|
Bahçeli, AK Parti’nin içini karıştırsa

Mesela yani makamından bir bahis açalım.

MHP lideri Devlet Bahçeli, önümüzdeki cumhurbaşkanlığı seçiminde Erdoğan’ın kazanamayacağını düşünüyor olsa.

Kurdukları ittifak masasında peş peşe yaptıkları toplantılarda bu konuyu hep dile getirse.

“Kazanacak aday ile seçime girmek gerektiğini” defalarca söylese.

O da başka bir adayda karar kılmak anlamına gelse.

Nezaketi elden bırakmadan, gülücükleri ihmal etmeden, buluşmalarda hararetle tokalaşsalar fakat hiçbir zaman aynı fikirde olmasalar.

Tek düşünceleri, iktidarı kaptırmamak olsa ve o çerçevenin dışına asla çıkamasalar.

*

Bahçeli, Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın adaylıkta ısrar ettiğini göre göre, bile bile ondan yana tavır almasa.

“Karar üçlü masadan çıkacak” demelerine rağmen, ortağını desteklemese.

Onun isteğini, düşüncesini göz ardı etse.

Yetmezmiş gibi, Kocaeli Büyükşehir Belediye Başkanı Tahir Büyükakın ile sık sık bir araya gelse.

Onu Kocaeli’yi fetheden Orhan Bey’e benzetse.

Dini bütün olduğu herkesçe bilinen, umreye de gitmiş olan ağabeyi, “Tahir Bey’in yüzünde Rabbiyesir gördüğünü” söylese.

Açılışlarla kapanışlarda buluşsalar; başarılarını övse.

Çalışmalarını her zaman desteklese.

Köz kırpsa.

Mavi boncuk verse.

Yan yana fotoğraf çektirseler.

*

Sonra cebini yokladığında, bir de baksa ki cebinde bir mavi boncuk daha varmış.

Onu da Bursa Büyükşehir Belediye Başkanı Alinur Aktaş’a -yine tebessümünü esirgemeden- ikram etse.

Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Belediye başkanlarının işlerine devam etmeleri gerektiğini” açıklasa fakat Bahçeli defalarca söylenen bu sözü hiç duymamış gibi davransa.

O duymamış gibi yaptıkça Erdoğan “Belediye başkanlarını kesinlikle aday yapmayacaklarını” beyan etse.

Bahçeli o sözleri de yok hükmünde görse.

Kendi kafasındaki çizgide yürümeyi bırakmasa.

Ortağı görünen partinin içini karıştırmak anlamına gelmez mi?

Partinin lideri ile cumhurbaşkanlığı adaylığını çok isteyen belediye başkanlarının arasını açmak demek olmaz mı?

Öküzün öldüğü, ortaklığın bozulduğu sonucuna varılmaz mı?

*

Cumhurbaşkanı Erdoğan her gün meydanlarda seçimde kendisinin aday olacağını söylese, seçimden sonra neler yapacağını, hamlelerini anlatsa.

Bahçeli bunları da göz ardı etse.

“Kocaeli Büyükşehir Belediye Başkanı ile Bursa Büyükşehir Belediye Başkanı olan arkadaşlarımız aday gösterilirse, hayır demeyiz” diye ekranlarda, meydanlarda konuşsa.

Konuşsa, konuşsa…

Yeterince anlaşılmadı herhalde diye biraz daha konuşsa.

Her mikrofona, her kameraya aynı açıklamaları yapsa.

Gazeteler yazsa, dergiler çizse, ekranlar bangır bangır bağırarak bu sözleri tekrar etse.

*

Yüzünde Rabbiyesir görünen ve büyük fetihler yapan komutana benzetilen başkan cezbeye gelse.

Diğer başkan hiç sesini çıkarmadan puan toplasa. Konuşmadığı için -garip bir şekilde- takdir görse.

Bu başkanlar gece başlarını yastığa koyduklarında aynı rüyaları görseler.

Derken öteden bir başkası, mesela Gaziantep Büyükşehir Belediye Başkanı Fatma Şahin, “seçimde aday gösterilecek kişinin üçlü masa tarafından değil, uluslararası karar vericiler tarafından belirleneceğini” ilan etse.

Bunu duyanlardan kimi hayrete düşse, kimi zaten hep öyle olur dese.

*

Öte tarafta ise bir başka başkan kolları sıvasa.

Mesela Trabzon Büyükşehir Belediye Başkanı Murat Zorluoğlu, Bahçeli ile görüştüklerinde, gönlünde yatan aslanı açık etse.

“Üçlü masa olarak isimleri konuşmaya başlayacaksınız. Bizler bekliyoruz. Orada şey olursa Trabzon’da bir kardeşiniz var. Diploması var, bunca yıllık devlet tecrübesi var. Girdiği seçimleri kazanmış; bir başarı öyküsü de var. Aklınızın bir kenarında bulunuversin sayın genel başkanım” dese.

Bahçeli de “Bu memleket için çarpan kalbini bilirim. Hayallerini bilirim ama vitesi yükseltmiş gördüm. Şimdi herkesi komaya sokayım: Unutmayacağım” diye cevap verse fakat kimse komaya girmese.

Çarşı karışmaz mı?

Herkes, bu nasıl ortaklık diye sormaz mı?

“Sen ortağın olan partinin içini nasıl karıştırırsın? O partinin lideri aday olmak istiyor, sen bütün belediye başkanlarına mavi boncuk dağıtıyorsun.” demez mi?

Kurban pazarlığı gibi tokalaşmaların değeri sıfıra inmez mi?

Etrafa dağıtılan gülücükler bir anda hükmünü kaybetmez mi?

Ortada masa kalır mı? Çoktan dağılmış olmaz mı?

Kim hangi ortaklıktan, hangi masadan bahsediyor, bir açıklasın biz de anlayalım.

#6'lı Masa
#Meral Akşener
#Kemal Kılıçdaroğlu
#Ekrem İmamoğlu
1 yıl önce
Bahçeli, AK Parti’nin içini karıştırsa
‘Söz ola kestire başı’
İnsan, gerçekten hayret ediyor!
Can Dündar'ı uyandıran ezan sesi
Türkiye’nin tezlerini kim anlatacak…
Enflasyon ile mücadelede beklentileri kırmak ve fiyat yapışkanlığının önüne geçmek