Oturduğu yeri beğenmediği için oradan kalkıp başka koltuğa geçenlere rastlarız.
Planlı programlı yaşama alışkanlığına sahip olanlar için böyle bir durum söz konusu değildir elbette.
Onlar daha otobüse binmeden önce nerede oturacaklarını bilirler.
Kararı önceden vermişlerdir.
Belli bir yerleri vardır, bütün koltuklar boş olsa da şaşmadan oraya yönelirler her seferinde.
* * *
Eğer bir tek koltuk boşsa, o zaman kimse tereddüt etmez, hızla boş yere ilerlemeye çalışır yolcular.
O yeri başkasından önce kapmak için paytak paytak koşanlara rastlanır.
Ama çok kalabalıksa taşıtın içi, hiç boş yer yoksa ve dikilecek yer bulmak bile zorsa, ayakta gidenler, oturanlardan birinin kalkmasını bekler çaresiz.
Kimi çaktırmadan göz ucuyla takip eder oturanları...
Kimi alenen gözünün içine bakar ki anla halimden, yer ver de ben oturayım diye mesaj gönderir hal diliyle.
Mesajı almak istemeyenler camdan dışarıya bakmak, uyuma numarası yapmak gibi yöntemler geliştirebilirler.
Hadi itiraf edin, sizin de bir kere yaşlı birine yer vermek istemediğiniz için vicdanınız epeyce rahatsız olmuştur.
* * *
Birçok boş yer olmasına rağmen, hiç birine oturmayıp kendilerine ayakta duracak bir yer seçenler de bulunur yolcular arasında.
"Nereye otursam, yaşlı, yüklü yahut çocuklu biri gelip başıma dikilecek nasılsa..."
Tecrübe konuşur ve böyle söyler.
Nihat Genç bu yapıda olanlar arasından tanıdığım en iyi örnektir.
* * *
Bir de ineceği durağa yaklaşırken, oturduğu yerden kalkmadan önce, oraya kimin oturacağına karar vermek isteyenler vardır.
Üstelik böyle bir isteğe sahip olmakla yetinmezler.
Bu isteklerini hal ve hareketleriyle belli edip dışa vurarak bir atmosfer oluştururlar.
(Oluşan atmosfer bazen gerilim yüklü olabilir.)
Ve nihayet eyleme de geçirirler isteklerini.
Ayaktaki yolcular arasından birini seçer, teyze/amca diye seslenerek kalkarken koltuğu ona bırakırlar.
Daha yakında bekleyenlerin rahatsız oluşuna aldırmadan...
Mülkiyet duygusu aşırı gelişmiş kimselerdir bunlar.
Araca binerken attıkları bir biletle, oturdukları koltuğun sahibi olduklarını düşünürler.
(Daha abartanı ise otobüsün de sahibi olduğunu düşünebilir.)
"Kime istersem veririm, kim ne karışır?" cevabı, beyin kıvrımları arasında, savunma mekanizmasının bir ürünü olarak dolaşıp durur da, kimseden itiraz gelmediği için, dile dökülmez.
İsimleri Ahmet değilse, Necdet'tir.
O tipler, olacakları önceden sezer.
Üstün yetenekleri sayesinde, sezgileri gelişmiştir.
* * *
Bugünkü konumuzu, günün anlam ve önemine uyan minik bir şiirle bitirelim:
Mal sahibi mülk sahibi
Hanimiş koltuk sahibi?