|
Sadece yenilenme yeter mi?

Yerel seçimlerin üzerinden tam bir hafta geçti. Odaklanılan ve yanıtı aranan tek soru var; AK Parti’de bundan sonra ne olacak?

Cumhur-başkanı Erdoğan, hem 31 Mart gecesi Ankara’daki balkon konuş-masında hem de hafta içi partisinin MYK toplantısında önemli tespit ve teşhislerde bulundu. Tedaviye dair de ipuçları verdi. Ne olacağını önümüzdeki günlerde göreceğiz. Ancak, Erdoğan’ın sert eleştirilerinden sonra yüksek seviyelerde beklenti oluştuğunun altını çizmek gerekiyor.

AK Parti’deki derin sessizlik de fırtınanın en büyük habercisi adeta.

Peki tam olarak ne bekleniyor ve ne olur?

Erdoğan önceki gün katıldığı iftarda “
yenilenerek daha da güçlü devam edeceğiz
” dedi. Nasıl, ne derecede bir yenilenme olacağı merak konusu ve 10 ay önce yapılan genel seçimlere dönecek olursak bazı ipuçlarını alabiliriz. AK Parti, 14 Mayıs seçimleri öncesinde 3 dönem kuralını işleterek milletvekillerini büyük oranda değiştirmişti. Erdoğan, 28 Mayıs’tan sonra Cumhurbaşkanlığı Kabinesini iki bakan dışında tamamen yeni isimlerle kurdu. Geçtiğimiz ekim ayında yapılan olağan AK Parti kongresinde ise parlamento ve kabinedeki kapsamlı değişim, parti yönetimine yansımadı ve AK Parti’yi yerel seçimlere götüren MYK’daki 18 isimden 14’ü yerini korudu.
Belli ki yaklaşan seçimlere gidilirken
kısıtlı yenilenme
tercih edilmişti. AK Parti 2002’den beri vitrinini ve kadrolarını yenileyen, siyasete hem kendi anlayışından hem de farklı siyasi görüşlerden isimleri katarak genişleyen bir yapıyla bugünlere geldi. Cumhurbaşkanı Erdoğan ise kurmaylarına her seçim sürecinde alanlar açtı. Bölgeleri, şehirleri emanet ettiği isimler de yerelde inisiyatifler kullandılar. Adayların belirlenmesinde rol aldılar. Ancak görüldü ki, bazı şehirlerde tercih edilen isimler üzerinden çıkan tartışmalarla girildi seçimlere. Adaylar belirlenirken tabandan ve halktan gelen önerilerin, taleplerin ve tepkilerin dikkate alınmaması bir yana her seçim öncesi oluşan
kırgınlık ve kızgınlıklar
da
31 Mart sürecinde yönetilemedi
. Oysa Erdoğan’ın seçim bölgelerinde ve şehirlerde görevlendirdiği “parti büyükleri” tam olarak bu süreçlerde oluşan sorunları çözmek için vardılar. Kaybedilen şehirlere bakıldığında, 31 Mart seçimleri mevcut kadronun Erdoğan’a ayak uyduramadığı gibi halkı da okuyamadığını gözler önüne sermiş oldu.
Diğer yandan
“AK Parti seçimleri kayıp mı etti yoksa kazanamadı mı?
” sorusu ise havada duruyor. 1973’den beri ilk defa bir seçimden birinci parti çıkan CHP bile temkinli. Öyle ki CHP kurmayları seçimleri kazanmalarını AK Parti’ye bağlıyorlar. Aldıkları oyların emanet olduğunu ve önemli bir kısmının AK Parti’den geldiğinin bilincindeler.

Bir haftadır AK Parti’ye küsen seçmeni konuşuyoruz. Kaybedilen şehirleri ve kazanamayan adayları masaya yatırıyoruz. Son yazıda Başakşehir, Bağcılar, Güngören ve Kağıthane’yi kazanan genç başkanları örnek göstererek, bu ilçelerdeki seçmenlerin küsmediklerini hatta adayların diğer partilerden de oy aldıklarını belirtmiştim.

