|
Kurban Bayramı ve İslam Dünyası"nın manzarası

Bugün yeniden Kurban Bayramı, Arabi ifadeyle İydu"l-Adha. Bayramlar, sevincin paylaştırıldığı, kırgınlıkların unutulduğu, morallerin yerine geldiği, Allah"a (C.C) kulluğun, kardeşliğin, insanlığın hatırlandığı günler olarak bilinir. Müminler bayramlara ayrı bir ehemmiyet vererek manen ve maddeten günler öncesinden hazırlık yaparlar.

Büyük bir coğrafyada, İslâm"ın hakimiyet dönemlerinde, hususi günler, Ramazanlar, bayramlar göze çarpan bir şekilde varlığını hissettirirdi. Müslüman dünyanın şaşaalı/şanlı devirlerinde yılara damgasını vururdu. Bu günlerin mana ve maksadına ekseriyetle uyulurdu. Müslümanların, İslam hakimiyetinin cihangir olmaktan çıkıp, Batı Avrupa"nın yükselişe geçip coğrafyamıza iyice tasallut edip, vesayet/hakimiyet tesis ettiği son 200-300 yılda çok şeyler değişti. Gittikçe dünyaya iyice nüfuz eden modern-seküler yaşam tarzı bize, imanımıza ait değerleri sürekli zayıflattı/geriletti, yerini aldı. Hayatı işgal etti. Tüm bir hayatımız, zikrimiz/fikrimiz, seküler-modernleşmeci, bugün post modern , anlayış ve hayat tarzının işgali altında. İslam âleminin öteden beri, Hulefâ-yı Râşidîn"den sonra, zaman içersinde, saltanatın yerleşmesi ile salt iktidar/güç istencine dayalı anlayışın merkeze oturması söz konusu oldu. Bu dünyaya bakış açımızı da derinden etkiledi. Gavur Dünya ile ilişkimizi de bunun üzerine oturttuk. Sonra, dünyevi güç olarak Gavur bize galip gelince, zamanla o güce teslim olmaya, ontolojik varlığımızı/imanımızı da o güç dengesi üzerinden okumaya başladık. O güce, modern-seküler yaşama teslim olmayı insanlığın mutlak bir gerekliliği olarak farz ettik. Bize galip gelerek esir/rehin alanların benzeme-benzet düsturuna uyduk. Hak ve Hakikati, fıtratımızı yitirdik.

Durum sadece bundan ibaret kalmadı. İslam âlemi, asırlarca, bir kısım zayıf iradeli, bencil, muhteris, kifâyetsiz, ahlâki zaaflarla mâlul, merhametsiz idarecilerin elinde sürekli can çekişti. İslâm"ın/İslam Dünyası"nın uzun vadedeki menâfi ve geleceğini düşünen/mülahaza eden pek olmadı. Dahilde gücü elinde bulunduranlar, ihtiras ve bencilliklerine geleceğimizi kurban ettiler. 20. Yüzyılın ilk yarsısında İslam Dünyasının neredeyse her yeri sömürgeleşmiş veya işgal altına alınmıştı. İkinci yarısında ise, dev güç odaklarının bölgedeki partnerleri konumundaki askeri idareler hakim olmuştu. Mısır"da Cemal Abdünnâsır"ın askeri ihtilali ile başlayan sosyalizm soslu seküler-Arap milliyetçiliği tüm Arap dünyasında kasırga gibi esti. Arapların büyük bölümü bundan nasibini aldı. Bir kısım siyasi/İslâmi hareketler dahi bundan müstağni kalmadı. Nâsırcı seküler Arap milliyetçiliği zehirine bulaştılar. Antiacemist tutum içine girdiler.Kuzey Afrika ve Orta Doğu"da İslâm"ın yine ana unsurları olan Kürtler ve Berberiler küstürülüp, Batı"nın kucağına itildi.

