|
Öteki

Neredeyse herkesin ‘öteki’leri var artık; kendinden görmediği, kendiyle beraber düşünemediği, kendi hikayesinin hiçbir yerine bulaştırmak istemediği ve onlarla arasına nefret duvarları çektiği birileri var. İnsanı ‘insan’a bağlayan bağlar giderek zayıflıyor. Dünyanın üstüne geçirdiği kıyafetlerin altında herkesin ‘insan’ olduğu, can taşıdığı unutuluyor.



Sahip olmayanları, sahip olduğumuz vehmine kapıldığımız şeylere yönelen birer tehdit gibi görüyoruz. Sadece bu değil; kurduğumuz dört başı mamur hayatın verdiği konforu gelip acılarıyla, yoksulluklarıyla, ezilmişlikleriyle, haksızlığa uğramışlıklarıyla ya da sadece bize benzemezlikleriyle bozacaklarından korkuyoruz aynı zamanda. Bütün ‘kibritçi kız’lar bizim maddiyatla ısıtılmış dünyalarımızın çok uzağındaki bir gezegende soğuğa yenilsinler istiyoruz. Tamamen kendi suçları olan üşümüşlükleriyle gelip bizim satın alınmış, parası ödenmiş müreffeh hayatlarımızın kıyısına köşesine sokulmalarını, aşırı gerçeklikleriyle irili ufaklı yalanlardan inşa ettiğimiz düzeni yıkmalarını istemiyoruz. Biz bulunduğumuz yeri kutsamak istiyoruz, bulunduğumuz yeri bizden başkalarının, bize bezmeyenlerin, bize benzemeye imkan bulamayanların hak etmediklerini düşünüyoruz. Hiçbir zaman geçmediğimiz imtihanların sorularıyla yargılıyoruz onları. Ne kadar kötülük varsa onlara yakıştırıyoruz, ne kadar suç, ne kadar günah, ne kadar iğrençlik varsa tereddütsüz asıyoruz boyunlarına. Herkesin bir hikayesi olduğunu ve bazı hikayelerin diğerlerinden daha çok acı, daha çok yoksunluk, daha çok eza barındırdığını düşünmek, bunun kaygısını taşımak istemiyoruz. İnsanlığın dünyada bulunmayı hak eden asil üyeleri arasında sayıyoruz kendimizi. Ve zihnimizde bütün ötekileri, çok fazla görünür olmadan, çok fazla şey istemeden, çok fazla yaşamadan hayatın alt katında, gözümüze görünmeyecek bir yerde kir pas içinde yaşamaya mahkum ediyoruz. Hiç üst kata çıkmasınlar, kirli kıyafetleriyle kadife koltuklarımıza hiç oturmasınlar, söze hiç girmesinler, bizim dünyanın her şeye doğuştan hak sahibi olan kibirli asaletimizi hiç sorgulamasınlar istiyoruz. Her gün vakit ayırıp, asıllı ya da asılsız olduklarına bakmadan bütün o ötekiler hakkında malzemeler toplayıp, anlamadan dinlemeden, kendilerini ifade etmelerine ihtiyaç duymadan tek yönlü mahkemeler kurup yargılıyor, infaz ediyor ya da planlı cinayetlerimize kurban seçiyoruz zihinlerimizde onları. Ku Klux Klan olmak için ille de beyaz kukuletalar takmak ve haç yakmak gerektiğini sanıyoruz. Kendi zihinlerimizdeki maskeleri görmüyor, görmek istemiyor, rasyonel değerlendirmeler ya da istatistik gerçekler gibi sosa bulandırılmış laflarla her türlü yüzleşme imkanını gargaraya getiriyoruz. Gerçek şu ki, kendimiz gibi olmayana, bize benzemeyene, bizim sahip olduğumuz konfora sahip olmayana saygı duymuyoruz. Ama daha önemlisi, biz insanları değil, ‘insan’ı sevmiyoruz. Doğduğumuzda olduğumuz ve mahşer meydanında yine olacağımız gibi en çıplak, en kıyafetsiz halimizle hepimizin sadece insan olduğunu, bizi birbirimizden farklılaştıranın hikayelerimiz olduğunu kabul etmek istemiyoruz. Her kötülüğü ‘öteki’lere yakıştırarak kendi iyiliğimizi, her yoksulluklarını kendi suçları sayarak kendi varsıllığımızı, her acılarını kendi boyunlarına asarak kendi mutluluğumuzu, her yanlışlarını önlerine koyarak kendi doğruluğumuzu kutsuyoruz. Hak etmediğimiz, etmiş olamayacağımız kadar çok tüketiyoruz. Hak ettiğinden fazlasını almaya azmedenlerin tarafında kalmak istiyoruz. Kendi uydurduğumuz yalanlarla yaşamayı göze alamıyoruz. Çünkü sahip olduğumuz maddi ve manevi konforu kaybetmek istemiyoruz. Çünkü bu körleşmeye ihtiyacımız var. Çünkü bizim sebepsizce haklı olmak ve öyle kalmak için suçlulara, günahkarlara, çirkinlere, kirlilere, kölelere, zencilere, yani ‘öteki’ye, ‘öteki’lere ihtiyacımız var.

#Köle
#Çirkin
٪d سنوات قبل
Öteki
X’e kısıtlama an meselesi
Musevî bir yasadan Kızıl Düve miti üretmek
Sosyal çürüme yazıları 2: Her türden bağımlılıklar cumhuriyeti
Bir bu eksikti...
IBAN veren esnafın katli vacip mi?