Aşıdan hoşlanmayanlar var. Sadece bizde değil, bütün dünyada.

“Aşı vurur gibi yaparak herkese çip takacaklar” iddiasını sahiplenenler az değil.

Her birimizde çip var zaten.

Hem de kaç yıldan beri.

Cebimizdeki telefonlardan âlâ çip mi olur?

Ne zaman neredeyiz, hangi şehirlere gittik, hangi sokaklarda dolaştık, kiminle ne konuştuk, ne yazdık hepsi kayıt altında.

Çektiğimiz fotoğraflar, gönderdiğimiz videolar dâhil.

Bunu bilmiyormuş gibi yapmak yahut önemsememek, vaziyeti değiştirmiyor.

*

Aynı şekilde, pek çok ülkede virüse karşı alınan tedbirlere tepki gösterileri yapıldı.

Şehir meydanlarında yürüyüşler düzenleyip polisle çatıştıklarını gördük.

Onların tam aksini düşünenler de var.

O kesim ise, alınan tedbirlerin yetersiz olduğunu savunuyor.

Olabilir. Herkes düşüncesinde serbest.

Ülkemizde de öyle.

Yalnız bir fark var.

Onlarda o iki kesim farklı. Bizde ise aynı.

Hem tedbirleri yetersiz bulan, hem de alınan tedbirlere karşı çıkanlar -nedense- aynı kişiler.

Cümle âlem, Türkiye’nin sığınmacılara verdiği desteğin farkında.

En çok da Avrupa ülkeleri. “Aman üstümüze göndermeyin” diye gözümüzün içine bakıyorlar.

Filistin konusunu en fazla önemseyen ülkenin Türkiye olduğunu da cümle âlem biliyor.

Zaten cümle âlemin bilmediği yok.

Diplomatik çabalar, herkesin gözü önünde.

Filistinliler, onlara Türkiye’den başka sahip çıkan olmadığını her fırsatta dile getiriyorlar.

Bir tek Meral Hanım bu durumdan habersiz.

Erdoğan ile Netanyahu arasında benzerlik kurma çabasında.

Onun Erdoğan’ı Netanyahu’ya benzetmesini kimse ciddiye almaz da Erdoğan onu benzetirse, durum değişir.

İçişleri Bakanı Süleyman Soylu, randevu isteyen ABD Büyükelçisi’ne ne cevap vermiş?

Canlı yayında açıkladı.

“Randevu istedi, vermedim. Vermeyeceğim.”

Alkışladık.

O ABD değil mi, Soylu’ya iki defa büyük tepki gösterip kısıtlama getiren?

Zaten ABD Büyükelçisi, İçişleri Bakanı ile ne konuşacak ki?

Çok istiyorsa, gitsin Dışişleri Bakanı’ndan randevu istesin.

“Bin atlı, akınlarda çocuklar gibi şendik

Bin atlı, o gün dev gibi bir orduyu yendik”

Sonra Adalar’da dokuz yüz atı kaybettik

Yüz at daha olsaydı inan ki kaybetmezdik

Zavallı atların akıbeti meçhul şimdi

Böyle peşine düşmek sanki benim işimdi

Faytonlar atsız, turistler hepten yaya kaldı

Ümidi kestik artık, işimiz Mevlâ’ya kaldı

Âşık Düldülî der ki, ha bu bize ders olsun

Pişman olan varsa saçını başını yolsun