19 Mart’ta başlatılan ve içinde İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Ekrem İmamoğlu’nun da olduğu soruşturmanın ardından piyasalarda yaşanan dalgalanmaların etkileri her geçen gün verilere ve beklentilere yansımaya devam ediyor. Biz de bu beklentileri ve etkilerini yakından izlemeye devam ediyoruz.
Söz konusu verilerden en önemlisi enflasyon. Zira ekonomi yönetimi şu anda tüm yan etkilerine rağmen bütün gücüyle enflasyonu düşürmeye yönelik bir program uyguluyor. Ancak söz konusu programın işleyişini olumsuz etkileyen ve zaman hedeflemesinde gecikmelere neden olan ekonomiye etki eden ekonomi dışı faktörler son dönemde oldukça etkin. Bu faktörlere kısaca değineceğiz ancak Merkez Bankası’nın son Piyasa Katılımcıları Anketi sonuçlarına göre çok uzun bir aradan sonra ilk kez 12 ay sonrası enflasyon beklentilerinin yükseldiğini hatırlatalım. Son veriye göre12 ay sonrası enflasyon beklentisi %24,55’ten %25,56’ya yükseldi. Aynı anket döneminde cari yıl sonu Dolar/TL kuru beklentisi de 42,79’dan 43,60’a yükselmiş durumda. 12 ay sonrası kur beklentisi de 44,42’den 45,85’e çıktı. Bu beklenti bozulmalarının piyasadaki fiyatlamaları da maalesef olumsuz oluyor.
Elbette bunun nedenleri var. Ancak son birkaç gündeki gelişmeler beklentilerin bir miktar daha bozulmasına neden olabilecek cinsten. Örneğin geçen hafta içinde yaşanan ve 2014 yılından bu yana hissedilen en kötü zira don hadisesinin taze sebze-meyve fiyatları üzerindeki etkisi Nisan ayı enflasyonu için olumsuz bir gelişme.
TÜİK’in enflasyon sepetinde en yüksek ağırlık %24,95 ile gıda ve alkolsüz içecekler grubunda. Ağırlığın yüksek olması demek bu gruptaki fiyat hareketlerinin enflasyonu görece olarak daha fazla etkilemesi demek. Detaya girersek zira don hadisesinin etkilerinin enflasyon tarafında daha fazla risk oluşturduğunu da görüyoruz. Zira taze sebzelerin sepetteki tek başına ağırlığı %2,99. Bu oldukça yüksek bir oran. Diğer yandan taze meyvelerin sepetteki ağırlığı da oldukça büyük bir oran diyebileceğimiz şekilde %1,97. İkisinin toplamının tek başına %3,62 olan ve hanehalkının bütçesinin önemli bir kısmına denk gelen ulaştırma grubundan daha fazla olması bile yaşanan zirai don hadisesinin etkilerini göstermek açısından yeterli.
Diğer yandan döviz kuru beklentilerindeki tahmin aralığının yükselmesi de bir başka olumsuz etki. Çünkü Türkiye’de maalesef “döviz kuru geçişkenliği” çok yüksek. Yani kurdaki artışın enflasyona etkisi tahmin edilenden çok daha fazla oluyor. Bu da fiyatlama davranışlarında bir “kısır döngü” oluşturuyor ve enflasyonla mücadeleyi zorlaştırıyor.
Tüm bunlara Trump’ın tarifeler üzerinden başlattığı ticaret savaşlarının küresel enflasyonist etkisini de eklersek Merkez Bankası’nın bu yıl içindeki bir Enflasyon Raporu’ndan maalesef yıl sonu enflasyon tahmininin yukarı yönlü güncellemek zorunda kalacağını değerlendiriyorum.
Özetle bugün Merkez Bankası Para Politikası Kurulu bu risklerin etkili olduğu bir dönemde faiz kararı verecek. Elbette yüksek faizin reel sektörü bu denli olumsuz etkisi altına aldığı bir dönemde faizin yükseltilmesi gibi bir alternatifi akıllara bile getirmek istemiyoruz. Ancak Merkez Bankası’nın bugüne kadarki stratejisi ve mesajlarına bakarsak “şahin” bir mesaja ve/veya adıma hazırlıklı olmakta fayda var.
BIST isim ve logosu "Koruma Marka Belgesi" altında korunmakta olup izinsiz kullanılamaz, iktibas edilemez, değiştirilemez. BIST ismi altında açıklanan tüm bilgilerin telif hakları tamamen BIST'e ait olup, tekrar yayınlanamaz. Piyasa verileri iDealdata Finansal Teknolojiler A.Ş. tarafından sağlanmaktadır. BİST hisse verileri 15 dakika gecikmelidir.