
Sıkışık bir bütçenin dar imkânları ile çıktığımız, zaman ve mekan olarak sıkışık bir tatil oldu bu. Aslında eşim ve ben bu sıkışıklığın tamamen farkında olduğumuz için sorunu ütopik bir tasarım ile aşalım demiştik.
Madem sağından solundan kırpa kırpa tatili bir haftaya indirdik, onu bir otelin şamatasına kurban etmeyelim, şöyle kafa dinleyecek bir yere gidelim. Arayan bulur denilmiş. Bir arkadaşın arkadaşının nedense bir haftalığına gidemediği yazlık evini kiraladık.
Güzel Evler Sitesi, numara yirmi beş.
Oh be! Müstakil bir daire, denize neredeyse sıfır, arkası orman, kuş sesleri, köy yumurtası ve sessizlik.
Bunlar genel-görüntü olarak gerçekleşti. Ama işin rengi özel. Görmek ve yaşamak lazım.
Sahil kilometrelerce süren (Çanakkale''den İskenderun''a kadar) apartıman ormanları ile kaplanmış. Dağlar, tepeler yazlıklarla kuşatılmış, tarifi müşkül bir kalabalık seher vaktinden gecenin ikisine üçüne kadar sokakları işgal etmiş.
Denize paralel uzanan sahil yolu (yürüyüş yolu) dondurmacılar, mısırcılar, sucular, simitçiler, meyveciler tarafından fethedilmiş. Tatil sarhoşu o kalabalık bir o yana, bir bu yana ırgalanıp duruyor. Ağrı, Mardin, Afyon, Zonguldak, Dinar, Şereflikoçhisar, tüm yurdum insanına Makedonlar, Mısırlılar, Nijeryalılar, Amerikalılar, İzlanda ve Katar ahalisi iştirak etmiş.
Neyse ki Güzel Evler Sitemiz apartımanlarla kaplı değil. Evler iki katlı. Ortalık yerde büyücek bir süs havuzu var, havuz kenarında masalar-gece boyu çekirdek çıtlatılıyor. Çay-dondurma-meşrubat servisi iyi. İlaveten o sıcak yaz gecelerini serinleten bir rüzgârı var. Gündüz dağdan denize, gece denizden dağa doğru esiyor ve havuzbaşını şenlendiriyor. Öyle bir şenlik ki dostlar başına.
Efendim her sahil gazinosunun olmazsa olmazı olan müzik yayını burada da kendini göstermektedir. Arabeskten halk türkülerine, Sezen Aksu''dan İntizar''a kadar ne ararsan bulunur.
Yahu biraz ara verseniz, lütfen yani kafamız şişti falan demeye kalkmayın.
Bu mesele buranın yakın tarihinde bayağı ağır bir sorun olmuş, kavgalara yol açmış. Civardaki yazlıkların, sitelerin, apartımanların böyle kendilerine ait geniş bir bahçesi, güzel bir fıskiyeli havuzu olmadığı için herkes buraya akın düzenliyor. Masa ve sandalye bulmak bir mesele, kapanın elinde kalıyor.
Müzik yayınının kulak zarı patlatan bir ânında tıkış tıkış oturduğumuz havuzbaşında hemen yan tarafımızda bulunan, suratının ekşimesinden bu sesi sevmediği anlaşılan memur emeklisi zata eğilerek:
-Özür dilerim, biz buraya yeni geldik, bu müzik her gece böyle mi? diye sordum.
Yarasına dokunmuşum, adam tafsilatı ile anlattı. Çok münakaşa çok kavga olmuş, zabıta-jandarma-belediye bilumum ilgililer mesele ile ilgilenmiş. Eh ne de olsa demokrasiyi tanımış bir toplum bizimkisi; "oylayalım" demişler. Müzik isteyenler ezici bir çoğunluk ile davayı kazanmış, tartışma sona ermiş.
Havuza bitişik pistte her oynak hava çalındığında kendiliğinden bir kalabalık oluşuyor. Çoluk-çocuk, genç hatta olgun yaşta kadın ve erkekler piste fırlayıp, kalça kıvırıp gerdan kırarak "kurtlarını döküyor".
Anlayın işte "Ne eğlendik, ne eğlendik"!...
Pazara çıktık, her yan işportacı. Köylüden alıp tatilcilere satıyorlar. Şehirde bir lira olan armut burada üç lira. Sebep: "Bu armut köy armudu". Köy kirazı, köy yoğurdu, köy yumurtası falan. En çok "köy ekmeği"ne bozuldum. Caddenin karşısındaki fırından alındığı belli idi. Belki de doğrudan fırıncının adamı satıyordu. Bir yayvan seleye koymuş ekmekleri, üzerine el tezgahı dokuması bir bez örtmüş, imaj yapmış bayağı.
Civarda köy falan yok. Bahçeleri, tarlaları, bağları tatilcilere, sitelere satmış; yan gelip yatmışlar. Bazıları sezonda ufak-tefek işler yapıyor; kimi taksici, kimi büfe açmış. Tarım yapan köyler dağların ardında. Bu işportacılar oralara gidip köylünün malını toplayarak sahile indiriyorlar. Belli ki gerçek köylü için bu kalabalığa karışmak can sıkıcı bir şey.
Durum böyle. Yumurtayı ha marketten almışsın, ha pazardan, farkı yok. Zaten doğal olarak doğup, doğal olarak beslenen tavuk da kalmamış. Alayı kuluçka makinasından çıkıyor, sun''i yemle besleniyor. Koca pazarda bir yaşlı nine buldum, sepetinde birkaç yumurta vardı. Kendi kümesinin mahsulü imiş. İnandım aldım. Bir lira yerine iki lira verdim ama helal olsun. Uyanık nine.
Kuş sesi duyamadık. Deniz en az Marmara kadar kirli. Alafranga aileler ile alaturka olanlar birbirlerinden kıl kapa kapa diken üzerinde oturuyorlardı. Bir haftayı zor tamamladık.
Dönerken dilime nedense Tanpınar''ın "Bütün Yaz" şiirinden şu mısralar takılmıştı: "Ne güzel geçti bütün yaz / Geceler küçük bahçede / Sen zambaklar kadar beyaz / Ve ürkek düşüncede".
Eşim Tanpınar''ı benden iyi bilir.
"Hayır" dedi. "Duruma uygun mısralar şunlar olmalı":
"Her şey yerli yerinde bir dolap uzaklarda
Azapta bir ruh gibi gıcırdıyor durmadan".
BIST isim ve logosu "Koruma Marka Belgesi" altında korunmakta olup izinsiz kullanılamaz, iktibas edilemez, değiştirilemez. BIST ismi altında açıklanan tüm bilgilerin telif hakları tamamen BIST'e ait olup, tekrar yayınlanamaz. Piyasa verileri iDealdata Finansal Teknolojiler A.Ş. tarafından sağlanmaktadır. BİST hisse verileri 15 dakika gecikmelidir.