|
Gidemeyenler ve dönenlerin şehri…

Geçtiğimiz hafta içi Kahramanmaraş’taydık. 6 Şubat’taki depremin ertesi günü de oradaydım, ilk gelenlerdendim. Felaketin ilk günü yaşadığım hüzün ve burada geçirdiğim günlere dair anılar birbirine karıştı. Adım adım yürüdüm şehri. Eskinin izlerini ararken yeni haline alışmaya çalıştım. Tarifsiz acılar yüzlerden okunuyordu. Şairlerin, şiirlerin, ozanların, ağıtların şehri Maraş yorgundu. Ama ayaktaydı. Vakurdu.

Şehir merkezindeki enkazlar büyük ölçüde kalkmış. Tabir yerindeyse o büyük yıkımın kabası alınmış. Trafiğe ve geçişe kapalı sokağı, caddesi kalmamış.
Her bir köşede hummalı çalışma var.
Belediyenin, Valiliğin, Çevre ve Şehircilik Bakanlığı’nın hakkını teslim ediyor insanlar.
Yeni Şafak’ın 5 Şubat tarihli
Maraş Geri Döndü
” manşeti şehirde hayli konuşuluyordu. Merkezdeki yoğunluk, gündelik yaşamın telaşı bizim manşeti doğruluyordu. Habere göre, depremde evleri yıkıldığı için farklı kentlere giden
429 bin Maraşlının 312 bini dönmüştü.
Geri kalan 100 binin büyük bir kısmının da önümüzdeki Ramazan Bayramı’yla döneceğini söylüyor Maraş’ın ileri gelenleri.
Depremden önceki beş aylık sürede bir ayağımın sürekli Maraş’ta olmasının sebebi olan iletişim atölyemizden, üniversite öğrencisi Nisa’ya neden döndüğünü sordum. Çünkü kendisi Mersin’de oturuyordu. “Dayanamadım abi. Bırakamadım” dedi. Yine atölyeden Emine Çelik kardeşimize de sordum. İstanbul ve Ankara’da yaşamayı denemiş. Üç aydır da yeniden Maraş’ta. “Yapamadım başka şehirlerde. İstanbul’da duramadım. Maraş her şeye rağmen bana iyi geldi” dedi. Bahçelievler Camisi’nde sohbet ettiğimiz polis memuru abimiz ise şunları söyledi: “Beş yıldır buradayım. Tayin isteyebilirdim. Buralı değilim lakin gidemedim. Aklıma bile getirmedim.
Nasıl gidelim? Nasıl terk edelim?
Maraş artık bizim memleketimiz.”

İki büyük deprem, binlerce can kaybı, günlerce süren bekleyişler, dondurucu soğuk, yıkılan 8 bin bina, geçit vermeyen yollar, ağır hasarlı, girilemeyen 47 bin bina, ⁠belki de bir daha dönmemeyi düşünerek yollara düşenler ve aradan geçen bir yıl… Kahramanmaraş, tüm acılarını sinesine bastırıp gidemeyenlerin, gidip de hasretle dönenlerin, gittiği yere sığamayıp dönüş yolu arayanların memleketi artık.

***

NE BÜYÜK NİMET

Kahramanmaraş’ta çok sayıda cami de depremde ağır hasar aldı. Hem ibadethane hem de şehrin simgesi yapılardı bunlar. Şeyh Camisi tamamen yıkılmış. Maraş’ın kalbi olan Ulu Cami ise ağır hasarlı. Vakıflar Genel Müdürlüğü verilerine göre 38 tarihi cami depremden etkilenmiş kentte. Bunlardan üçü ağır, geri kalanlar da orta ve hafif hasarlı. Maraş merkezde, her bir çift gözün aradığı, görünce de ferahladığı Ulu Cami’nin restorasyon çalışmaları sürüyor. Kahramanmaraş Çarşı’nın girişinde selamlaştığım bir esnaf, “Gün sayıyoruz. Ulu Camimiz açılırsa ferahlığımız olacak” dedi. Şunu da ekledi; “Şükür çarşımız açık. Esnafımız işinin başında. Gelenimiz, gidenimiz var. Çay ikram ediyoruz misafirlerimize. Ne büyük nimet.”