Peki, ne olursa olsun AK Parti’den vazgeçmeyen ya da “Erdoğancılığı” ağır basan seçmenin verdiği mesaj ne olacak? İstanbul’da kazanılan 13 ilçeye bakalım: Sultanbeyli, Pendik, Ümraniye, Fatih, Zeytinburnu, Güngören, Bahçelievler, Bağcılar, Esenler, Başakşehir, Sultangazi, Kağıthane ve Arnavutköy.

Aslında bu ilçelerin sonuçlarında bir “öze” dönülmesi gerektiği mesajı var.
1994 yerel seçimlerinde Recep Tayyip Erdoğan İstanbul’a belediye başkanı olurken Refah Partisi de 18 ilçe belediyesini kazanmıştı. Bunlar: Bağcılar, Bahçelievler, Bayrampaşa, Beykoz, Beyoğlu, Eminönü, Esenler, Eyüp, Fatih, Gaziosmanpaşa, Kağıthane, Kartal, Pendik, Sarıyer, Tuzla, Ümraniye, Üsküdar ve Zeytinburnu’ydu.

2019 seçimlerinden sonraki İstanbul kongresinde Osman Nuri Kabaktepe’nin “94 ruhu” söylemi hayli heyecan oluşturmuştu. Ancak gelinen noktada o ruhun yakalanamadığı hatta 94’ün gerisine de düşüldüğü görülüyor.

İstanbul’da her ilçenin kendine has sosyolojisi ve siyasi tercihleri yalın gerçek. Ancak AK Parti’nin mevcutta kazandığı ilçeler sosyolojik “sıkışmayı” da işaret ediyor. “Nasıl bir sıkışma” derseniz, şöyle açayım: AK Parti İstanbul’da başladığı yere dönerken, karşısında da hem belediyeciliğini hem de halkla iç içe olmasını taklit edecek, bunun için de CHP’nin kodlarındaki söylemlerini yumuşatacak, geri planda tutacak ve en önemlisi de algı oluşturmada çığır açan bir CHP bulacak.

Diğer yandan meselenin sadece hizmet olmadığına
son iki yazıda dikkat çekmiştim. En bariz örnek ise Üsküdar’ın kaybedilmesidir. Sayısız icraata ve özellikle de gençleri memnun eden hizmetlere imza atan Hilmi Türkmen’in, sadece Üsküdar’da değil İstanbul’da da takdir edilen bir belediye başkanı olmasına rağmen kaybetmesi de detaylıca analiz edilmeli. Çünkü buradan elde edilecek veri mevcut politikaları şekillendirecek sonuçlar ortaya koyabilir.
31 Mart mağlubiyeti, yenilenme kadar AK Parti’ye yeniden kuruluş felsefesine dönmesinden başka seçenek olmadığını gösteriyor. AK Parti, 90’lı yıllarda Refah Partisi’nin ortaya koyduğu belediyecilik başarısı ve itibar edilen, sevilen,
“aradığımız adam”
denilen belediye başkanlarının oluşturduğu o sağlam zeminin üzerinde yükseldi.

Bu nedenle AK Parti’nin yenilenme kadar kodlarına da dönmesi gerekiyor. Hiç ihtimal verilmeyen, yok sayılan Yeniden Refah Partisi’nin aldığı oy ve kazandığı belediyeler de bir büyük mesaj olarak duruyor.

#Siyaset
#Yerel Seçim
#AK Parti
#Ersin Çelik
23 gün önce
Sadece yenilenme yeter mi?
Kamu tasarrufu
BİT’lere kadrolu işçi alımında acilen tedbir alınması gerekiyor
Tarih bizi çağırıyor ama biz birbirimizle boğuşuyoruz!
İYİ Parti kongresinin kazananı kim
Şule öğretmen ve yeni maarif modeli