|
Türkiye"nin Yeni İdeolojisi: Ergenlik

Bir arkadaşımın "14,5" ("14" deyince çok kızıyor) yaşındaki kızı, okulda cep telefonu yakalattığını anlatıyor hararetle. "Velin, 4 gün sonra gelip telefonunu alabilir" diyen müdüre verip veriştiriyor. En sonunda yüksek perdeden atıp tutmalarına dayanamadım ve dedim ki "iyi de, okula cep telefonu götürmek yasakmış. Hadi götürdün, derste mesajlaşırken yakalatmışsın telefonu. İki bakımdan da suçlusun. Normal sonuç yani..." Güzel kızımızın verdiği cevap çok netti: "Olsun, ben ergenim!"

Bu, burada bir dursun.

Türkiye"de politik tezahürler, özellikle sosyal medyanın icadı ile birlikte yepyeni bir hal aldı. Kısa ve etkili kullanmak zorunda olunan sosyal medya dili, "slogan"ı zaten pek seven gündelik politikaya yepyeni bir "dil" armağan etti.

Bu dil, her şeyi "aspirin" haline getiren ve doğruyu da (nadiren de olsa) hakikati de "tek bir açıdan görmeye" meyyal gündelik politikanın arayıp da bulamadığı bir dil. İşte ben bu dile "ideolojik ergenlik" diyorum.

Hemen söyleyeyim. Ergenlik derken, "henüz olgunlaşmamış, duygu durumu da tepkileri de aşırı değişken, takdir edilebilmek için yanıp tutuşan, sadece kendini ve düşüncelerini önemseyen coşkulu birey"i kastediyorum. Yaşı önemli değil bu bireyin. Pekala liseye giden 15 yaşında bir kız olabileceği gibi, Hürriyet Gazetesi"nde köşe yazarlığı yapan 65 yaşında bir birey de olabilir.

"İdeolojik ergen", çeşitli kalıplar ezberliyor ve onları sorgulamayı bir kez olsun aklına getirmeden kendisine bir "politik konfor" alanı yaratıyor. Bu alan öyle sert kabuklu bir alan ki bıçak vursanız, çekiçle ezseniz kırılmıyor.

Mesela bir ideolojik ergen "Gezi"de ölenlerden bana ne. Hepsi hak etti" deyiveriyor. Çünkü ona göre, bir insan "kendisi gibi düşünmüyorsa" ölümü zaten hak etmiş demektir. İşin acısı "yahu ölenler insan ve böyle ölmeyi hak etmediler" dediğinizde ideolojik ergen hemen devreye girip sizi yargılıyor, hatta hedef gösteriyor. "Gezici, hain, yalaka, yağdanlık" falan oluyorsunuz. Hayır hayır, sadece sosyal medya tepkilerinden söz etmiyorum. Koca koca gazeteciler, koca koca köşe yazarları falan da yapıyor bunu artık.

Mesela bir ideolojik ergen "AK Parti"nin Anadolu"da çok oy almasının nedeni, Anadolu"daki insanların hamur tabanlı beslenmesidir" yazıveriyor. Siz buna "o zaman önümüzdeki seçimlerde İtalya"yı ezici çoğunlukla AK Parti alır" cevabını verdiğinizde gelsin küfürler, gelsin hakaretler.

Bir insanın savunduğu şeyi coşkuyla savunmasından çok hoşlanırım. Ben de genellikle savunduğum meseleyi coşkuyla savunurum. Ancak "coşkulu ideolojik ergenler"le aramdaki fark yöntem olarak "iftira, yalan ve körlük" yöntemlerini kullanmamaktır. Coşku, adalete mani olmaya başladığında sahibini çürütür zira. Hele hele "ideolojik olarak tarafında olduğun şey" seni yalan söyleme ve iftira etme noktasına götürüyorsa yandı gülüm keten helva.

Bunun en acıklı örneğini Zaman Gazetesi yazarı İbrahim Öztürk, Mavi Marmara Gemisi ile ilgili olarak attığı bir tweetle verdi. O berbat Türkçesiyle aynen şöyle yazdı sayın ideolojik ergenimiz: "Mavi Marmara"nın gemisi belediyenin. Kayıtlı olduğu ülke Lübnan. (Bismillah!) Bayrağı Türk. İçindekilerin hepsinin kimliği biliniyor mu?"

İlerde bir gün sosyal medya dersi verirsem bu tweeti "dört yalanı 140 karaktere nasıl sığdırırsınız" bahsinde işlemeyi planlıyorum. Birincisi, Mavi Marmara Gemisi İHH"nın parasını ödeyerek aldığı bir gemi. İkincisi, gemicilik literatüründe bir geminin "kayıtlı olduğu ülke" diye bir şey yok. "Bandıra" kavramı var ve gemi Lübnan bandıralı değil. Üçüncüsü, geminin bayrağı Türk bayrağı değil. Gemide Komor Adaları bayrağı dalgalanıyor. Dördüncüsü geminin hem yolcu hem de malzeme listesi kayıtlı ve isteyen herkesin incelemesine açık. Resmi makamlarca da malum... İsrail dahil her ülke ya da şahıs, bu bilgilere dilediği gibi erişim hakkına sahip üstelik.

Şimdi zurnanın nahoş sesler çıkardığı yere geldik. İbrahim Öztürk, yazdığı dört iddianın da buz gibi yalan olduğunu bilmiyor olabilir mi? Hayır. Kesinlikle biliyordur. (Bilmiyorsa da berbat ötesi bir gazetecidir zaten.) Lakin ideolojik ergenliği bu konuda yalan söyleyebilmesine zemin sağlıyor. "Dershanelerim kapanmasın da, ben istediğim yalanı söyleyeyim, istediğim iftirayı atayım" diyor.

Bu tavrın, "sivilcelerine kızıp aynayı kıran ergenler"in geliştirdiği tavırdan gram farkı var mı sizce?

Ne diyordu Kazım Karabekir Paşa: "Türkiye bir ergen cennetine mi dönüşecek, yoksa olgun insanların yaşadığı bir memlekete mi? Bekleyip göreceğiz!"

MÜHİM NOT: Pek çok kez cevap vermeme rağmen, "safını belli et, dershanelerin kapanmasına karşı mısın değil misin" sorularından bıktım usandım. Bir de buradan cevaplayayım. Pratikte "dershanelerin sağladığı fırsat eşitliğini sağlayacak bir eğitim düzeni kurulana dek" dershanelerin kapanmasına karşıyım. Teoride ise iflah olmaz bir anarşistim. Sadece dershanelerin değil, çerçevesini "aydınlanma salaklığı"nın çizdiği tüm okulların kapanmasını, yok olup gitmesini istiyorum. Arz ederim.

10 yıl önce
Türkiye"nin Yeni İdeolojisi: Ergenlik
Türkiye’nin tezlerini kim anlatacak…
Enflasyon ile mücadelede beklentileri kırmak ve fiyat yapışkanlığının önüne geçmek
Cari açık ve Gabar’dan gelecek 3,2 milyar dolar
Küresel savaşın kaçınılmazlığına dâir
Yeni tehditler ve Türkiye’nin kurumsal güncellenmesi