|
Dün Çanakkale’de toplananlar bugün Ege’de tekrar birleşiyor. “Batı’dan kuşatma” da çökecek.
Israrla bunları yazmaya devam edeceğim. Çünkü artık bu
fotoğraf çok net.
Türkiye;
1. Dünya Savaşı ve İstiklal Mücadelesi
döneminde nasıl bir büyük hesaplama yaşamışsa, yüz yıl sonra bugü
n aynısı ile bir kez daha yüzleşiyor.
Tek farkı;
o gün imparatorluğu yıkanlar bugün Türkiye’yi durdurmaya
çalışıyor. O gün imparatorluğu
yağmalayıp
paylaşanlar
bugün
Türkiye’nin inanılmaz güç yükselişine engel olmaya
çalışıyor.
O gün bizi
siyasi tarihten
silmeye
,
coğrafya dışına itmeye
çalışanlar bugün yeniden
tarihe ve coğrafyaya dönüşümüzü engellemeye
çalışıyor.

Dün, Çanakkale’de toplananlar bugün Ege’de tekrar birleşiyor.

Çünkü
Osmanlı’nın çöküşü nasıl coğrafyanın bitişiyse Türkiye’nin dönüşü de coğrafyanın yeniden yükselişidir.
Osmanlı’nın çöküşü nasıl dünyanın düzenini değiştirdiyse
Türkiye’nin dönüşü de 21. yüzyılda dünyanın düzenini değiştirecektir.
Bunu
biliyorlar, farkındalar
ve bu yüzden karşımızda küresel ittifaklar oluşturmaya çalışıyorlar.
Cephe aynı, ortaklar aynı, hesaplar aynı. Dün, Çanakkale’de birleşenler bugün Ege’de toplanıyor.
Dün
Kudüs’e, Medine’ye, Filistin’e
saldıranlar bugün Doğu Akdeniz’de birleşiyor.
Dün Anadolu içlerine kadar girenler bugün Anadolu çevresinde cepheler, garnizonlar, duvarlar inşa ediyor.
Dün Osmanlı’yı içeriden kemirenler bugün iç cepheler kurarak Türkiye’yi içeriden çökertmeye çalışıyor.

Coğrafya için çatışma tezleri

İç politikanın,
siyasi parti görüşlerinin, gündelik toplumsal tartışmaların
çok ötesinde,
ülkemizin
varlığına ve geleceğine
yönelik bir tehlikeden, hazırlıktan söz ediyorum.
Bütün bölgeyi ve dünyayı ilgilendiren, derinden etkileyecek olan, coğrafyamızı çok tehlikeli yerel bloklara ayıran,
“coğrafya içi çatışma”
tezlerine ayarlı bir büyük projeye dikkat çekmeye çalışıyorum.
İçeride
zihinlerimizi mahveden psikolojik operasyonlar, toplumsal travma
ve çatışma senaryoları işte bu tehlikeyi dikkatlerimizden uzak tutmak için planlanıp yürütülmektedir.

Doğu Kapısı kapatılamadı. Batı Kapısı’na yüklendiler.

ABD, Avrupa ve İsrail’in Doğu Akdeniz’de, Ege’de, Yunanistan’daki askeri hareketliliği
rutin bir kriz yönetimi değil. Tatbikatları normal seyrinde askeri hazırlıklar değil. Kullanılan ve gösterilen
tehdit dili
artık gizlenebilir boyutlarda değil.
Ülkemizin
Batı
ve
Güney
’inde askeri duvarlar
inşa ediliyor. Bu bir
savunma duvarı değil, saldırı duvarıdır.
Türkiye’yi bütün yönlerden çevrelemeye dönük bir
Batı aklı ve girişimi
söz konusudur.
Üstelik bu yeni değil. Irak’ın ve Suriye’nin kuzeyinde bunu zaten gördük. Karabağ savaşında bunu gördük. O savaş sadece
Ermenistan
saldırganlığı değildi. Suriye ve Irak’ta PKK’yı nasıl kullandılarsa orada da Ermenistan’ı kullandılar. Türkiye ve Azerbaycan kararlı olmasaydı
Doğu’nun kapıları ebediyen kapatılacaktı.

Onlar, duvarlar inşa ediyor biz yıkıyoruz.

İçeriden FETÖ ile, bu ülkelerden PKK, YPG ve DEAŞ’la bunu denediler.
Hâlâ da deniyorlar. Hâlâ ABD’den Suriye’nin kuzeyine
“devletten devlete savaş” hazırlığını andıran askeri sevkiyat
lar devam ediyor.
Bu iş artık
“terör” boyutunun çok ötesinde.
Suriye ve Irak’ta, görünüşte terörle ama gerçekte ABD, İsrail ve bazı bölge ülkeleri ile güç mücadelesi veriyoruz. Bu durum
, adı konulmamış bir bölgesel çatışmadır.
Onlar duvar inşa ediyor biz
yıkıyoruz. Onlar kuşatıyor biz kuşatmayı dağıtıyoruz.
Onlar Anadolu’ya sıkıştırmaya çalışıyor biz coğrafyanın derinlerine açılıyoruz. Onlar bölge için çatışma cepheleri kuruyor biz bu alanları kapatmaya,
bölge içi yakınlaşma alanları
açmaya çalışıyoruz.