Orta Doğu"nun, İslâm âleminin kalbi olan bir coğrafyada meskun olan Kürtler içinde örgütlenen seküler-ulusalcı/Stalinist örgütler, Ulus-Devletler ve Modern –ulusalcılığın yol açtığı rahneler ve bunun yaşattığı büyük acıların intikamını tüm bir ümmetten, Din"in kendisinden alma yolunu seçtiler. Burada en can alıcı nokta bu. Bir kısım kavimler, özellikle İslam coğrafyasının kalbinde yer alan kavimler, tedricen İslâm Dini ile yollarını ayırıyor. Bu kavimler, içlerine sızan seküler örgütlenmeler eliyle bir bir İslâm"a veda etme yolunu seçiyor. Peş peşe yeni Endülüs vak"aları yaşanma riski artıyor. Kürtlerin İslâm Dini ile yollarını ayırması senaryosu gerçekleştiğinde, İslamiyet kesinlikle Anadolu, Mezopotamya ve Kürdistan coğrafyasından kovulup, Arap yarımadasına hapsedilmiş olacaktır. Saydığım topraklar Müslüman vatanı olmaktan çıkacaktır. Bunun vebâli daha çok, Türk ve Arap milliyetçiliği/Nasyonalizmi ile on yıllarca Kürtleri acımasızca küstürenlerin üzerinde olacaktır.

Aynı fecî durum, Hint Alt Kıt"ası ve Batı Afrika için de geçerlidir. Sadece bununla da kalınmamakta, İslâm Dünyası algısı, Hâricîliği/Katı Selefiliği, Mücessime akidesini esas umde olarak benimsemiş şiddet ve vahşet sergileyen sözde bir kısım siyasal/radikal islamcı hareketlerce rehin alınmış durumda. Birer tahrip kalıbı haline gelen bu Hâricî/Katı Selefî oluşumlar/hareketler eliyle, İslâm dünyasının, medeniyetimizin son bakiyeleri tahrip edilmekte, coğrafyamız yangın yerine çevrilmektedir. 20. Yüzyılda yaşanan travmalarla müesseselerini ve insiyatifini, ilim ve irfânını; ulema ve âriflerini yitiren Ehl-i Sünnet ve Sünnî dünya bu tahrip kalıbı görevi icra eden marjinal akideye dayalı oluşum ve hareketlerin elinde rehin duruma gelmiş. Sanki pâk ve temiz Sünniliği/Ehl-i Sünnet"i, bu Haricî zihniyetli Mücessime akidesi ve bunların sergilediği şiddet ve vahşet temsil ediyormuş gibi.. Genel manzaraya bakılınca, İslam coğrafyasının her yerinde sadece Müslümanlar öldürülmekte, Müslümanlar acımasızca birbiriyle savaşmakta, birbirini öldürmekte/katletmekte..

Oysaki, İslam sadece bir coğrafyanın veya bir unsurun, etnik grubun dini değildi. Cenâb-ı Hakk"ın ayırd etmeksizin, etnik/kavmi hiçbir ayırım yapmaksızın, tüm insanlığın ortak kurtuluş ve selâmeti için seçtiği yegâne dindi. tüm insanlığın ebedi kurtuluşunun/Saâdet-i dâreynin anahtarıydı. Bütün insanlık için lazım ve elzemdi. Ancak, çok büyük bir sadme altındayız. Manzara hiç de iyi görünmüyor. İyimser olmamız için iyi bir neden de göremiyoruz. Mağrip/Kuzey Batı Afrika"dan, Hint Alt Kıt"asına kadar âlem-i İslâm"ın manzarası son derece korkunç ve bunaltıcı. Daha büyük krizlere doğru yol alıyor.

İslâm Dünyası, başta Orta Doğu coğrafyası olmak üzere, öncelikle, ihtiras ve kifayetsizliklerin, basiretsizliğin, pragmatizmin, yağmacı anlayışın, neme lâzımcılığın inhisarından, istilasından kurtarılmalı. Bu muhataralı zamanda, en başta, İman, ahlâk, Hikmet ve bilgeliği esas alan, diğer gam, vebâl hissi taşıyan, basiret ve feraseti öne alan Müslümanlara o kadar ihtiyaç var ki...

Kurban bayramının, yukarda çizdiğim kara tablonun dağılmasına vesile olmasını; tüm insanlığa/âlem-i İslâm"a hayır ve bereket getirmesini Cenâb-ı Hakk"tan niyâz ediyor, herkesin bayramını tebrik ediyorum.

9 yıl önce
Kurban Bayramı ve İslam Dünyası"nın manzarası
Efendimiz’in (sav) Zekatı-1
Milyonlar milyarlar havada uçuşuyor
Sandık başına giderken…
Operadaki Hayalet’in “kehaneti” gerçekleşirse…
Ayasofya’yı açan adama vefa zamanı