|
Bu şehirde yaşanmaz

6-7 yaşlarında bir çocuk… Annesiyle birlikte yürüyüşte… Mardin'deki bu yürüyüş her ikisi için de oldukça yorucu olmaya başlamıştı. Yolda dinlenmek üzere kaldırım taşına oturdular. Hemen arkada müzik aleti satan bir dükkân vardı ve küçük çocuk, dükkânın camekânını uzun uzun inceliyordu. Her detay, her çalgı aleti farklı ve eğlenceli gelmişti. Ama içlerinden bir tanesinin kendisine ait olmasını istemişti. Uzun saplı sazı çalmak, tellerine dokunmak için içeri gitmek istedi; ama annesi gereksiz gördüğü bu isteği ciddiye almamış, küçük çocuğun ellerinden tutarak oradan uzaklaşmıştı. Ama çocuk dirayeti işte… Ne olursa olsun o sazı bir gün kendisine aldıracaktı. Nitekim de öyle oldu. Artık annesi ısrara dayanamadı ve bir kuyumcuya girerek özenle sakladığı bileziğini bozdurdu ve o sazı aldı.



Oysa ailenin maddi durumu oldukça kötüydü. Yedi kardeşin ihtiyaçları zor zar yerine getiriliyordu. Babası ne iş olsa yapıyor, gece gündüz çalışıyordu. O da sorumsuz bir çocuk değildi. Tüm bu emeğin karşısında gerektiğinde gaz lambasının ışığıyla derslerini çalışan çalışkan bir çocuktu.



Tüm bu koşullarda Orhan sazını aldırmıştı; ama ortada çok büyük bir sorun vardı: Kim ona çalmayı öğretecekti? Epey bekledi. Sonra mahalleden bir ağabey ona “Gelin Ayşe” adlı şarkının notalarını nasıl çalacağını öğretti. Bu ilk şarkıdan sonra sistemi kavrayan Orhan, kendi kendine çalışarak diğer şarkıları da çalabilecek düzeye geldi. Bir süre sonra saz konusunda oldukça yetkin bir hale geldi.



Ancak diğer taraftan hayat devam ediyordu ve zorlu yönlerini gösteriyordu. Bunlardan birisi de aşktı. Orhan, lise çağına gelmiş ve âşık olmuştu. Küçük bir şehirde aşk nasıl yaşanıyorsa o da aşkını öyle yaşıyordu. Sevdiğiyle sırf göz göze gelmek için yapılan uğraşlar, çoğu zaman mümkün olmayan birkaç kelimelik sohbetler… Sevgilinin evinin önünde beklemeler… Sonunda Orhan için sevdiği kızı istemeye giderler; fakat işi yok diye kızı vermezler. Böylece iki sevgilinin yolu birbirinden ayrılır. Kız, daha 17 yaşında bir başkasıyla evlenir. Orhan da bir süre sonra bir başkasıyla evlenir. Hikâye, yarım kalır; ama kader bir şekilde ikiliyi sürekli karşılaştırır. Defalarca karşılaşırlar; ama durum, hüzünlü bakışlardan öteye gitmez. Belli ki birbirlerine karşı duyguları tükenmemiştir. Bu hislerle daha sonra herkesin tanıyacağı Orhan'ın yazdığı ve bestelediği şiir, tam anlamıyla bir arabesk klasiği olur: “Bu Şehirde Yaşanmaz” adlı şiirin ilk dizesi de kalıp bir söz gibi zihinlerde yer alır: “ Senin hasretin varken bu şehirde yaşanmaz, böyle devam ederse sensiz yaşam, yaşam olamaz.”



Aynı yıllarda, babası Orhan'ın rençberlik yapmasını ister. Zira bu, onun kendi mesleğidir ve oğlunun kalan işlerini yapmasını bekler. O ise buna sürekli karşı çıkar. Müzikle geçimini sağlamak ister. Ortaokulu bitirdikten sonra bir ağabeyin teşviki ile Ankara'ya yerleşir. Amacı iyi bir müzik adamı olmaktır. Ankara'da gerek cemiyetlerde gerekse değişik üstat ve akademisyen hocalardan ses, saz, nota ve solfej dersleri alarak kendisini geliştirir. 3 yıl boyunca aldığı eğitimden sonra İstanbul'a gider. Kültürlerin birleştiği ve farklı dinler ve dinlere mensup insanların yaşadığı Mardin'de Arap kökenli bir aileye mensup olduğu için Arap müziğine de vakıftır. Dedesi de aslen Mısırlı olduğu için, Ümmü Gülsüm, Sabah Fahr, Abdülhalim Hafız ve Feyruz gibi dev sanatçıların şarkılarını gayet iyi bilir. Elbette bu bilgiler, onun dünyasının daha da zenginleşmesine katkı sağlar. Tüm bunlar onun bir anda profesyonel müzik hayatının içinde bulunmasına sebep olur.



