|
Kadının kanı, erkeğin kiri

Töre adına kan kaybettiğimiz ortada. Kanı akanın kadınlar, akıtanın erkekler olması, erkeğin iktidarını ve namusunu kadın bedeni üzerinden kurması, yanlış kurgulanan töre içinden bakarsanız anlaşılabilir bir durum ancak, bu düşüncenin kadınlar tarafından da kabul görmesi çok ürkütücü.

Son olarak Birleşmiş Milletler Türkiye Temsilciliği'nin 6 ilde yaptığı araştırma, töre adına işlenen cinayetleri kadınların da desteklediğini ortaya koydu. Şanlıurfa, Van, Kars, Trabzon, Nevşehir ve İzmir'de toplam 3 bin 153 kişiyle görüşülerek yapılan araştırma, çarpıcı ve de sarsıcı bilgiler içeriyor. Mesela Şanlıurfa'da erkeklerin yüzde 39'u kadınların yüzde 27'si töre cezasını onaylıyor. Van'da erkeklerin yüzde 23'ü, Kars'ta yüzde 17'si, Trabzon'da yüzde 15'i cinayetleri 'insanlık suçu' olarak adlandırmıyor, 'cinayet cinayettir' diyemiyor, demiyor; bilakis haklı buluyor.

Türkiye, kanun önünde kadın-erkek eşitliğini sağlamış durumda. Töre cinayetleriyle ilgili ceza indirimleri de tarih oldu. Yeni TCK ile artık bu tür cinayetlere, 'nitelikli adam öldürme cezası' veriliyor. Ama sonuç yine de değişmiyor. Çünkü sorun uygulamada yaşanıyor.

Oysa yanlış törenin din sanılmasının önüne geçmek, erkekler üzerinde kurulan toplumsal baskıyı ortadan kaldırmak için yapılması gereken de yapılıyor, bir taraftan. Diyanet İşleri Başkanlığı, "namus" ve "töre" de dahil hangi gerekçeyle olursa olsun "cana kıymanın caiz olmadığını" açık ve net olarak açıkladı. Bilmeyenler ya da yanlış anlayanlar için malumu ilan etti ve olası durumlarda şefkati öne almak için bir dizi çalışma başlattı.

Bu alanda yıllara yayılmış pek çok çalışma var aslında. Hem dindar kesimden, hem laik feminist kesimden kadın dernekleri, cinayetlerin son bulması için yıllardır uğraş veriyor. Kadın ve Aileden Sorumlu Devlet Bakanı Nimet Çubukçu, Türk Silahlı Kuvvetleri ve Diyanet İşleri Başkanlığı ile işbirliğine girerek, erkekleri camide ve asker ocağında aile içi şiddet konusunda eğitmek için çabalıyor. AK Parti milletvekili, TBMM Töre / Namus Cinayetlerini Araştırma Komisyonu Başkanı Fatma Şahin, uzun bir süredir hakim yapı ve algıyı değiştirmek için uğraş veriyor. Ama görüldüğü gibi sonuç alınmış değil henüz. Toplumda asırlardır yerleşik bir yanlış algının iki günde değişeceğini ummak da mümkün değil zaten. Daha çok çalışmak ve zaman gerekiyor.

Töre cinayetlerinin ya da kadın erkek ilişkilerindeki çarpık algının gelenekle, eğitimle, kültürle, yaşam biçimiyle ilgisi var elbette ama, bunun aksini gösteren, mevcut algının işlerine yaradığı durumlarda eğitimli erkeklerce de pekala kullanıldığını ispatlayan örneklere de rastlanıyor.

Hafta içinde bir kadın okurum aradı beni. Paylaşmak istediği bir "acı hayat deneyimi" vardı. Nişanlandığı ve bir süre sonra, görüşmeleri meşrulaşsın diye -herkesten gizli- "dini nikah" kıydırdığı kişinin "hakkı olanı zorla almasının" ardından, kendine yeni bir hayat kurmak üzere ortadan kaybolduğunu anlattı. Kendisi Erzurumlu, eski nişanlısı Doğu Beyazıtlıydı. Kendisi öğretmendi, eski nişanlısı ise avukat. İkisi de dini değerlere ve emirlere önem veren "inançlı" insanlardı.

Kadını sarsan, çıkmaza sokan ise "kırık bir aşk hikayesi" yaşamasının ya da "dini nikah altında tecavüze uğramasının" ötesinde bir şeydi. Daha doğrusu iki şey: Biri, bu durumu ailesine açması halinde erkek kardeşlerinin ellerini kana bulamasından korkmasıydı, diğeri ise cinsel ilişki için rızasının alınmamasından, dini nikahın suistimal edilmesinden duyduğu şaşkınlık ve öfke. Yani hem törenin, hem suistimal edilen dinin "mağduru"ydu.

Evet, töre cinayetleri cahillikten ve çevresel baskılardan dolayı devam ediyor. Ya dinin emirleri konusunda bilgi sahibi erkeklerin, kadınlar üzerindeki tahakkümcü algıdan faydalanması ne anlama geliyor? Onlara yaptıklarının "dinen caiz" olduğunu kim söylüyor?
18 yıl önce
Kadının kanı, erkeğin kiri
Ne olacak bu anne babaların hali?
Seçim sonrası ekonomide manzara nasıl?
Amerikan siyasetinin İsrail ‘trajedisi’
Jeopolitik sürpriz: ABD, Rusya ve İsrail nasıl anlaştı?
Nazlı seçmen günlerinde siyaset