S. Arabistan uçakları neden Girit’e getirildi?

Suudi Arabistan işte bu yüzden savaş uçaklarını Girit’e gönderip Batı cephesine katıldı. BAE
işte bu yüzden bütün bölgede Türkiye’ye yakın ne varsa saldırıyor
. S. Arabistan, BAE, Mısır
yönetimlerine işte bu yüzden
Türkiye’ye düşmanlık dayatılıyor.
Türkiye’nin;
Fırat Kalkanı, Zeytin Dalı
gibi Suriye’deki müdahaleleri, Irak’ın kuzeyindeki müdahaleleri,
Karabağ
savaşı,
Libya
operasyonu
onları alarma
geçirdi.
Büyüyen, yükselen bir güç gördüler. Kurdukları cephelerin birer birer dağıtıldığını gördüler.
Doğu’dan ve Güney’den başaramayacaklarını gördüler.
Terörle bu işi yapamayacaklarını gördüler.
Devletlerle çevrelemeyi deniyorlar. Yüzyılların tarihini geri çağırdılar.
Büyük cepheyi Batı’da kurmaya,
büyük kavgayı Batı’dan başlatmaya başladılar.
Yüz yıl önce saldırı nereden gelmişse yine oradan gelecek şekilde
hazırlıklara giriştiler.

Yüz yıl sonra artık onlar Durdu, biz yükseliyoruz. Dünyanın ekseni kaydı.

Hesaplamadıkları bir şey var: Yüz yıl önce onlar yükseliyor, biz çöküyorduk. Şimdi biz yükseliyoruz onlar gerileme dönemine girdi
. Yüz yıl önce Doğu çöküyor Batı zirvede dolaşıyordu. Bugün
dünyanın ekseni de kaydı,
güç haritası da değişti.
Türkiye, bütün bunları büyük bir
sabırla, amansız bir hazırlıkla, yüzyılların siyasi aklıyla izliyor,
tedbir alıyor, adımlar atıyor.
FETÖ ile içeriden kuşatma nasıl çöktüyse, PKK ile Irak’tan vurma nasıl çöktüyse, YPG ve DEAŞ’la Suriye’den çevreleme nasıl boşa çıkarıldıysa,
Doğu Akdeniz’deki enerji merkezli jeopolitik hesaplar nasıl çöktüyse, Ege’de,
Adalar Denizi’nde inşa ettikleri askeri duvar da aynı şekilde çökecektir.

Türkiye-Mısır ilişkileri yumuşatılmalı. Suudiler Haçlı İttifakı’na katılmamalı.

Büyük tarihi dönüşte hangi ülke nerede duruyor,
Türkiye’ye karşı nasıl tavır alıyor,
kimlerin savaşını kimlere karşı veriyor
, biz bugün bunu izliyoruz. Çünkü bu, yarının coğrafyasını belirleyecektir.

Türkiye’yi durdurmaları artık mümkün değil. İçe kapatmaları, coğrafyadan dışlamaları, tarih dışına itmeleri artık mümkün değil. Buna güçleri yetmez.

İşte tam bu sırada
Türkiye-Mısır ilişkilerinin yumuşatılması
hem Mısır hem de Türkiye’nin yararına olacaktır.
Tam bu sırada
Suudi Arabistan’ın Türkiye’yi hedef alan düşmanca söylem ve tavırlarına son vermesi, bir “Haçlı Cephesi” olarak formatlanan Batı’dan kuşatmaya katılmaması gerekir.
Çünkü Suriye krizi çözüldükten sonra ilk büyük kriz S. Arabistan’ı hedef alacaktır.
Asıl tehdit altında olan ülke S. Arabistan’dır.

Türkiye’ye ile savaşa giren kaybetti. Ege’deki kuşatmayı dağıtma zamanı.

Son on yılda kim Türkiye’ye karşı savaşa sürüklenmişse kaybetti. Örgütler de devletler de. Şimdi Ege’deki çevrelemeyi çökertme zamanı
geldi.
Bu sefer
kaybedecek olan ülke Yunanistan olacaktır.
Ermenistan gibi. PKK gibi. YPG gibi. DEAŞ gibi. Çünkü bu planda Atina’ya yüklenen misyon sadece budur, bir örgüt rolüdür.
Yunanistan için Türkiye düşmanlığının, ülkeleri Türkiye’ye karşı cepheye çağırmanın bedeli çok ağır olabilir.
Çünkü Ege’deki her kriz,
adaları sıcak tartışmalara,
Atina’yı da bunalımlara sürükleyecektir.
#Çanakkale
3 yıl önce
Dün Çanakkale’de toplananlar bugün Ege’de tekrar birleşiyor. “Batı’dan kuşatma” da çökecek.
Türkiye’nin tezlerini kim anlatacak…
Enflasyon ile mücadelede beklentileri kırmak ve fiyat yapışkanlığının önüne geçmek
Cari açık ve Gabar’dan gelecek 3,2 milyar dolar
Küresel savaşın kaçınılmazlığına dâir
Yeni tehditler ve Türkiye’nin kurumsal güncellenmesi