|
Bizim Erbakan’ımız öldü dostlar…

Oboncuk boncuk terlerini gördüğümüzde ne çok üzülmüştük.

Sana o kin bileyenleri hafızamıza kazıdık.

Unutmayalım diye.

Unutturmak isteyenlere hatırlatalım diye.

Sana duydukları kin şahsınla alakalı değildi; üzerinde taşıdıklarınla alakalıydı.

Bu ülkede hâkim kılmaya çalıştığın zihniyetle alakalıydı.

Sana demediğini bırakmadılar.

Sana yapmadıklarını bırakmadılar.

Kurduğun partileri kapattılar.

Zihniyetine prangalar vurmaya kalkıştılar.

Sana o kin duyanlar hiç değişmedi.

Lakin en yakınında olan birileri süreç içinde değişti.

Şimdi seni büyük bir kinle iktidarından edenlerle birlikte kol kolalar.

O kindar güruhla birlikte olup evlatlarını siyaseten biçmeye kalkışıyorlar.

Seni iktidarından edenler bugün en yakınında olan kimileriyle iş tutarak, en kötüsü de senin adının arkasına sığınarak içimize fitne salmaya ve bizi birbirimize düşürmeye kalkışıyorlar.

Seni yaşarken gömenler şimdi anma toplantılarında adına güzelleme yaparak bizi gömmeye çalışıyorlar.

Dün sana yapılanların aynısını Erdoğan’a yapmak isteyenler ne hazindir ki senin adını kullanıyorlar.

Bizim Erbakan’ımızken onların kâffesi sana düşmandı. Şimdi cümlesi bize Erbakancılık satmaya başladılar. Onların da bir Erbakan’ı oluşmaya başladı. Ve o Erbakan bize düşman. Onların Erbakan üzerinden bize düşmanlık yapmaları ne hazin, ne yaman bir çelişkidir.

ERBAKAN NEREDE BİZ ORADAYDIK

Kaç yaşındaydık ki biz.

Bıyıklarımız yeni terlemişti.

15 yaşımızda Erbakan’ın ardında dünyayı kurtarmaya çıkmış Akıncı gençlerdik biz.

Her şeyi bilmezdik henüz.

Sadece bir şeyi çok iyi bilirdik: Bu ülkenin minarelerine “Tanrı uludur!” sedasını üşürenler, dini inancımızı ve hayat tarzımızı düşman gibi görüp yok etmeye çalışan o meşum zihniyete karşı yekvücut olacaktık.

Erbakan Hoca’mızın yasalar gereği “Milli Görüş” diye nitelediği inanç ve değerler manzumemizi iktidar kılacaktık.

Türkiye’den başlayarak İslâm birliğini sağlayacaktık.

Karşımızdaki zihniyet, iktidarın ceberut gücüydü. 6 okla simgelenen otoriter ve baskıcı zihniyet göz açtırmazdı bize.

Zor ve çetin günlerdi.

Sayıca az olduğumuz ama kavi olduğumuz günlerdi.

Sağ-sol çatışmaları her yerdeydi.

Anarşik hadiseler başat hale gelmişti.

Biz artık 18-19 yaşlarımıza basmıştık.

Erbakan nerede ise oraya koşan gençlerdik.

O miting senin bu miting benim dediğimiz günlerdi.

Bir Diyarbakır’da bir Ağrı’da bir Kayseri’de bir Yozgat’ta…

Gittiğimiz her yerde kışkırtmalar, sabotaj girişimleri ve haliyle sokak kavgaları…

Bir ayağımız da İstanbul’un Süleymaniye’sinde, Vefa’sında, Eminönü’nde, Fatih’inde vs…

Ülke 1980 ihtilaline hızla evriliyordu.

Her yerde pusuya yatmış ölümle yaşadığımız günlerdi.

Recep Tayyip Erdoğan, hocamızın en gözde gençlik liderlerinden biriydi. MSP İstanbul İl Gençlik Kolları başkanıydı. O tarihte adıyla maruf bir yiğitti.

Kağıthane’de solcular tarafından şehit edilen iki Akıncı gencimizi Küçükçekmece Kanarya’da topluca defnettikten sonra trenle indiğimiz Yenikapı’dan sloganlar atarak Fatih’e doğru yürüyüşe geçmiştik. Korsan bir yürüyüştü bizimkisi. İstanbul’da sıkıyönetim idaresi vardı. Ülkenin pek çok şehrinde olduğu gibi. Fatih’te akşamın bir vakti derdest edilip askeri kışlaya götürülmüştük. İçimizde R. Tayyip Erdoğan da vardı. Ertesi gün bizi bıraktılar lakin Erdoğan’ı günlerce başka yerlerde nezarette tuttular.

