|
Bangladeş"teki idam ve Hint Müslümanlığının trajedisi-2

Hint alt kıtasında, bu yüzden, bağımsızlık hareketleri söz konusu olduğunda, Müslüman toplumun ileri gelenlerinin büyük çoğunluğu, eyaletlerden oluşan tek bir merkezi idareden yana olmuşlardır. Mevlâna Ebu"l-Kelâm Ahmed Azad, Senâullah-ı Armitsârî, Muhammed Ali Panipetî, Ebu"l-A"la El-Mevdûdî gibi İngilizlere karşı bağımsızlık mücadelesi içinde olup, bu yolda hapislere maruz kalan şahsiyetler bölünmeye karşı çıkmışlardır. Ancak Muhammed İkbâl"in hayalleri, Muhammed Ali Cinnah"ın ihtiras ve kaprisleri, Ulus-Devlet kurma tutkusu Hint alt kıtasını parçalanmaya götürdü. Halbuki, öteden beri Müslümanlarla yakın ilişki içinde olup, Müslümanlara çocukluğundan beri sempati duyan Mahatma Gandhi, parçalanmaya karşı çıkıp, Müslümanların oluşturulacak yeni idaredeki ağırlığını kabul etmekteydi. Nitekim Mahatma Gandhi"nin oğullarından biri de Müslüman olmuştu. İsmailî kökenli bir aileden gelen M. Ali Cinnah ise, Muhammed İkbâl"in Ulus-Devlet hayalleri paralelinde kuzeybatı ve kuzeydoğu Hindistan"da Müslümanların mutlaka ayrı bir bağımsız devlete sahip olmasını savunup öngörmekteydi. 1940 yılında Lahor"da bir kongre toplayan Cinnah, bağımsız ayrı bir devlet kurmayı kararlaştırır. Buna karşın Mevlâna Ebu"l-Kelâm Ahmed Azad, Nehru ile birlikte ayrı bir kongre tertip eder ve birleşik Hindistan"ı savunur. Mahatma Gandhi ise bir Hindu milliyetçisi tarafından öldürülür. 14 Ağustos 1947"de ise, Pakistan adı ile ayrı bir devlet kurulur. Pakistan Batı ve Doğu Pakistan olmak üzere iki ana bölgeden oluşmaktaydı. Bu iki bölge birbirinden uzak olup, aralarında yine Hindistan toprakları yer almaktaydı. Yeni kurulan Pakistan Batı Pencab, Belucistan, Azad Keşmir, Sind, Güney Peştun (Pathan) bölgeleri ile Batı Bengal eyaletini kapsamaktaydı. Batı Bengal eyaleti Doğu Pakistan topraklarını teşkil ediyordu. Pakistan 1947"de kurulmasına karşın 1956"ya kadar İngiliz Uluslar Topluluğu (Commonwealth Of Nations) üyesi olarak İngiliz dominyonunda kaldı. Pakistan"ın kuruluşu ile Müslümanlarla Hindular arasında mübadele, sürgün, tehcir, savaş ve katliamların ardı arkası kesilmedi. Daha ilk etapta 12 milyon insan yer değiştirdi. Buna rağmen bir hayli Müslüman nüfus Hindistan tarafında kaldı. Deobend, Bombay, Kalküta, Bhopal, Caypur, Gaziabad, Gücerât, Panipet, Haydarâbâd, Eski Delhi, Feridabad, Ahmedabad, Azimabad, Devletabad, Muradabad, Srinagar, Ayodha, Amritsar, Turpüşt, Keşmir, Sirhind, Agra, Binares, Sultanpur, Leknev (Lucknow), Bihar, Saidpur gibi ekseri nüfusu Müslüman olan bölgeler ve çok önemli ilim, kültür ve medeniyet merkezleri Hindistan"ın elinde kaldı.

Yanısıra, 1947"deki ilk savaştan başlayarak Keşmir sorunu yüzünden Pakistan ve Hindistan arasında birkaç kez büyük savaşlar vuku buldu. Burada da en büyük kaybı Müslümanlar verdi.