Daha 18 yaşındayken, 1968'de, “Ömrüm Seninle Geçsin” adlı şarkıyı yazar. Mine Koşan ve Müslüm Gürses gibi sanatçılar tarafından okunan bu şarkıyla şöhreti iyice artar. Yine o yıllarda, oldukça genç olmasına rağmen Arif Sağ, Vedat Yıldırım Bora, Özer Şenay, Osman Bayşu, Adnan Varveren, buna müteakip İstanbul radyosunun diğer üstatlarıyla birlikte sayısızca plağa refakat eden Orhan Akdeniz, plak ve kasetlerde gerek solo gerekse toplu olarak çalışmalar yapar. Bunun dışında, Türkiye'de henüz konservatuarların kurulmadığı bir dönemde naçizane bir şekilde orkestraları yönetir, çeşitli sanatçılara müzik eğitimi verir. Sonra da Akdeniz Plakçılığı ve Kale Müzik'i kurar.



Türkiye'deki önemli isimler tarafından besteleri okunur: Mine Koşan, Müslüm Gürses, Vahdet Vural, Ferdi Tayfur, Esengül… bunlardan sadece birkaçıdır. Bestesini kendisinin yaptığı “Taht Kurmuşun Kalbime” ile deyim yerindeyse bir devre damgasını vurmayı başarır. Bu beste özellikle Esengül'ün seslendirmesiyle daha çok kesim tarafından bilinir.



Bestekârlık, söz yazarlığı, yapımcılık ve albüm yönetmenliği gibi müziğin hemen her alanında çalışmalar yapan Orhan Akdeniz, 1976 yılında ilk albümünü çıkarır. Albümün adı “Bu Şehirde Yaşanmaz” dır. Eser, adını Orhan Akdeniz'in ilk kez âşık olduğu kız için yazdığı ve bestelediği şarkıdan alır. Bu şarkı; yıllar sonra Müslüm Gürses'in “Müzik Ziyafeti” albümüyle yeniden ortaya çıkar. Bu albüm dışında, “Bir Fırtına Kopacak” şarkısı 1998'de “Gönlünüze Taht Kuran Şarkılarla Müslüm Gürses Klasikleri" adlı albümlerini de yöneten yine Orhan Akdeniz olur. Müslüm Gürses'le Orhan Akdeniz arasındaki ilişki bununla da sınırlı kalmaz. Akdeniz, Gürses'e toplamında 100'e yakın şarkı verir. “Sabret, Bu Şehirde Yaşanmaz,” “Öyle Dünya İsterim ki”, “Gökyüzü”, “Umut Yoksulun Ekmeği”, “Ömrüm Seninle Geçsin”, “İçime Doğmuştu Sanki”, “Ağlatan Yıllar”, “Bir Damla Yaş”, “Bir Yaz Yağmuru”, “Bu Şehirde Yaşanmaz”, “Sabret” ve “Umut Yoksulun Ekmeği” bunlardan sadece birkaçıdır.



50 seneyi bulan müzik hayatında 2000 civarında beste yaptı. Bunların 1700'ü, telif konusunda yaşanan sıkıntılar yüzünden yayınlanmadı veya şarkılar yorumlanması için kimseyle paylaşılmadı. Bunun yanında, 52 Adet 45'lik plak, 5 adet Longplay, 5 adet kasette yönetmen, yorumcu ve müzisyen olarak rol aldı.



Nitekim Türkiye'de önemli bir bestekâr, yorumcu, yapımcı ve müzisyen olan Orhan Akdeniz'i unutmamak gerekir. Zira arabesk müziğinin oluşumu üzerinde önemli katkıları oldu. Özetle, “Arabesk müzikte hiç kimse yokken Orhan Akdeniz vardı.” dememiz boşuna değildir.

#Bu Şehirde Yaşanmaz
#Orhan Akdeniz
8 yıl önce
Bu şehirde yaşanmaz
Muhtıradan Sonra Demirel"e Gelen Albay
Sınavsız atamalar kimlerin başını ağrıtacak?
AB çökerken Türkiye ile ilgili oturum yapmak...
Ne olacak bu anne babaların hali?
Seçim sonrası ekonomide manzara nasıl?