İşte o Erdoğan’a o gün ve sonrasında Erbakan’a düşmanlıkta sınır tanımayan zihniyetin mensupları bugün de amansızca düşmanlık yapıyorlar. Ama yalnız değiller. Yanlarına bazı Erbakancıları almış durumdalar. Dün Erbakan Hoca’mızın en yakınında oldukları için abi dediklerimiz bugün Erbakan Hoca’mızın kadim düşmanlarıyla kol kola girip bizi siyaseten kırmaya çalışıyorlar.

‘KENDİNİZ’ OLARAK KALSAYDINIZ…

Kendi namı hesaplarına yapsalar buna hiç kırılmam üzülmem. Görüş ayrılıklarımız oluşmuştur veya bilmeden kendilerine bir yanlışlık yapmış olabiliriz diye suçu kendimizde arayıp hoş görebilirim. Ama Erdoğan’a ve Erdoğan’ın şahsında bize karşı Erbakan’ın kadim düşmanlarıyla bir safta olmaları doğrusu çok ağrımıza gidiyor. Arkasından saygıyla yürüdüğümüz o abilerimizin varsa bizimle bir hesapları, keşke o muarız zihniyetin oluşturduğu cephenin içinde yer almayarak yapsalardı yapacaklarını. Ama kardeşlik hukukunu gözeterek. Tersini görmek sahiden üzüyor.

Konya mitingine hazırlık yaptığımız günlerde Adıyaman’ın Kahta ilçesinde yakalandık. Sıkıyönetim barakalarında günlerce süren gözaltılar ve dayak faslı. Psikolojik ve fiziki işkenceler. Bırakıldıktan kaç gün sonra askerlerin idareye el koymalarıyla başlayan yeni bir dönem.

O dönemde de susmadık. Tırsmadık. 85’te çıkardığımız Girişim dergisinin kapaklarına bugün bakarken bile o birileri tırsabilir.

Ne Erbakan’dan vazgeçtik ne Erdoğan’dan.

Başkaca bir yere gitmedik.

Başkaca partilerde görev almadık.

Erdoğan’ın İl Başkanı/MKYK üyesi olduğu dönemlerde onun danışmanı olarak teşkilatımızın içinde olduk.

Zaman zaman eleştirilerimiz olmadı değil ama hep Erbakan Hoca’mızın yanında/arkasında durduk.

Milli Görüş davasının Erbakan Hoca’mızın yasaklı olduğu o yıllarda Erdoğan tarafından çok daha başarıyla savunulacağına ve bayrağın Erdoğan tarafından göndere çekilebileceğine inandık. Milli Görüş siyasetinin kitlelere taşınmasında ve en önemlisi iktidar kılınmasında Erdoğan’ın varlığını olmazsa olmaz önemde gördük. Milli Görüş siyasetine dair farklılığımız Milli Görüş’ten özden koptuğumuz anlamına gelmiyordu elbet. Gömlek değiştirmek, biçimsel bir değişimin ifadesiydi; özden sapmanın değil.

Yaşananlar geride kaldı. Kim haklı kim haksız tartışması pek anlamlı değil. Bu yazının konusu da değil.

Demek istediğim şu: Diyelim ki biz yanlış yapmış olalım, Erbakan Hoca’mızı gücendirmiş olalım, yanlış kimi politikalara da kapı aralamış olalım. Bunu gidermenin yolu, kendi içimizde kardeşlik hukukuna riayet ederek birbirimizi ıslah temelinde düzeltmek mi olmalı, başka bir deyişle hesaplaşmak gerekiyorsa bunu başkalarına yaklaşmadan kendi aramızda birbirimize karşı yapmak mı olmalı, yoksa başta Erbakan Hoca’mız olmak üzere hepimizin batıl olarak nitelendirip sonlandırmak istediğimiz zihniyet mensuplarıyla kol kola girip birbirimize kılıç üşürmek mi olmalı?

Erbakan adına Erbakan’ın kadim muarızlarının yanına kendinizi iliştirip Erdoğan’ı iktidardan alaşağı etmeye kalkışmanız ne menem bir Erbakancılıktır bilemedim.

O cephenin içine sığdırmaya çalıştığınız Erbakan, ömrümüzün en güzel yıllarını uğrunda feda ettiğimiz Erbakan değil.

Erbakancılığın Erdoğan düşmanı bir siyasetin aparatı kılınması Erbakan Hoca’mıza ve misyonuna yapılabilecek en büyük kötülüktür.

#Necmettin Erbakan
#Recep Tayyip Erdoğan
2 yıl önce
Bizim Erbakan’ımız öldü dostlar…
Militan Protestanlık ve Libya"daki olaylar-2
Kara dinlilerle milletin savaşı
Ukbe b. Nâfi’nin cehdi
İğne ve çuvaldız…
İhracatta Türkiye