Özellikle, Doğu Pakistan"ın (Bengal Eyaleti) 1971 sonundaki savaşın akabinde Muciburrahman"ın liderliğinde Bangladeş adı ile ayrı, bağımsız bir devlete dönüşmesi yine Hint Müslümanlarının bir kez daha bölünmesine yol açtı. Muciburrahman ve diğer ayrılıkçı Bangladeşlilerin en önemli argümanı Bangladeş"in çok zengin tabii vs. sahip olduğu ve bunun Batı Pakistan/ Ravalpindi yönetimince sömürüldüğü yönündeydi. Bengal ulusunun Pencab ve Sindliler tarafından baskı altına alındığına dair söylemler yaygınlaştırılmıştı. Hatta, Bu argümanlara dayalı propaganda ve ihtilâf 1971"deki genel seçimler sonucunda iç savaşa da dönüşmüştü. 1971"de ilk serbest genel seçimlerde, Doğu Pakistan"ın nüfusça Batı Pakistan"dan fazla olması dolayısıyla, seçimi 167 sandalye ile Muciburrahman"ın liderliğindeki Avâmî Partisi kazanır. Batı Pakistan"da ön planda olan Zülfikar Ali Bhutto ve partisi bunu kabullenmez. Bengallilerin Pakistan"ı yönetmelerini istemeyip engel olmaya çalışırlar. Bu sürtüşme iç savaşla sonuçlanır. 9 ay süren iç savaş ardından Hindistan-Pakistan savaşına dönüşür. Savaşta Pakistan ordusu yenilir. Doğu Pakistan"a girip işgal eden Hindistan, ülkeyi Muciburrahman"a teslim ederek çekilir. Doğu Pakistan Muciburrahman tarafından Bengladeş adıyla bağımsız bir devlet haline getirilir. Oysaki, Bangladeş"te kuruluşundan üç yıl sonra, 1975 yılından bu yana kanlı askeri darbeler eksik olmadığı gibi, "bağımsızlık, yeni ulus" kavramları Bangladeş"te hiçbir açlık ve sefalet sorununu çözemedi. Bangladeş çok fakir, güçsüz ve zayıf bir devlet olarak kendi nüfusunun çoğunu bile besleyip koruyamayacak hale geldi. Yanısıra, Bangladeşli milyonlarca işçi/işsiz Suudi Arabistan, Körfez ülkeleri ve Batı Avrupa başta olmak üzere birçok ülkede son derece ağır şartlarda ve sefalet içinde yaşam mücadelesi vermektedirler. Tüm bunlara karşın, Bangladeş"te, Türkiye"deki 28 Şubat döneminden çok daha ağır şartların hüküm sürdüğü bir süreç yaşanmaktadır. Ülkenin dindar toplum örgütleri, ülkenin laikçi idaresi tarafından idamlar, öldürülme, hapis ve işkence gibi inanılmaz zulümlere maruz bırakılmaktadır. Abdülkâdir Molla"nın idamının ardından ülke çapında yapılan protesto gösterileri kanlı bir şekilde bastırılmakta, insanlar sokaklarda öldürülmektedir. "Batı Pakistan bizi, zenginliklerimizi sömürüyor. Bizi sefâlete mahküm ediyor." iddiasıyla Bangladeş"i kuran kadrolar, kırk yıl sonra, fakir Bengal halkını sokaklarda kurşunla öldürmektedir. Ülkeyi, bağımsız-özgür ülke iddiasıyla idare edip, sefalete sürükleyerek, yerlerde süründüren, asker-sivil bürokrasi, adeta bunun acısını İslam"dan, dindarlıktan çıkarma peşindeler. Ülkede neredeyse İslamiyet yönetim tarafından cezalandırılmaktadır.

10 yıl önce
Bangladeş"teki idam ve Hint Müslümanlığının trajedisi-2
İkiyüzlü dünyanın 200 günü
Garson nereye baksın?
İnsafsız takas!
Erdoğan’ı/AK Parti’yi Kürtsüz bırakma operasyonu…
Riyakâr Bey ile ‘Yamyam’ Biraderler