***

ÇARŞI ESNAFININ BEŞ KURALI
Çay kokusu, baharatlardan yayılan rayiha, müşterilerin acelesi, esnafın telaşı… “Şunun fiyatı kaça?” soruları, “Onlar bu senenin. Tazedir abla” yanıtları… Bu koşuşturmaca, bu rutin Çarşı’nın canına can katıyor, şükürlere de şükür. Hiçbir şey asla eskisi gibi olmayacak elbette. Lakin bu hareketlilik, depremden beri yolunu Maraş’a düşürenlere de moral veriyor. Çarşı’nın, baharat kokusu kadar geçmişin de izlerinin sindiği caddelerini yürürken, daha önce birkaç kez salça siparişi verdiğim Hulusi Görgel’in dükkanına uğradım. Hulusi ağabey de Maraş’ı terk etmeyi hiç düşünmeyenlerden. Daha ilk günlerdi, kızı Refika Hanım kardeşimizle konuşurken “Abi, babam Maraş’tan ayrılmıyor. O burayı terk etmez. Dükkanını açar mutlaka” demişti. Baharatçı dükkanı hasar görmemişti şükürler olsun. On beş gün sonra çarşıya elektrik verilince rafları düzeltip açmıştı ekmek teknesini. “Nasılsın?” dedim, samimi bir tebessümle şunları söyledi Hulusi Görgel ağabey: “
Esnaflığın kuralı beş şeye tabiidir. Sabır, sebat, kanaat, şükür ve hamd etmek. Bu beş şeyi kalbinden çıkarmazsan her yerde işin kolaylaşır.

Anladık ki esnaflığın beş kuralı tavizsiz işliyor Maraş Çarşısı’nda. Depremler, yıkımlar ve büyük acılara rağmen… Türkiye’nin en büyük beşinci çarşısı, ahilik geleneği ve disipliniyle dimdik ayakta duruyor. Kahramanmaraş’ı bir yılda gözle görülür şekilde hızla toparlayan, düştüğü yerden kaldıran da bu miras olmuş. Yardıma koşanıyla, belediyesiyle, esnafıyla, halkıyla kenetlenmiş Maraş.

***

EN UZUN YANITLARIN SORUSU: NASILSIN
TVNET’te
yayınlanan
SİYASETEN
programımızın editörü ve Yeni Şafak’ın sosyal medya ekibinden Nisa Nur Çavuşoğlu’na Kahramanmaraş izlenimlerini sordum. Şunları yazdı: “Maraş hüznün, umudun ve tesellinin şehri olmuş. Ebrar Sitesi’nde kızı ve gelinini kaybetmiş teyzenin, sımsıkı sarılarak ‘Bizim tesellimiz sizlersiniz. Sizlerden teselli buluyoruz’ demesi kaç gündür her an aklımda. Şehir acılarına rağmen yaşama devam etmeye çalışıyor. Ancak şu çok belirgin, Maraş’ın maddi kalkınma kadar, manevi desteğe de uzun süreli ihtiyacı var. ‘Nasılsın’ demenin farklı karşılıkları var Maraş’ta.”
Nisa Nur’a katılıyorum. Maraş’ta “nasılsın?” sorusuna kısa yanıt alamıyorsunuz.
Kimse bu hâl hatır sormayı, “iyiyim” kelimesiyle geçiştirmiyor. Çünkü Maraşlılar sohbet etmek istiyorlar. Dertleşme merheminden sürünmek iyi geliyor onlara. Geride kalanlar olarak, kaybettikleri yakınlarına ve şehirlerine ne kadar vefalı olduklarını ifade ediyorlar. Bizi Trabzon Bulvarı’ndaki duraktan AKDO’ya götüren taksici abiyle yol boyunca konuştuk. Oğlunu, gelinini ve torunlarını kaybetmiş. Küçük torunuyla enkaz altındayken öğlene kadar konuşmuş. “Dede beni buradan çıkar” demiş yavrucak. Ama ikinci deprem… “Bina tamamen göçtü, torunum ve ilk depremden sağ kalan herkes vefat etti” dedi…

Maraş’tan döndüğümden beri farklı hikayeler, şahit olduklarım, dinlediklerim zihnimde geziniyor. Ama aklımda kalan en unutulmaz kare; gözlerin hep puslu, hep derinlerde oluşuydu. Bakışlarda acının izleri vardı… Daha güzel günlerde tekrar buluşmak üzere sözleştik eski öğrencilerimle, hepimizin o günlere inancı tam. Tekrar geçmiş olsun güzel ülkemize.

#Deprem Bölgesi
#Kahramanmaraş
#Asrın Felaketi
#Toplum
#Depremzede
#Ersin Çelik
3 ay önce
Gidemeyenler ve dönenlerin şehri…
Rabbine hasım kesilen insan!
Sosyal çürüme yazıları 8: Sıkıntı yok cumhuriyeti
Belirsizlik ‘algılamayı’ öldürür
Reisi’nin manidar ölümü
İran bu sancılı günleri nasıl atlatacak?