|
Yedinci ortak, örtünün altında mı yoksa?

Özdemir Asaf, sevmeye noktanın yakışmadığını söyler.

“Sevmek / nokta almaz / çocuklar

Sevmeye nokta koyan / sınıfta kalır

Onun / virgülleri vardır…”

Nefret de öyle. O da noktalanmıyor. Bir bakıma sınırı yok. Zamanla artıyor. Bir tek ‘darı’nın çoğalması gibi.

Bakın Ekrem Bey’e.

29 Mayıs’ta Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın Fetih töreni hakkında nasıl konuştu.

Hiç utanmadan “korsan” dedi.

*

Oy verenlere de vaktiyle koyun demişlerdi, hatırlayın.

Erdoğan’dan nefret etmeyen öğretmeni de öğretmen saymadıklarını, onu destekleyen çiftçiye çiftçi demediklerini de biliyoruz.

Daha birkaç meslek üzerinden bu türden cümleler kurarak nefretini kusan kişi, Ekrem Bey’in genel başkanı.

*

Gezi isyanı üç beş ağaç bahane edilerek başlamıştı.

Şimdi Atatürk Havalimanı’na yapılan millet bahçesine 145 bin 300 fidan dikiliyor.

Neden 140 bin veya 150 bin değil.

Tercih edilen bu sayının özel bir anlamı var. Yüz tane 1453 demek.

Ülkenin en büyük parkı, dünyada ise beşinci olacak.

*

Bazıları 29 Mayıs 1453’ü “zulmün başlangıcı” kabul etse de yapacak bir şey yok.

Bizim için anlamı büyük.

Duvarlara “Zulüm 1453’te başladı” yazanlar, o yazıyı korumaya alanlar ve Fetih kutlamalarına korsan yakıştırması yapanlar, istedikleri kadar kudurabilir.

Ayasofya’nın ibadete açılmasına da istedikleri kadar karşı çıkabilirler.

Yunan kanallarına gidip Türkiye aleyhinde ne kadar konuşmak isterlerse, o kadar konuşsunlar.

Hiç fark etmez.

Kervan yola çıktı, ilerliyor.

*

Her fetih yıldönümünde elbette Sultan Fatih’i rahmetle anarız.

Bir Fatih daha gelir aklıma.

Fatih Terim’i hatırlarım.

Yunanistan’la yaptığımız bir futbol maçında 14 numaralı oyuncuyu kenara alıp, 53 numaralı oyuncuyu sahaya sürmüştü.

Işıklı tabeladaki 1453’ü unutmak mümkün mü?

O gün bugün Fatih Hoca’nın gönlümdeki yeri başkadır.

*

Teşkilat’taki Halit Başkan’ı ona benzeten tek ben değilimdir herhâlde.

Şirket’in defteri dürüldü ama pırlanta gibi gençler şehit düştü.

Bu ülkenin düşmanlarıyla canı pahasına mücadele ederek şehit olanlara gıpta ederiz ancak.

Ulubatlı Hasan’dan, Gümülcineli Mustafa’ya kadar kim varsa hepsi dualarımızdadır.

*

Biz Gezi’de meselenin ağaç olmadığını biliyorduk.

Kısa süre içinde kendileri de itiraf etmişti zaten; “Sen hâlâ anlamadın mı?” diyerek.

Eğer gerçekten ağaç gibi bir dertleri olsaydı, 145 bin 300 fidan toprakla buluşurken memnun olurlardı. Destek verirlerdi. En azından karşı çıkmazlardı.

Ne gezer?

Onların derdi, ağaç değil. En büyük dertleri, Demirtaş ve Kavala’nın serbest kalması.

“Bunu istiyorsanız, bize katılın” diye höykürüp oy devşirmeye çalışıyorlar.

Altılı masanın kahramanları, bu konuda da mutabık mı?

*

Altılı masada toplantı başlamadan önce, biliyorsunuz kameralar kısa süreliğine çekim yapıyor.

Dikkat ettiniz mi masanın uzunca bir örtüsü var.

Neden uzun tuttular acaba?

Yedinci ortak, gerektiğinde müdahale etmek, sufle vermek için örtünün altında saklanıyor olmasın?

Demirtaş’ı canla başla savunmalarını başka türlü izah etmek zor.

#Özdemir Asaf
#Atatürk Havalimanı
#Ayasofya
2 yıl önce
Yedinci ortak, örtünün altında mı yoksa?
Türkiye’nin tezlerini kim anlatacak…
Enflasyon ile mücadelede beklentileri kırmak ve fiyat yapışkanlığının önüne geçmek
Cari açık ve Gabar’dan gelecek 3,2 milyar dolar
Küresel savaşın kaçınılmazlığına dâir
Yeni tehditler ve Türkiye’nin kurumsal güncellenmesi