|
Türkiye"yi kim yalnız bıraktı?

"Türkiye"nin yalnızlığı" son günlerin en moda tartışma konusu. Suriye ile adeta savaş halindeyiz. İran"la eski dostluk bitti. Irak merkezi hükümeti ile ilişkiler son derece kötü. Mısır"da Türkiye"ye en yakın hükümet askeri darbe ile yönetimden uzaklaştırıldı. S. Arabistan ve Katar"la ilişkiler her zaman kaygan ve belirsiz olacak. ABD ile ilişkiler sorunlu. Avrupa Birliği ülkelerinin bir çoğu ile sorun yaşıyoruz vs.

Son derece genellemeci, içerideki siyasi muhalefet üzerinden bir uluslararası ilişkiler perspektifi çizmeye ayarlı bir yaklaşım bu. Hele, öteden beri Türkiye karşıtı çevrelerin yeniden sahneye indiğini, içeride bazı ortaklarla operasyon yaptığını görebiliyorsanız, nasıl bir algı inşa edilmek istendiğini de göreceksiniz.

Şüphesiz, yukarıda yazılanların bazılarında doğruluk payı var, sorgulanacak taraflar var. Ama bunların hepsi konjonktürel gelişmeler. Bir süre sonra bunların bir çoğunun değiştiğine tanık olabiliriz.

Bir zamanlar Bağdat-Türkiye arasındaki ilişkiler zirvedeydi. Ankara ısrarla Irak"la ilgili her konuda Bağdat"ı adres gösteriyor, merkezi hükümeti güçlü tutmaya çalışıyordu. Ardından bu güç ağırlığı Kuzey Irak"a kaydı. Özellikle Tahran-Bağdat ilişkilerinin güçlenmesi ve bölge politikalarının Türkiye"nin aleyhine seyretmeye başlaması adeta bir kopuşu getirdi. Yakın gelecekte tam tersi olabilir, Ankara-Bağdat ilişkileri yumuşayabilir.

Türkiye-İran ilişkileri, özellikle nükleer pazarlıkları döneminde ve PKK saldırılarının yoğun olduğu dönemlerde zirvedeydi. Suriye krizinde iki ülkenin birbirine zıt tavır almaları belki bundan da önemlisi çözüm sürecinde güçlü adımlar atılması aradaki mesafeyi artırdı. Suriye iç savaşının seyrine göre iki ülke ilişkilerinde gel-gitler hep yaşanacak. Ama asla Türkiye ve İran "iki düşman ülke" şeklinde tanımlanamayacak. Dışarıda ve içeride bu yönde çalışmalar ne kadar yoğunlaşırsa yoğunlaşsın böyle bir şey mümkün olmayacak.

Suriye meselesinin başlangıç günlerinde kafamızdaki soru işaretlerini hep paylaştık. Anlayamadığımız, anlam veremediğimiz, ikna olamadığımız konuları yazmaktan çekinmedik. Ancak mesele derinleştikçe bu soruların anlamsızlaşmaya başladığını da gördük. İki taraf vardı. Biri Şam yönetimi, yani Baas istihbarat yönetimi diğeri de muhalifler. Suriye halkının önemli bir bölümü bu rejimi artık istemiyordu. Kanlı bir çatışma, kıyım, katliamlar zinciri başladı. Böyle bir dönemde "emperyal projeler" gerekçe gösterilerek Baas yönetimini savunabilmek pek de insanca bir duruş değildi.

Bölgede bütün rejimler gidiciydi. Şu an erteleniyor gibi görünse de Ortadoğu tipi rejimlerin kalıcı olmayacağını, olmaması gerektiğini artık herkes biliyor. Bu yönetimleri omuzlayarak bölgede varlık oluşturmaya çalışan güçler orta ve uzun vadede büyük kayıplar yaşayacak. Suriye"de savaş belki birkaç yıl devam edecek ama varacağı nokta burası olacak.

Mısır"da askeri darbe Mursi yönetimine karşı yapılmadı. Bütün Ortadoğu"yu değiştirecek bir dalgayı boğmak için yapıldı. Bölgenin merkez ülkesi Mısır"da yaşanacak bir başarı, Orta Afrika"dan Suriye"ye kadar bütün bölgeyi dönüştürecekti. Bu yüzden aslında bir darbe de yapılmadı. Çokuluslu bir müdahale yapıldı ve müdahalenin gerçek aktörü hiçbir zaman Mısır ordusu değildi.

Bir hesap yapılıyor. Bir büyük savaş var ortada. O savaş Türkiye-Irak ilişkileri, Mısır ilişkileri ve Suriye değil. Bu, Türkiye"yi de içine alan, bu yüzyılda nasıl bir İslam coğrafyası şekilleneceğinin savaşı.

Bugün zorba yönetimler, monarşiler, diktatörler üzerinden baskı altına alıp ezmeye çalıştıkları şey, bu yüzyıla damgasını vuracak büyük değişim dalgasıdır. İşte bu değişim, sokakları kapladı, rejimleri zorluyor. Hangisi ne kadar dayanabilecek zamanla göreceğiz.

ABD ve Batı için tehlike, Müslüman Kardeşler anlayışının bütün Arap devletlerinde iktidarlara akın etmesidir. Bu akımın önünü kesmek istiyorlar. Savaşların, darbelerin, siyasi krizlerin sebebi budur.

Önümüzde iki seçenek var: Ya bu dalganın önüne geçeceğiz, onu ezenlerle birlikte olacağız ve coğrafyayı bir yüz yıl daha rehin alacak cephenin parçası olacağız ya da büyük değişim lehine tercih yapacağız.

Tabi, haritayı bu şekilde okuyamayanlarla aslında burnunun dibini bile göremeyenlerle bu rejimlerden beslenenlere gerçekleri anlatmak mümkün değil. Onlar Türkiye"nin yalnızlaştığını, kaybettiğini, mahvolduğunu söyleyip iç politik dizayn için aslında çok tanıdık olan çevrelerle operasyona devam edecekler.

Reuters"ın Türkiye için servis ettiği "değerli yalnızlık" analizini okuyunca bunlar geldi aklıma. Son derece sığ, kasıtlı, bir analizden çok "servis" görüntüsü veren yorumda, yine o "adresler"in marifetlerini gördüm. Yıllardır "Türkiye"de darbe yapılacak", "ekonomi battı", "Türkiye şeriata gidiyor", "iç savaş çıkacak" yaygaraları yapanlar yeniden piyasaya sürülmüş.

Türk dış politikasını eleştirmek, sorgulamakla Türkiye"ye karşı "operasyon yapmak" arasındaki farka dikkat etmek gerekiyor.

Merak etmeyin; Türkiye"nin bulunduğu coğrafyada yalnızlık mümkün değildir. İsteseniz de yalnız kalamazsınız.

Bunu bari bilin.

11 yıl önce
Türkiye"yi kim yalnız bıraktı?
Kuklaları oynatan Derin Kuklacılar?
‘Susadım çeşmeye varmaz olaydım’
Türkiye’yi devşirme kurtarıcılardan kurtarma mücadelesi…
Ankara’da vekâletler çekişmesi
Kibirleri boyunlarını aşan muhterisler kim?