmaların ötesinde ailelerde evlerde konuşulan konulardan birisi de LGBT ve lobisinin baskısı. Geçen haftalarda da bu konuda psikiyatrist Mustafa Merter ve Prof. Dr. Zeki Bayraktar’ın uyarıları medyada yer aldı.
“Avrupa eşcinsellere yapılan “conversion /değişim” terapisini kabul etmeyerek kendisine bağlı ülkelerden böyle bir terapinin yasaklanmasını istemiştir ve İsviçre, Almanya gibi bazı ülkeler bu yasağı tatbik etmişlerdir. Bu, şu mânâya gelir: Diyelim ki, 16-20 yaşları arasında bir ergen, Matrix’in, internetin kışkırtması ile bazı eşcinsel ilişkilerde bulundu ve sonrasında vazgeçti ve yardım arıyor; karşısına çıkan her terapist, “Hayır ben sana yardım edemem, sen böyle doğdun, bunun tedavisi yoktur” diyor. Nitekim maalesef Türkiye’mizde de böyle konuşan psikolog ve psikiyatristler var; farkına varmadan Batı’nın taklitçisi olarak veya daha kötüsü, bal gibi bilerek yalan söylüyorlar ve meslek ahdini çiğniyorlar. Yasa koyucunun bu durumu artık görüp böyle söylemleri suç kapsamına alması lazım; yoksa fazla geçmeden tam tersi olacak ve bizde de yardım terapisi yasaklanacak. Bakın çökmekte olan bir Batı medeniyetinin kenarında yaşıyoruz; bu, mübârek olup da mübârekliklerini bilmeyen insanların hayat tarzı, sadece çevreyi yok etmekle kalmıyor, insanlığı da ifsâd ediyor.”