|
Küçük çıkarlarımız, büyük mefkûrenin üzerine çıkmışsa…
Önemli bir işadamımız geçtiğimiz günlerde özel bir sohbetimizde,
“Mücadele edilecek onca problem ve yanlışlık varken biz kendi içimizde kavga ediyoruz. Enerjimizi, sorunlarla mücadeleye değil kendi aramızdaki küçük çıkar kavgalarına harcıyoruz”
demişti.

Konuyu dolaylı yoldan dindar muhafazakâr kesimin kendi içindeki açmazlara ve mücadelesine de getirdi.

Medyadan iş dünyasına, siyasetten, akademyaya kadar her alanda söz konusu olan
“içimizde kavga”
enerjimizi sömürüp tüketiyor.
BÜYÜK İDEALLERİ KÜÇÜK ÇIKARLARA KURBAN ETMEK

Türkiye’de 2003’ten bu yana demokrasi, insan hakları, özgürlükler başta olmak üzere ekonomi ve yaşam standartları konusunda olağanüstü bir değişim yaşanıyor. Pandemi ve öncesindeki “kur müdahalesi” olmasa şu anda refah seviyesi en yüksek ülkeler arasında ilk sıralarda yer alacaktık.

Bununla birlikte “kültür” ve eğitim alanında istenen başarı elde edilememiştir. Hatta bu konuda içeriden de ciddi eleştiriler vardır.

Yine de çıkılan yolda, menzil kaybı yaşanmadığına göre, gecikmeli de olsa hedeflere ulaşılabilir.

Yeter ki “küçük grupların” çıkar savaşlarına “büyük idealleri” kurban etmeyelim.
STK’LARIN ÇIKAR VE KADRO ÇATIŞMASI KİME NE KAZANDIRIR Kİ?

Demokratik toplumlarda sivil toplumun (STK) önemini biliyoruz. Bir STK’nın yasama, yürütme ve yargıya nasıl da yön verebileceğinin sayısız örneğini sayabiliriz. Türkiye’nin demokratik kazanımlarının arkasında STK’ların büyük emeği var.

Buraya kadar sorun yok. Sorun şurada:
Bir STK, kuruluş amacını “ticarileştirmiş” ise ve dahası STK üye ve temsilcilerini devlet kadrolarının belirlenmesinde etkin olarak kullanıyorsa burası büyük bir sorunun başlangıcıdır.
Peki STK’ların bazıları için bu tespiti yapabilir miyiz?
Maalesef Evet..!

***

STK’arın ya da cemaat ve vakıfların, kendi aralarındaki
“çıkar çatışması”
maalesef, devlet kadrolarında zaman zaman
“haksızlıklara”
neden oluyor. Bir kurumun aradığı özellikleri haiz olmak yeterli olmuyorsa… İlle de bir STK’nın, vakfın üyesi olmanız sizi adaylar arasında öne çıkartıyorsa, bu, büyük ideale yürüyüşün önündeki en büyük engellerden biridir.

***

Ortak mefkure etrafında birleşen ve fakat farklı farklı görüşleri olan insanların bir araya gelerek kurdukları STK, vakıf ve derneklerin birbiriyle mücadele etmek yerine “sorunlarla” mücadele etmesi gerekmez mi? Enerjilerini buna vakfetmeleri hepimizin lehine değil mi?

Soruları çoğaltabiliriz. Ama gereği yok. Herkes her şeyin farkında. Maalesef küçük çıkar çatışmaları her şeyin üstüne çıkmış görünüyor.

Akıbet hayrolsun..!

Oğuzhan Bey’in Milli Gazete’deki açıklaması Saadet Partisi’nde nasıl karşılık buldu

  • STK’ların ortak sorunun çözümü için aralarındaki rekabeti bırakmaları büyük yürüyüş için önemli. Peki aynı gaye ile yola çıkan bazı siyasi partilerin de birbirleriyle rekabet ederken ortak mefkure için birlikte emek harcamasını beklemek hakkımız değil mi?
  • ***
  • Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın ziyaretinden sonra Milli Görüş Vakfı Başkanı Oğuzhan Asiltürk’ün Saadet Partisi (SP) yönetimi ve tabanına dönük açıklamaları,
    “SP’de neler oluyor”
    sorusunu gündeme taşıdı.
  • SP, tabela indirip AK Parti’ye mi katılacak? Ya da Cumhur İttifakı’nın bir parçası mı olacak? Yoksa Millet İttifakı’nın dindar muhafazakâr kesimini temsil etmeye devam mı edecek?
  • Bütün bu soruların sorulduğu ortamda, önceki gün Oğuzhan Asiltürk’ün Milli Gazete’de yayınlanan açıklaması SP’nin alacağı pozisyonun öyle sancısız olmayacağını gösterdi.
  • Asiltürk’ün açıklamasını SP dışındaki bir takım çevreler kendi açılarından yorumluyor. Haklarıdır.
  • Ama aslolan, SP’nin ya da Milli Görüş camiasının bu olup bitene ne dediği.
  • Saadet Partisi’nden ve Milli Görüş geleneğini iyi bilen dostlarımdan edindiğim izlenime göre, kafalar karışık. Gruplar arasında görüş farklılıkları derin.
  • NASIL DÜŞÜNÜYORLAR?
  • Hepsi bir yana öteden beri Milli Görüş içinde yer alanların duruşu şu şekilde:
  • -Saadet Partisi bir kadro partisi olarak varlığını sürdürmeli.
  • -SP, rahmetli Erbakan’ın “Milli Görüş” ismiyle formüle ettiği düşüncesinin “ana aksı”nı oluşturmaktadır.
  • -Türk siyaseti için SP’nin varlığının önemli olduğu bir gerçektir.
  • -Dindar muhafazakâr kesimin beklentilerine çözüm üretecek kadrolar, SP içinde yer almaktadır.
  • -Özgül ağırlığı olan bir kadro partisine “sıradan bir parti” muamelesi yapılmamalıdır.
  • -AK Parti ile olan ilişki biçiminin tarihi arka planı var. Rekabet günübirlik politikalardan kaynaklanmıyor.
  • -Günlük politik muhalefetten daha çok Milli Görüş düşüncesi çerçevesinde muhalefet etmek istiyorlar.
  • ***
  • SP’de normal şartlarda kongreye daha en az bir yıl var. Ancak Oğuzhan Asiltürk’ün çıkışıyla birlikte erken kongre beklentisi arttı. 2023 seçimlerine yeni yönetim ile girme eğilimi güçlü. Bununla birlikte Temel Karamollaoğlu’nun, AK Parti ile iletişim kurabilecek en önemli aktörlerden biri olduğunun da altı çiziliyor.
  • Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın, SP ile Asiltürk üzerinden geliştirdiği yeni ilişki biçimi, partinin eski pozisyonunu koruyamayacağı anlamını taşıyor.
  • Ama, sürecin kırılgan olduğunu bilmek de gerekiyor.
  • Takipteyiz.
#Türkiye
#Milli Gazete
#Saadet Partisi
#Oğuzhan Asiltürk
3 yıl önce
Küçük çıkarlarımız, büyük mefkûrenin üzerine çıkmışsa…
Efendimiz’in (sav) Zekatı-1
Milyonlar milyarlar havada uçuşuyor
Sandık başına giderken…
Operadaki Hayalet’in “kehaneti” gerçekleşirse…
Ayasofya’yı açan adama vefa zamanı